Hazreti Muhammed, “Canlı hayvana işkence, eziyet edene lanet olsun. Ben size Allah’tan korkunuz, hayvanları incitmeyiniz, rahatlarını bozmayınız demiyor muyum” der. Mahatma Gandhi ise, “Bir milletin büyüklüğü ve ahlaki gelişimi, hayvanlara olan davranış biçimi ile değerlendirilir” Ne kadar anlamlı, ne kadar yüce sözler

Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) ve Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye Şubesi’nin sokak hayvanları ve nesli tükenmekte olan hayvanlar için verdikleri mücadeleyi yakından takip ediyorum. Onların da bu dünyada yaşam hakkı olduğunu sık sık yazıyorum. Müslümanların kutsal kitabı Kuran’ı Kerim’in 71 ayetinde, “Canlılar arasında İNSANLARA AKIL VERDİM Kİ, bitki ve hayvanları koruyup yaşamlarını sürdürsünler diye” yazar. Ancak, 4 Nisan Dünya Sokak Hayvanları Günü nedeniyle okurlardan gelen fotoğraf ve mesajlar içimi sızlattı. “Bayındır Belediyesi tarafından alınıp iki hafta sonra ölüsü bulunan köpek”, “Çanakkale Belediyesi görevlileri tarafından bir arabanın içine konulup dövüştürülen köpeklerin” fotoğrafları insanlığımdan utandırdı. Aslında çok daha fazla örnek var ancak yazmaya bile yüreğim dayanmıyor. Hayvanların insan yaşamına kattığı faydalar saymakla bitmez. Bilim insanları, biyolojik çeşitliliği oluşturan bitki ve hayvan türlerinin sayısının ve çeşitliliğinin fazla olmasının ekosistemleri dengede tuttuğunu, dünyayı yaşanabilir hale getirdiğini, insanların sağlığını ve çevreyi koruduğunu söylüyorlar.

MAL DEĞİL CAN

Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) yıllardır hayvanların “Mal değil, can olduğu ibaresinin” 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'na işlenmesi için mücadele veriyor. 3-4 gün önce yayımlanan yönetmelikle "Ev ve Süs Hayvanlarının Üretim, Satış, Barınma ve Eğitim Yerleri Hakkındaki” düzenleme yine çelişkilerle doluydu. Tarım ve Orman Bakanlığı’na verdikleri çözüm önerisinde Petshop'lardan cansız bir ürün seçermiş gibi kataloglardan hayvanların seçilmesinin doğru olmadığını ve hayvan satışlarının tamamen yasaklanması gerektiğini çözüm önerilerinde sunduklarını belirten HAYTAP Ankara Temsilcisi Pelin Sayılgan, şunları söylüyor: “Yeni yönetmelikte kanun da bizim eleştirdiğimiz birtakım çelişkiler hala var. Biz hayvanların mikroçiple kimliklendirilmesini şunun için talep ettik; hayvanlar terk edildiği durumlarda sahiplerine ulaşılması ve cezai yaptırıma tabi tutulmalarını talep etmiştik. Bu sayede hayvan terklerinin önüne geçilebileceğini ve sokak hayvanı popülasyonunu kontrol altına alabileceğimizi düşünmüştük. Fakat hayvanların satışına izin verildiği sürece bu tedbir tek başına yeterli olmayacak. Çünkü barınaklar, bakım evleri, sokaklar sahipsiz hayvanlarla doluyken bir yandan hayvanların üretilip, satılması doğru değil. Bu konuda çelişki görüyoruz. Petshop'larda 14 Temmuz 2022 tarihine kadar bu hayvanların bulundurulmasına izin verildi, geçiş süreci neden bu kadar uzun tutuldu? Bunu da sakıncalı görüyoruz. Bizim görüşümüze göre sokaklarda ve bakım evlerinde bu kadar sahipsiz hayvan varken hayvanların üretimine ve satışına izin verilmemesi gerekirdi. Üstelik en son çıkan Hayvanları Koruma Kanunu’nun gerekçe bölümünde hayvanın aslında bir mal değil can olduğu ibaresi yer alıyordu, fakat tıpkı yayımlanan bu yönetmelik gibi kanunda hayvanın alım ve satımına ilişkin yanlışlarla dolu.”

BİR HAYVAN EVLAT EDİNİN

Küresel ısınmaya bağlı olarak dünyanın kurak bölgelerinde aşırı kuraklıkta birçok bitki ve hayvan türlerinin nesli tükenmeye başladı. Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye, nesli tehlikede olan yaban hayvanları için “evlat edinme” kampanyası başlattı. Bu gelirleri türlere yönelik doğal yaşam alanlarında, popülasyon belirleme, araştırma ve izleme çalışmalarında kullanıyorlar. Yerel sivil toplum kuruluşlarının doğa koruma projelerine hibe ve tecrübe desteği sağlayıp farkındalık sağlayan WWF Türkiye Şubesi, Saz kedisi, yunus, deniz kaplumbağası, orfoz, turna, kaplan, kutup ayısı, panda, orangutan gibi pek çok türün neslinin tehlikede olduğunu sosyal medya kanalarından duyurup evlat edinme çağrısı yapıyor. İnternetten Dünya Doğayı Koruma Vakfı sitesine girerek  hangi hayvanı evlat edineceğinizi seçip belirtilen hesaba bağışlarınızı yapabilirsiniz.

*****

Flamingolar, Erçetingöz’e şov yaptı

İzmir’in en büyük şansı Gediz Deltası, dünyanın en önemli sulak alanlarından biridir. Yüzlerce kuş türü ile hayvana ev sahipliği yapar. Beyaz ağırlıklı pembe bacak, kuyruk ve burunları ile flamingoların güzelliklerini seyretmeye doyum olmaz. Usta Gazeteci Esat Erçetingöz, Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan aldığı özel izinle bu yıl 18 bin yavrunun dünyaya geldiği “Flamingo Adası”nda flamingolar ve annelerini fotoğrafladı. 640 kare fotoğrafla muhteşem bir doğa belgeseli ortaya çıkaran Erçetingöz, Çiğli Belediyesi Fakir Baykurt Salonu fuaye alanında sergi açtı. Flamingo Adası’nın yaratıcısı Prof. Dr. Mehmet Sıkı’nın da katıldığı serginin sponsorluğunu Ege Antik Mermer yaptı. 30 Nisan’a kadar açık kalacak sergiyi görmenizi tavsiye ederim.

*****

BRAVO…

DOKTOR HANIMIN SESİNE KULAK VERİN

Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bir arkadaşımın tedavisi sırasında, Uzman Doktor Saliha Yüksel’in telefon konuşmasını duyunca, tepkisiz kalamazdım. Kendimi tanıtıp kedilerin fotoğraflarını istedim, buradan duyurmak üzere. Doktor Hanım, sokakta çaresizliğini hissettiği anne ve 6 yavrusunu alıp evine götürmüş. Şu anda emin ellerde ancak 6 yavruya birilerinin sahip çıkması gerekiyor. Bu yazıyı yazarken dünyaca ünlü İtalyan şarkıcı ve aktör Enzo Jannaci’nin “Bir kedinin dostluğu, tonlarca ilaçtan daha etkilidir” sözleri geldi aklıma. Sokaktan gelen iki kediye ev sahipliği yapmış bir kişi olarak sevgilerini buradan yazarak anlatmam mümkün değil. Fotoğraftaki minik kedi yavrularına aile olmak isteyenler [email protected] mailinden yazabilirler.

*****

OKUR DİYOR Kİ

Baloncular, Emniyet Müdürlüğü’nün görevi

Sabahat Uçaner adlı okurun, 2.5 ayda iki kez gönderdiği İzmir Körfezi etrafındaki baloncuların pompalı tüfekle atış yaptırarak denizi kirlettiklerini yazmıştım. İzmir Büyükşehir Belediyesi Basın Müdürlüğü’nden yanıt geldi. Belediye zabıtaları tarafından defalarca pompalı tüfeklerine el konulup ceza yazılmasına rağmen önlenemediğini ve mevzuat gereği konunun İzmir Emniyet Müdürlüğü görevi kapsamında olduğunu bildirdiler. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın televizyonlarda kamu spotu olarak “Denizlerin Temiz Tutulması” ve “Sıfır Atık” programlarının yayınlanmasına rağmen çağdaş İzmir’e yakışmayan, denizde iplere dizilmiş balonlara pompalı tüfekle atış yapılması şikayetine İzmir Emniyet Müdürü Mehmet Şahne’nin çözüm getireceğine inanıyorum.

*****

HAFTANIN SÖZÜ

“Yerli kara dağların yıkılmasın! Gölgeli kaba ağacın kesilmesin! Görklü suyun kurumasın!  Kanatlarının ucu kırılmasın.” Dede Korkut