Ekonomideki olumsuz gelişmeler, adaletsizlik, çevre ve iklim değişikliği, can güvenliğinin ortadan kalkması, ötekileştirme politikaları yapısını ve hayata bakış açısını değiştirdi. Eskiden “pardon”, “kusura bakma” deyip geçiştirilen olaylar, taşlı sopalı, silahlı, bıçaklı bireysel veya toplu saldırılarla çözüm aranması noktasına getirdi toplumu.

Basit bir trafik kazası, esnafla fiyat tartışması, acil servisteki “benim hastam” yaklaşımı, kiracı-ev sahibi tartışmaları çözümü hep kaba kuvvette arıyor. Pompalı tüfek, yasal olmayan yollardan silah edinme, iş bitirmek için rüşvet verme ve yolsuzluk olaylarındaki artış bizi “ÖFKELİ” bir toplum haline getirdi.

Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen birinin Suudi Arabistan’a egemen olan Vahabi mezhebine bağlı din “hocalarının” camilerde vaaz verdiği, selefilerin silahlandığı iddialarına bir şey yapılmaması, “FETÖ”nün yerini bunlar mı alıyor kaygısı bu öfkeyi artıran bir başka olay.

E(konomistim) diyenlere, halkın yaklaşımı farklı. Bir harf değişikliği ile şöyle değerlendiriyorlar: “Komünist ise sosyal adalet, dar gelirli ve işçi haklarının korunması nerede. Öncelikle kadın ve çocukların olmak üzere can güvenliği niye sağlanamıyor. Özgürlükler niye kısıtlanıyor, adalet niye hep (geç kalan adalet adalet değildir.) konumuna düşüyor. Eğitim ve sağlık sistemleri niye çağdaş bir anlayışla yönetilmiyor. Başta gençler olmak üzere çeşitli mesleklerdeki başarılı insanlarımız
niçin yurtdışına gitmek istiyor. Çeşitli ülkelerden gelen mültecilerin toplum düzenini, asayişi bozmalarına karşı neden etkin önlemler alınmıyor.”
Bu örnekleri artırmak olası. Ancak bir gerçek var ki o da “ÖFKELİ” bir toplum haline geldiğimiz. Asıl soru bu öfke birikiminin nerede ve nasıl patlayacağıdır.