“Siz koşup bütün kapılarımı çalardınız

Açmazdım, yine yine yine çalardınız

bağırırdınız:

İskender, pabucu yarım, çık dışarıya oynayalım!

Oyun dediğiniz ölümdü, idamdı, gereksizdi

Acıydı, hüzündü, bilmemneydi

Bir bakışım kuzeydi, bir bakışım güneydi

Siz koşup komşuların kapılarını çalardınız

Linç edelim onu derdiniz, linç! linç! linç!

Bir lince sığar mı hiç serserice bir sevinç?!

Gülümserdim.”

(Çıt!: bir deklanşör sesi) diye bitiriyor Küçük İskender, “Büyük Sayıklamalar Dizisi”ni… Yıl 1988.

Bugün, iki yazar dostu ile buluşacak; Tomris Uyar ve Füsun Akatlı ile… Tam da ölüm yıldönümlerinde, 4 Temmuz’da…

Ne Temmuzmuş be!.. 2 Temmuz 1993’de Madımak Oteli’nde yakılan Asım Bezirci, Behçet Aysan, Hasret Gültekin, Nesimi Çimen, Uğur Kaynar, Metin Altıok… 6 Temmuz’da Aziz Nesin, 7 Temmuz’da Rıfat Ilgaz, 8 Temmuz’da Güngör Dilmen, 9 Temmuz’da Vedat Günyol, Orhan Hançerlioğlu, 10 Temmuz’da Cevdet Kudret, 11 Temmuz’da Bedrettin Cömert, 12 Temmuz’da Ece Ayhan, 14 Temmuz’da Bilge Karasu… Liste uzayıp gidiyor, Temmuz sonuna dek: Refik Halit Karay, Musahipzade Celal, Ahmet Kutsi Tecer, Suat Derviş, Fethi Naci, İsmet Küntay, Nezihe Araz, Demirtaş Ceyhun, Zeyyat Selimoğlu, Duygu Asena…

Türkiye şiiri özgün sesini, gerçek bir centilmenini daha yolcu etti Temmuz kervanına… Şiirlerini çok sevdiğim şairin kişiliğini, Can Yücel’i yitirişimizden bir yıl sonra Datça’da düzenlediğimiz ‘Can Şenliği’nde yakından tanıma şansına kavuşmuş, işte gerçek bir şair demiştim…

Yazıya otururken, Madımak’tan söz etmeye niyetliydim. 26 yıl önce yaşadığımız o korkunç olayın yaralarının hala kapanmadığından, cehalete teslim olmuş eğitim sistemimizden, tarikat yurtlarından söz edecektim. Ve, bu yazgının kırılması doğrultusunda bir umut ışığı yakan Ekrem İmamoğlu’nun seçim başarısından… “Yeni bir başlangıç” sloganı ile, İstanbul halkını kucaklayan İmamoğlu’nun insancıl ve kamucu yaklaşımının sanat alanında da yansımalarını görmek istediğimizden söz edecektim. Bu ülkenin yazarlarının, şairlerinin, sanatçılarının adlarının caddelerde, meydanlarda yaşatılması gerekir; sanatla yalnızca elit bir kesimin değil, toplumun tüm katmanlarının haşır neşir olması , genç kuşakların sanat kültürü ile beslenmesi için yerel yönetimlerin yapabileceği çok şey var diyecektim. İzmir’de Tunç Soyer’in, Kültürpark’ın geleceğini sivil toplum örgütleri ve uzmanlarla birlikte planlama kararını alkışlayacaktım… Kültürpark’da dinlediğimiz bir çağdaş ozandan, Loreena McKennitt’den söz edecektim…

Sevgili İskender’i “Kerem ile Şule’nin Ayrılık Senfonisi’nden De Gülüm” şiirinin son dizeleri ile uğurlamak istiyorum…

“Bak! şiirler var, mektuplar var, çocuklar var,

Sokaklar var, kediler!

İnan bana gülüm, ölüm yok bir tek! ölüm yok bize!

Ölüm inananlar için sessizce

Kara kaplı kitaplardan çıkartılacak..

Göreceksin gülüm! Bekle Göreceksin!

Artık hiçbir insan, hiçbir kavga ve hiçbirimiz

Bu dünyada, yapayalnız, umarsız kalmayacak!.