Hababam Sınıfı filminde Mahmut Hoca çocuklara, "Okul sadece dört yanı duvarla çevrili, tepesinde damı olan yer değildir. Okul her yerdir..." der. Okul bazen evinizin olduğu sokaktır.. Bazen sokağın tabelası... Çocukluğumun geçtiği Ankara İncirli'de, evimizin önünden geçen caddenin ismi Refik Saydam'dı.

'Kim bu adam?' diye merak etmiştim.

Refik Saydam, başbakanlık da yapmış olan bir hekimdi. Saydam soyadı Medeni Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra doktoru olduğu Mustafa Kemal Atatürk tarafından kendisine verilmişti. 1914 yılında atandığı Sahra Genel Sağlık Müfettiş Muavinliği dönemlerinde Bakteriyoloji Enstitüsü’nü koordine ederek tifo, dizanteri, veba ve kolera aşılarının, tetanos ve dizanteri serumlarının burada üretilmesini sağladı. Refik Saydam’ın tifüse karşı hazırladığı aşı, tıp literatürüne geçti ve bu aşı Birinci Dünya Savaşı Müttefik Alman Ordusu ile Kurtuluş Savaşı yıllarında Türk askerleri tarafından kullanıldı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Sağlık Bakanı olmasının yanı sıra, 14 yıl sürecek olan bu görevinde sağlık hizmetlerinin temellerini attı. 15 yıl Kızılay Başkanlığı yaptı. 1924 yılında Ankara’da, daha sonra Erzurum, Diyarbakır, Sivas gibi birçok Anadolu kentinde memleket hastaneleri, doğum üniteleri, çocuk bakımevleri, sağlık kursları ve tıp öğrenci yurtları açtı. 1928 yılında da Hıfzıssıhha Enstitüsü ve mektebini; İstanbul ve Ankara’da da verem savaş dispanserlerini kurdu.

Bugün Kovid-19'a karşı verilen mücadelede en büyük kurtuluş yolu aşı. Görevi aşıyı üretmek olan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü 02 Kasım 2011 yılında AKP hükümetince kapatıldı. Ülkece yurtdışından gelecek aşıların yolunu gözlemekteyiz...

***

İzmir'de Muammer Aksoy Mahallesi'nde oturuyorum. Türk Hukuk Kurumu ve Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı, Türkiye'nin en önemli aydınlarından Prof. Muammer Aksoy, 1990 yılında evinin önünde uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetmişti. Keşke hala yaşasaydı da mahallemizin adı başka bir şey olsaydı. Deniz Gezmiş mesela... Olmadı, o da aramızda olmalıydı...

Bugün, aşıdan sonra en çok ihtiyacımız olan adalet değil mi?

2020 yılında gazetecilere toplam 226 yıl hapis cezası verildi. 128 davada 274 gazeteci yargılandı. 101 gazeteciye soruşturma açıldı ve 43 gazeteci cezaevine gönderildi. Sadece gazeteciler mi düşünceleri ve söylemleri yüzünden suçlanıyor?

Ülkeyi dolandıranlar yurtdışında elini kolunu sallayarak dolaşıyor.

***

Yaşadığı her an öğreniyor insan. Evinde kitapları arasında dolaşırken, telefonunda sosyal medyada gezerken, kapıdan çıkıp oturduğu sokağa baktığında, manava ve kasaba uğradığında... Depremi, seli yaşayıp görmezden gelindiğinde öğreniyor insan, yaşadığı toprak elinden alınıp maden şirketleriyle yüz göz olmaya itildiğinde, yıllarca gözü gibi baktığı orman yok edildiğinde, ekmek teknesi dükkan kapatılıp destek verilmediğinde, çalıştığı şirket ekonomik krize saplandığında... Zor olsa da öğreniyor insan. Ve bizim gibi ülkelerde seçimlerin 5 yılda bir yapılması üzüyor.

Rıfat Ilgaz'ın Hababam Sınıfı'nda Mahmut Hoca da haylaz öğrenciler için üzülürdü ama hepsinin yurtsever ve vicdan sahibi olduğunu bilirdi...