Yeni bir eğitim-öğretim yılının başlamasına sayılı günler kala, milyonlarca ailenin evinde tatlı bir telaş başlamış durumda. Ancak bu telaş, son yıllarda giderek artan bir endişe ve hayal kırıklığıyla iç içe geçmiş halde. Çocuklarının geleceği için en iyisini isteyen veliler, kırtasiye ve okul malzemeleri alışverişi için mağazaların yolunu tuttuklarında, karşılaştıkları etiketler karşısında adeta küçük bir şok yaşıyor. Kalemden silgiye, çantadan deftere kadar her temel ihtiyacın fiyatındaki fahiş artışlar, okul alışverişi heyecanını, aile bütçesini sarsan ağır bir yüke dönüştürüyor. Bu yılki tablo ise, önceki yılları aratacak cinsten. Özellikle bazı ürünlerdeki fiyat artışları, makul kar marjlarını aşarak, adeta bir "fırsatçılık" boyutuna ulaşmış durumda.
Fabrikadan rafa 7 katlık akıl almaz yolculuk
Bu yılki kırtasiye alışverişinin sembolü haline gelen en çarpıcı örnek ise, bir defter üzerinden ortaya çıktı. Show Haber'in gündeme getirdiği habere göre, bir üreticinin tüm maliyetlerini karşılayarak fabrikadan 90 liraya sattığı kaliteli bir planlama defteri, zincir mağazaların ve bazı büyük kırtasiyelerin raflarında 649 liralık bir etiketle alıcısını bekliyor. Üreticiden tüketiciye uzanan bu yolda, ürünün fiyatının yedi kattan fazla artması, "Bu nasıl bir maliyet hesabı?" sorusunu akıllara getiriyor.
Bu akıl almaz fiyat farkı, üretici ile perakendeci arasındaki makasın ne denli açıldığını ve bu durumdan en çok mağdur olan kesimin, çocuğunun eğitim ihtiyacını karşılamaya çalışan veliler olduğunu gözler önüne seriyor. Sektör temsilcileri bile bu duruma tepki gösterirken, bunun münferit bir olay olmadığını, birçok üründe benzer fahiş fiyatlandırmaların yapıldığını dile getiriyor. Bu durum, sadece ekonomik bir sorun olmanın ötesinde, bir "vicdan meselesi" olarak tartışılıyor.
3 liralık kilidin 900 liralık faturası
Fırsatçılığın boyutunu gözler önüne seren bir diğer absürt örnek ise, "kilitli günlük" adıyla satılan bir başka defter ürününde yaşanıyor. Raflarda tam 999 lira 90 kuruşa satılan bu ürünün fiyatını neyin bu kadar yükselttiği sorulduğunda, cevap "üzerindeki kilit" oluyor. Ancak işin aslı, üreticinin açıklamasıyla ortaya çıkıyor. Fabrikadaki üreticiye göre, bu defterlere takılan küçük bir kilidin maliyeti sadece ve sadece 3 Türk Lirası. Yani, 3 liralık bir aksesuar, ürünün fiyatının yüzlerce lira artması için bir bahane olarak kullanılıyor.
Bu tür pazarlama taktikleri, ürünün gerçek değerinden çok, algısal değeri üzerinden bir fiyatlandırma yapıldığını gösteriyor. Özellikle çocukların ilgisini çeken renkli, ışıklı, kilitli veya popüler çizgi film karakterli ürünlerde, fiyat artışları çok daha fahiş boyutlara ulaşabiliyor. Veliler, çocuklarının istekleri ile cüzdanları arasında sıkışıp kalırken, bu durumun denetimsizliğinden şikayet ediyor.
Üretici de şaşkın: 'Bizden bu fiyata çıkmıyor'
İşin ilginç yanı, bu anormal fiyatlardan sadece tüketicilerin değil, üreticilerin de rahatsız olması. Günde 100 bin ile 150 bin arasında okul defteri üreten bir fabrikanın sahibi olan Ali Rıza Ustaosmanoğlu, kendi ürünlerinin fabrikadan çıkış fiyatlarına baktıktan sonra raflardaki etiketleri görünce şaşkına döndüğünü belirtiyor. Ustaosmanoğlu, "Bizden çıkış fiyatlarına bakıyoruz. Çok absürt, anormal fiyatlarla karşılaşıyoruz. Bunları gördüğümüz zaman biz de şaşırıyoruz. Sonuçta bir taraftan üreticiyiz ama bir taraftan da bizim de çocuğumuz var" diyerek durumu özetliyor.
Ustaosmanoğlu, standart bir okul defterinin fabrikadan 20 ile 50 lira arasında bir fiyatla çıktığını, en özellikli ve kaliteli olanların bile 90 lirayı geçmediğini belirtiyor. Ancak aynı ürünlerin internette veya mağazalarda 600-700 liralara satılması, aradaki kar marjının ne kadar yüksek olduğunu ve bu yükün tamamen tüketicinin sırtına yüklendiğini gösteriyor.
Sektör ikiye bölündü: 'Nereye kadar kar edeceksiniz?'
Bu fahiş fiyatlandırma, kırtasiye sektörünü de kendi içinde bir tartışmaya itmiş durumda. Bazı esnaflar, artan kiralar, personel giderleri ve diğer operasyonel maliyetlerin fiyatları yükselttiğini savunsa da, birçoğu bu durumun kabul edilemez olduğunu düşünüyor. Kırtasiye sahibi Ahmet Gülseren, bu durumu bir "vicdan meselesi" olarak tanımlıyor ve "Nereye kadar kar edeceksiniz? Nereye kadar kazanacaksınız?" diye soruyor. Gülseren, elbette mağazanın bulunduğu lokasyon, kira gibi maliyetlerin olduğunu, kağıt ve kapak kalitesinin fiyatı etkileyebileceğini kabul ediyor ancak 90 liralık bir ürünün 649 liraya satılmasının hiçbir mantıklı açıklamasının olmadığını vurguluyor.
Bu iç tartışma, sorunun sadece birkaç "fırsatçı" mağazadan ibaret olmadığını, sektör genelinde bir fiyatlama disiplini ve ahlakı sorunu olduğunu da ortaya koyuyor. Dürüst çalışan kırtasiyeciler de, bu fahiş fiyatlar nedeniyle tüm sektörün zan altında kalmasından rahatsızlık duyuyor.
Okul alışverişi aile bütçesinde kara delik
Bir çocuk için bile onlarca kalemden oluşan kırtasiye listesi, ortalama bir aile için ciddi bir maliyet anlamına geliyor. İki veya üç çocuğu olan bir ailenin okul masrafı ise, asgari ücretin önemli bir kısmını veya daha fazlasını bulabiliyor. Sadece defter ve kalem değil; çanta, suluk, beslenme çantası, boya kalemleri, resim defterleri, sözlükler ve yardımcı kaynak kitaplar da eklendiğinde, ortaya çıkan fatura birçok ailenin belini büküyor.
Veliler, bu ağır yükün altından kalkabilmek için ya daha kalitesiz ve ucuz ürünlere yönelmek zorunda kalıyor ya da kredi kartlarına borçlanarak bu masrafı karşılamaya çalışıyor. Bu durum, eğitimde fırsat eşitliğini de zedeleyen bir unsur olarak öne çıkıyor. Ekonomik durumu iyi olan aileler çocuklarının her türlü ihtiyacını karşılarken, dar gelirli aileler en temel malzemeleri bile almakta zorlanıyor.
Gözler yetkililerde: Denetim çağrıları yükseliyor
Yaşanan bu fahiş fiyat skandalının ardından, velilerin ve dürüst esnafın gözü kulağı yetkililerde. Başta Ticaret Bakanlığı olmak üzere, belediyelerin zabıta ekipleri ve tüketici hakları derneklerine, bu konuda acil ve etkili bir denetim yapılması yönünde çağrılar artıyor. Tüketiciler, ürünlerin fabrika çıkış fiyatları ile raf fiyatları arasındaki kar marjlarının denetlenmesini, haksız kazanç sağlayan firmalara ağır cezalar uygulanmasını ve gerekirse temel kırtasiye ürünlerinde bir tavan fiyat uygulaması getirilmesini talep ediyor.
Yeni eğitim-öğretim yılı başlarken, devletin bu "eğitim soygununa" dur deyip demeyeceği merakla bekleniyor. Aksi takdirde, her yıl tekrarlanan bu tablo, hem ailelerin bütçesinde derin yaralar açmaya hem de eğitimin en temel gereçlerini lüks tüketim ürünü haline getirmeye devam edecek.