Dün gerçekleşen Yenikapı mitinginden sonra anlaşıldı ki yatıp kalkıp kıçımızdaki dona ve hala yiyebildiğimiz iki lokma ekmeğe yatıp kalkıp şükretmemiz lazım.

Böyle bir talan ve yağma düzeninde en azından oramız buramız açıkta değil ve açlıktan da -en azından henüz- ölmedik.

Ekrem İmamoğlu, İstanbul Belediyesi'nin önceki dönem çalışanlarına tahsis edilmiş binlerce aracı inci gibi dizince 'Yenikapı ruhu'na adeta farklı bir yorum getirmiş oldu.

Artık Yenikapı deyince aklımıza, bir partinin beleş köfte ekmek karşılığı gerçekleştirdiği mitingler değil, milletin sırtına yük bindirilerek sürülen saltanatın simgesi olan o araçlar gelecek.

Sadece araçlar mı, bir de bu araçlara kesilen ve belediye kasasından ödenen sahte faturalı yakıtlar var ki zannedersin kiralanan Clio değil Acun'un jeti!

***

Bu arada Clio demişken, malum partinin trolleri, dün araçlar Yenikapı'ya dizilmeye başlayınca başladılar akılları sıra dalga geçmeye.

Yok efendim 90 bin liralık Clio'dan makam aracı mı olurmuş, onlar hizmet aracıymış falan...

Ben size söyleyeyim, bunların artık hampadan edindikleri akıl almaz servetler yüzünden para mevhumları da kalmamış.

Araştırmalar Türkiye'nin artık kalıcı fakirliğe geçtiğini gösterirken bu yandaşlar, bu sefil troller 90 bin liralık araca burun kıvırıyor.

Bu arada umarım yakında bunların hizmet aracı değil belediye çalışanlarının eltisini, görümcesinin, kayınçosunun araçları olduğu da ortaya çıkar.

***

Akıl almaz bir talan...

Bunun bir de tüm ülkeye yayılmış olan 'götürü düzenini' düşünün.

Birileri kene gibi yapışmış üzerimize.

Diyorum ya yine iyi dayanmışız bunca sene.

Bitmek ve doymak bilmez bir açlık.

Bir sülalede tek bir parti yandaşı olması yeterli olmuş anladığımız kadarıyla.

O kişi sadece kendi değil 7 sülalesine bizim sırtımızdan rahat bir hayat yaşatmış.

Biz de işte oturalım markette en ucuz ürünü arayalım, evde kendi rakımızı yapmaya uğraşalım, dışarıda yemek yiyebildiğimiz günleri tatlı birer anı olarak arada bir hatırlayalım falan.

Otomobil sahibi olmak, olursak da deposunu doldurup geniş geniş seyahat etmek falan zaten imkansıza yakın.

Diğerleri de işte Clio'ya burun kıvırıyorlar.

***

Neyse geçecek geçecek...

Bu ülkenin aldığı derin yaralar bir kaç nesil sonra ancak kapanacak belki ama yine de geçecek.

Bizim neslin görmeyeceği kesin ama vallahi de geçecek, bu talan cumhuriyeti billahi de tarihin utanç sayfalarına gömülecek.

Sabah neşemiz Müge Anlı ile Tatlı Sert yeni sezona hızlı bir giriş yaptı.

Muhafazakar, temiz, mert, saf Anadolu insanı seçkileri nefis bir örnekle yine karşımızda.

Bir kadının kaybı araştırılıyor programda. Kadın evli ama yıllardır beraber olduğu bir sevgilisi var. Sevgilisinden şüpheleniliyor ama adam bunu kabul etmiyor.

O, diyor kayıp kadın için, "benden başka erkeklerle de beraber oluyordu ve ben de ona 'bunu kocana nasıl yaparsın' diyerek biraz tokatlamıştım, hepsi bu!"

Biliyorum cümleden pek bir şey anlayamadınız. Çünkü akıl mantık sınırlarını aşan bir durum.

Bir başka kadın da 7 çocuğunu bırakıp, evli ve yine 7 çocuklu başka bir adama kaçıyor.

O adamdan da üç çocuk yapıp yaşanan rezilliğini taçlandırıyor. Ve evet bu insanların hepsi sorunca ağızlarından din-iman-kitap düşürmüyorlar. Bu nasıl bir ikiyüzlülük, nasıl bir 'dini sefil hayatlarına alet etmek', gerçekten insanın aklı almıyor.