Çok değil günümüzden iki yıl kadar önce, Avrupa Birliği'nin dinamosu olan ve Dünya'nın en büyük beş ekonomisi arasındaki Almanya’nın geleceği en parlak şirketlerinden birisi de Wirecard idi ve çevrim içi ticaret platformlarında ödeme işlemlerinin altyapısını sağlıyordu. 1999'da kurulmuştu ve  hissedarları arasında The Goldman Sachs Group, Morgan Stanley, Societe Generale S.A., Bank of America Corporation ve Citigroup gibi Dünya devleri vardı.

Wirecard AG, 18 Eylül 2006 yılında, Deutsche Börse (Almanya Borsası) TecDAX endeksine kote edildi ve DAX’a bağlı en büyük 30 Alman teknoloji şirketinin arasında yer aldı. Daha 2006’lı yıllar  itibariyle, Deutsche Börse AG, TecDAX sıralamasında, piyasa değeri büyüklüğünde 15. sıraya, ciro hacminde de 18. sıraya yerleşti.Yıllık net gelirleri 100 milyon Euro düzeyinde idi.

2019 yılında Wirecard'ın denetimini yapan bağımsız bir finans kurumu (EY), şirketin hesaplarında 1.9 milyar eurodan fazla paranın kayıp olduğu gerekçesiyle o yılın mali bütçesini onaylamadı! Gerisi çorap söküğü gibi geldi ve konuşulmadık ne Merkel’in bu şirket yatırım pazarı için Çin ile görüşmesi ne de dönemin Maliye Bakanı Scholz’un mali suç faaliyetlerini engellemeye yönelik yeterli tedbir almadığı kaldı. Sonuçta Wirecard, ülke tarihindeki en büyük finansal skandalın merkezini teşkil etti ve gelişen süreçte, 3.2 milyar Euro değerindeki borçları ile birlikte Haziran 2020’de şirket iflas başvurusu ile kapandı.

Almanya'da Sosyal Demokrat Parti (SPD) Milletvekili ve Maliye Bakanı Olaf Scholz'un başbakanlığa seçileceği Alman Federal Meclisi Baerbel Bas başkanlığında toplandığında, tek olumsuz gölge Wirecard skandalının burukluğu idi herhalde! Meclis’in gizli oylamasında, Scholz, ilk turda oylamaya katılan 707 milletvekilinden 395'inin oyunu aldı ve gözünü görev süresini dolduran ve milletvekili olmadığı için meclis tribünlerinden kendisini seyreden Angela Merkel’e dikti. Çünkü aynı skandalı bir Başbakan olarak göğüslemek şansızlığı onun omuzlarına binmişti.

Olaf Scholz, yetenekli bir iş hukuku avukatı. 14 Haziran 1958 tarihinde Aşağı Saksonya’nın Osnabrück kentinde dünyaya geldi. Ailesi tekstil işkolunda idi ve daha 17 yaşında iken Sosyal Demokrat Partiye üye oldu. Böylece parlak bir siyasi kariyere adım atmış oldu. Hamburg Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi, sonrasında da 2011 yılından itibaren iki dönem Hamburg Belediye Başkanlığı yapmasının ardından Bundestag'a ilk kez ayak bastı. Yani neredeyse çeyrek asırdır Sosyal Demokratlar'dan milletvekili olarak Meclis’de. Hatta 2019 yılında genel başkanlık için aday da oldu ama kuruluşu 1863 yılına kadar giden köklü Almanya Sosyal Demokrat Partisi'nin (Sozialdemokratische Partei Deutschlands - SPD) başkanlığını Sigmar Gabriel kazandı. Ama geçen Eylül’de yapılan seçimlerde oluşan konfigürasyonda partisi yüzde 25.7 ile birinciliği alınca partisi ile Yeşiller ve Hür Demokratlar (FDP) arasında, koalisyon görüşmelerine liderlik etti ve sonuçta da Alman kamuoyunda yapılan anketlerde 'en sevilen sosyal demokrat siyasetçi' ünvanının da yaptığı ivmelenme ile yeni hükümetin başbakan adayı oldu.

Almanya’nın çiçeği burnunda Şansölyesi Olaf Schulz’un lakabı ‘Scholzomat’! Bu, ismi olan Scholz ile otomat sözcüklerinin birleştirilmesinden oluşuyor. Konuşmaları monoton ve duygu içermeyen bir yapıda olduğu için bu sıfat uygun görülmüş! Bu arada son Alman genel seçimlerinde Türk kökenli 18 milletvekilinin seçilerek Federal Meclis'e girdiğini ve yeni hükümette de Gıda ve Tarım Bakanlığı'na Cem Özdemir’in Yeşiller Partisi kontejyanından yer aldığını belirtelim. 55 yaşındaki Özdemir,  Almanya'nın tanınmış siyasetçilerinden ve Yeşiller Partisi'nin eş başkanlığına kadar yükselmiş bir isim.

Scholz, geçmişte ülkesinin en büyük finans skandalı olan Wirecard’ın oluştuğu dönemde maliye bakanı olma bahtsızlığını yaşamış olsa da, her şey istediği gibi gitmiş görünüyor.

Mimarı olduğu fon ile Avrupa Birliği'nin 750 milyar euroluk pandemi mücadele bütçesinde gösterdiği yüksek performans ile diğer AB Liderleri gözünde haklı bir prestij kazanan ve Merkel’in isminin ağırlığından sıyrılma başarısını gösteren Scholz, seçimlerdeki rakipleri Yeşiller Lideri Annalena Baerbock’un yersiz CV’sini zenginleştirme saplantısı ve en kuvvetli aday olan ve Türk arkadaşları nedeni ile Türk Armin sıfatı ile anılan Armin Laschet’in sel kurbanları için yapılan seramonide o ortama uymayan şakaları ile yaptığı gaflar sonrası ortaya çıkan bir çok rastlantının kaymağını yese de esasta, popüler, güvenilir, deneyimli, ehil ve soğukkanlı kişiliği ile Alman seçmeninin Merkel sonrası sisteminin devamlılığı için en iyi aday olduğunu kanıtladı.