23 Haziran’da İzmir Gazeteciler Cemiyeti 17. Genel Kurulunu yaptı ve Dilek Gappi, cemiyet tarihinde seçilmiş ikinci kadın başkan olarak, nöbeti Misket Dikmen’den devraldı. Bu tümcenin içinde, 28 Temmuz 1946’da kurulan, Ali Şevket Bilgin’le yola çıkıp, İsmail Sivri’den Atilla Sertel’e nice insanın başkanlığında yürüyen ve devasa basın dünyasında İzmir’den ses alıp veren büyük bir öykü gizlidir. Bu öyküye bugüne dek su taşıyan, emek veren, saygınlığını koruyan herkesi saygıyla anıyor ve selamlıyorum. Dilek Gappi’ye, yönetim kurulu üyelerine ve her şeye herkese rağmen mesleğinin onurunu ve örgütlü gücünü koruyan basın emekçilerimize bundan sonrası için başarılar diliyorum. Ya bir arada olmak ya da nar taneleri gibi savrulmak ikliminden geçtiğimizi, herhalde en çok kamunun nabzını tutanlar, mesleğinin duruşunu çarçur edenleri gördükçe utanan gerçek gazeteciler bilmektedir.

***

Unutmadan geçmek vefasızlık olur. 9 Eylül’ün Genel Yayın Yönetmeni (aynı zamanda başkan adayıydı) Murat Atilla, seçimin hemen ardından, bu ülkede istifa erdeminin, seçilenin yolunu açma olgunluğunun ve demokrasi bilincinin hala yaşadığını kanıtladı. Murat’a ve ekibine gazetenin ve bu satırların sahibinin üstündeki emekleri için, teşekkür ediyor, bayrağı devralacaklara başarılar diliyorum. Yineleyerek uzatırdım, lütfen andığım ve anacağım bütün adların başına “değerli arkadaşım”ı siz ekler misiniz? 

Matbuatın değişik yayınlarında su içinde 25 yıldır köşe yazarı olarak çabalayan, basın kartına sahip olmasa da (Sahip olanlardan kimilerine bakıp, gazetecilikle bu tiplerin ne ilgisi var diye düşünse de), kıyısından köşesinden parçası olmaktan onur duyan biriyim. DEÜGSF, Devlet Tiyatrosu, TRT İzmir ve nihayet yerel yönetimler yanında, İzmir basın dünyası da benim için değerli bir okuldur. Çok şey yaşadım, neyin nasıl yapılması gerektiği kadar, neyin nasıl yapılmaması gerektiğini de sayesinde öğrendim, öğreniyorum. Bir gün hepsini yazmayı ne çok isterim. Tarihi Havagazı Fabrikası'nın salonunda, bahçesinde, yıllarını gazetecilik değirmeninde öğütenlerin arasında dolaşıpdeğerli adayları dinlerken, şu örgütlenme meselemiz üstüne de bir yolculuğa çıktım.

“Teşkilat”ın meşum, ürkütücü, karanlık çağrışımlarından “Örgüt”ün ve “Örgütlenme”nin demokratik niteliğini ve gereklerini algılama aşamasına geçmemiz (ya da bir türlü geçemeyişimiz), bu ülkenin yazılmasa olmaz sayfalarını oluşturur. Kavramın sistem tarafından terörize ve provoke edilmesinin altındaki antidemokratik zihniyetten-donmuşluktan-kötücülükten, “sivil toplum şeysi” gibi 12 Eylül artığı bulanık sulara dalmanın nedenlerine ve uygulamalarına uzanacak bu sayfalar, pek çok alt başlığa gerek duyacaktır. 

***

Genel olarak “dernek”, “toplum-toplanma” olarak özetlenebilecek “Cemiyet”, bu kavramlar arasında özel bir yere sahiptir. Toplumumuzda “düğün-dernek, iyi günde kötü günde bir araya gelme” olarak algılanması da, dilimizin ve algımızın renkliliği olarak değerlendirilebilir mi? Yüzlerce yıl bir ailenin mutlakıyetinde yaşayan bir toplumda, örneğin “lonca” tipi toplanmalar, bugünkü örgütlenme tanımı açısından ne anlama gelir? Örgütlenmeleri başı sıkıştıkça “siyasallaşma” ile suçlayanların, olanca siyasi baskıyla onları biçimlemeye, baş edemeyince yok etmeye ya da gemi azıya alıp üstüne çökmeye kalkışmalarının, literatürdeki karşılığı nedir? Ya toplaşmasını “siyaset üstü” (ne demekse) olarak nitelerken, örgütlenmeleri egemenlerin tedarikçisi haline getirenlere, mevcut sistemin bahşettiği fırsatlarla o koltuklara yapışanlara, “maraba” ile “örgütlü insan” arasındaki farkı bilmeyen saygısızlara, kişisel çıkarları uğrunakadim örgütlenmeleri mahvedenlere ne ad verilir? Partisinden apartman yöneticiliğine, hepsinin yanıtı uzmanların işidir.

***

Günümüzde “örgütlenmek”, çağdaş insan ve toplum açısından demokrasi turnusolü olarak kabul edilmekte, gelişmişlik ölçütlerinden biri olarak görülmektedir. Toplaşma ile örgütlenme arasında dağlar kadar fark vardır. Umutla diliyorum ki, İGC büyük deneyim ve birikimiyle, İzmir’in kimliğini ve mesleğin duruşunu daha da ileriye götürecektir. Yaşadığımız günlerin ağırlığına, çözülmesi gereken onca soruna inat, yolu hep açık olsun.