İZMİR BAYRAMYERİ

“Ben o İzmir'i severim

Gün vurdukça sularına

Terli yerli gülen İzmir'i

Silinmez hiçbir el ışığını o gözlerin

Solduramaz ümidi

Ey emeğin kardeş İzmir'i

Yenilmez onurlu kenti

Güneşli günlerinde kal”

(Necati Cumalı)

Heyamola Yayınevi, İzmir ve semtleri üstüne 40 kadar kitap yayınlama kararı vermiş. Anlaşılan, “Güzel sanatların yetkili İzmir Temsilcisi” Fergül Yücel'in saptadığı 50 kadar kalemşör, Alsancak'ta bir mekanda toplaştık. Yayınevinin Yayın Yönetmeni Ömer Asan, girşimin amacını özetle anlattıktan sonra dedi ki:

-Aramızdaki her arkadaş, kendisine yakın gelen, iyi bildiği semtin kitabını yazmaya takip olabilir. Yalnız, -eğer kendisini kabul ederse Kadifekale'yi Şadan Gökovalı Hocamızın yazmasını rica ederim. Başta ben, şaşa kalmıştık. Ben Ömer'e herkes bana bakıyordu. Ömer Asan açıkladı:

-Bir gün, rastlantı sonucu, Şadan Hoca'yı, Kadifekale'yi bir kültür turunda gezdirdiklerine anlatırken dinledim; “hah işte” dedi “bir yer böyle anlatılır”.

Yazdım. “İzmiriçe'nin Tacı Kadifekale” gün yüzü gördü ve sanırım, dizinin ilk tükenen kitabı oldu.

Heyamola'nın “İzmirim” dizisi aldı başını gitti. Elime dizinin 71.si, Neslihan Perşembe'nin “Bayramyeri Çocukluğum” kitabı geçti.

Neslihan'ı şiirlerinden ve benimle gerçekleştirdiği nehir söyleşiden tanıyorum. Yetenekli ve gayretli bir genç. Kitabı ivecen bir tutumla inceledim. Belli ki, işin içinde aşk var!

Nesli kızımız, kitabın iç kapağına, “Fatih Mahallesi”, “Çahabey Mahallesi”, “Halitbey'in oğlu Mustafa Necati” ve “Dr Selahattin Akçiçek” kesim başlıklarını koymuş. Bunların ilk üçünü birer kez, Dr Akçiçek bölümünü üç kez okudum. Selahattin Akçiçek, benim, örnek gösterdiğim İzmir aydınıdır; kendisi için “İzmir'e zararı dokunmayan belediye başkanlarından” sıfatını kullanırım. Belleğimin mermerine kalınca kazınmış yazıtı ve anlatmaya doyamadığım anektodları vardır. Neslihan, bu külliyata yeni eserler ekledi. Kendisi, Dr Akçiçek konusunda tez hazırlarken, 70 kadar kişiyle yüz yüze görüşme yapmış olan Gülşen Salgar'ın çalışmasından yararlanmış. Bence kitabın yaklaşık 20 sayfalık bölümü her İzmirliye ve özellikle İzmir'i yönetecek olanlara okutulup belletilmeli.

Neler yapmamış Doktor Selahattin Akçiçek?

Onun, sözün gerçek anlamıyla “Atatürk hekimi” veya “halk hekimi” olduğu söylenebilir. Benim gibi “orta genç” olanlar onun, Bayramyeri'ne simge olan muayenehanesinin adeta kutsal bir sağlık merkezi olduğu görüşünde birleşirler. Özellikle yoksullardan, muayene parası almak şöyle dursun, çoğu kez ilaç paralarını bile cebinden verdiği söylence gibi anlatılır.

Neslihan Perşembe'nin kitabından, Dr Selahattin Akçiçek'in son derece ileri görüşlü olduğunu da öğreniyoruz. Ona, İzmir'e ilk “skopi” cihazı getirdiği için “Aynalı doktor” denildiğini anımsayan kaç kişi var? Ya onun, şehrin göbeğindeki Kültürpark'ın yeşil alan olarak kalmasını, Fuar'ın Kadifekale veya İnciraltına taşınmasını; Agora ile Kadifekale arasında teleferik çalıştırılmasını önerdiğini unutmak olası mı?

Ya biz, yani İzmirliler ona ne yapmışız? Milletvekili seçildiğinde, halkın, “sana oy vermedik ama, seninle halay çekeceğiz” dediği, tarihin altın sayfalarına yazılmaz mı? Ya sonra onu, “bu kadar iyilik ettiği için” Yassıada zindanlarına atmamız bağışlanacak günah mıdır?

Asilin soyundan gelenler asilzade olur ya; yalnız Eşrefpaşa'nın değil, İzmir'in adamı Dr. Selahattin Akçiçek'in oğlu; Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin simge ismi Prof Dr Fehmi Akçiçek, kimin olduğunu pek güzel kanıtlıyor.

İnönü Caddesi açılırken, oradaki ev ve arsalar istimlak edilir. Mülkü elinden alınanlardan birisi, Manevi Babam Halikarnas Balıkçısı'dır. Selahattin Akçiçek, istimlak bedellerinin saptanmasında Balıkçı'yı kayırır. Sen misin bunu yapan? Kendisi gibi Girit doğumlu olan Balıkçı (Cevat Şakir), soluğu Belediye Başkanı Dr Selahattin Akçiçek'in makamında alır ve gök gibi gürler:

-Sen ne hakla beni kayırıyorsun? Ben bu halkın yüzüne nasıl bakarım?

Ben ayrıcalık falan istemem.

İşte “Kramer versus Kramer” (Kramer Kramer'e karşı).

2 bin 300 yıl önce Publius Terentius, bugüne dek yaşayan ünlü sözünü, bu iki Giritli için söylemiş gibi:

“Homo sum humani nihil a me alienum pute”

(Ben insanım, insanca olan hiçbir şey bana yabancı değil)