Yıllar önceydi…
İzmir Ticaret Odası’nda komitelerinden biri nefis bir proje yapmıştı.
Adını “İzmir Kart” koymuşlardı.
Ticaret Odası üyelerine, anlaşma yapılarak bir bankanın kredi kartları dağıtılmıştı.
Anlaşmaya göre; banka bu kartların kullanımından doğan bir prim verecekti.
Yani Ticaret Odası üyesiyseniz bu kredi kartını kullanırsanız, Oda’ya  yanlış hatırlamıyorsam %1 lik bir prim oranı kalacaktı.
O zaman Ekrem Demirtaş Ticaret Odası Başkanı’ydı.
Buradaki amaç bankadan kazanılan %1 leri toplayıp, ihtiyaç sahiplerine, çocuğunu okutamayan, evine ekmek götüremeyen kişilere dağıtılacaktı.
Sonra duyduğum kadarıyla bu gelirler, İzmir Ticaret Odası Vakfı’na aktarılmıştı.
Üzerinden zaman geçti.
O zaman yazdığım gazetedeki yerimde, paranın izini sürmeye çalıştım.
Sorular sordum. 
“Bu para ne oldu?” dedim.
Sonra  bir gün, bir İzmirli tanınmış spor ve iş insanın cenazesinde, o dönem çalıştığım gazetenin yazı işleri müdürü  ile karşılaştık;
“Yazılarına  tekzip geldi. Yollarımızı ayırdık” dedi.
Cami bahçesinde kovulduydum.
Ziyanı yok. Bu meslekte kovulmak, omzuma koyulmuş bir rütbe yıldızıdır.
Ki  hesap edersek;  tekavüt general olmuşumdur.
Acı olanı,  ertesi gün gazeteyi aldığımda, gazetenin arka sayfasında tam sayfa, o bankanın reklamı vardı.
Projede küçücük de olsa payı olan birisi olarak, kendi silahımızla vurulmuştuk.
Sonra devir değişti kimse sormadı, zaman içerisinde ben de izini kaybettim.
Bu anlattığım 10 ila 15 yıl  öncesine denk geliyor…
Mesele aslında çok canlı ve süper bir yaklaşımdı.
Oldu ama, olmadı…
***
Korona virüs günlerindeyiz.
Ticaret Odası’na yüzlerce  esnaf ve küçük işletme sahibi üye.
“Patron” kelimesi biraz fazla abartılıyor.
Vergi  levhasında “Ltd. Şti.”  yazan yüzlerce esnaf vardır.
Bunlar, dükkanlarında amele gibi çalışır, üç beş kişilik kadrolarını ayakta tutmaya çalışırlar.
Bence bunlar patron değil, hormon basılmış esnaftır.
Ha işte o kişiler, bu korkunç kıyamet günlerinde “batma” tehlikesini iliklerinde yaşıyorlar.
Bir ümit bankalara başvuruyorlar.
Bankanın istediği evraklar içerisinde “Oda faaliyet Belgesi” de var.
Esnaf arkadaşlarımız  bu durumda bağlı bulunduğu STK’ya, yani Ticaret Odası’na başvuruyor ve  şu yanıtı alıyor;
“Borcunu ödemezsen, belge yok...”
“Paramız yok kolaylık yok mu?” diyene, yanıt hazır.
“Bilmem ne bankası kredi kartına taksit yapıyor...”
Teşekkürler vallahi…
Sor bakalım adamın kredi kartı ne alemde?
Ayrıca taksiti sen değil banka yapıyor…
Vur, bir de sen vur Ticaret Odası…
Adamın elinden dükkanı alınmış, kapısına kilit vurulmuş,
2020 öncesi borçları ödemeden belge alamazsın deniyor.
Üstelik onlarca kişi, Oda’nın bu işi yapacak binasının önünde ve içinde  istifleniyor…
İzmir Ticaret Odası, bırak  üyesine destek olmayı, kösteğin ta tavanına çıkıyor.
Değerli okurlar…
Bu bilgileri, Ticaret Odası’na kayıtlı bir-iki iş insanından aldım.
Böyleyse fırsatçılıktır.
Böyleyse ayıptır.
Böyleyse  eski başkandan yenisinin farkı yok demektir.
Bu  Ticaret Odaları  ne iş yapar, bu meslek birlikleri ne işe yarar? Demeyelim mi şimdi?
İstense yazının başındaki örnekte olduğu gibi projeler üretip, parayı lüpletmeden , hortumlamadan, toplayıp, kendi gücüyle,  kendi esnafına destek vermek varken, sessiz ve edilgen kalıp küfür yemek daha mı iyi?
Hem aidat topla, hem esnafın ettiği kardan yüzdelik al, üyenin başı sıkıştığında bir de sen bin sırtına…
Çok rica ediyorum bir söyler misiniz?
Bu “Küçük kıyamet Günleri”nde yoksanız; Niye varsınız?

ERİŞİM ENGELİ

Sadece bizimkiler yapacak değil ya ?
Suudi Arabistan, Anadolu Ajansı ve TRT’ye erişim engeli getirmiş.
Hayırlısı olsun.
Nefis  ve beklenmedik bir vizyon ile karşı karşıyayız.
Arap kardeşlerimizi destekliyorum.
Türkiye’de de yasaklansın…


LİNÇ

Sosyal İnfaz medyasında linçler devam ediyor.
Ne çok seviyoruz insanlara geri zekalı demeyi.
Aşağılamayı.
Sokağa çıkma yasağı 2 saat kala bildiriliyor.
Üstelik ne belediyelerin dahi haberi yok.
Vatandaş paniklemiş…
Niye paniklemesin.
Sırtından vurulmuş insan.
Vay efendim “Kola almasan olmaz mıydı?”
Efendime söyleyeyim
“Bu krema içerikli sandviç bisküviden almasan ne olurdu?”
Niye ağaçla kavga ediyorsun?
Belki adamın evde çocuğu var.
Bırakın bu işleri.
Doğru ya da yanlış.
Zaten evden çıkmak, mesafeyi kaybetmiş olmak hatanın ta kendisi.
O saatten sonra ne aldığının ne önemi var?
Ekmek alsa haklı mı olacaktı?
Asıl, yapılan yanlışı görmemek için aptal olmak lazım.
2 saat kala sokağa çıkma yasağı ilan edilir?
Bir kriz bu kadar mı ele yüze bulaştırılır.
Vah halimize kardeşim…

BU İŞ BİTMEZ

Moral bozmak gibi olmasın ama bu iş bitmez.
Corona virüsünün çıktığı Çin’de işler hala düzelmedi.
Tam 6 ay oldu.
Çin gibi disiplinli, devletin  talimatını adım adım yerine getiren,
O kalabalık ama bir o  kadar disiplinli toplumda bile bitmedi.
Ne yaz tatili hayal edin,
Ne okul,
Ne eski ticaret hayatı…
Bu hele iş bizim kafayla 6 aydan önce bitmez.
Zaten bitse bile, toplu depresyon, toplu  şüphe kalacak.
Uzun, upuzun  karantina günleri  ve davranış bozukluğuna hazır olalım.

GEREKSİZ BİLGİ: “Azimle sıçan mermer deler” sözü  yanlış bilgidir. Buradaki sıçan bildiğimiz fare cinsidir. Sözün doğrusu ; “Azimli sıçan mermer deler”dir.

GEREKLİ BİLGİ: Tek yumurta ikizi olan iki kadın, tek yumurta ikizi olan iki erkekle evlenir ve çocuk yaparlarsa, çocukları genetik olarak kardeş olur…

DELİ ZİYA; “ Beni mahveden şey bana yalan söylemen değil, sana bir daha inanmayacak olmam...”