Hayvana şiddet, sokakta şiddet, hastanede şiddet, maçta şiddet...


Aslında bu hafta başka bir yazı yazacaktım. Ancak Konya, Ankara İstanbul ve Mardin’de hayvanlara yapılan vahşet görüntüleri pek çok okuyucu, tanıdığım ve sivil toplum kuruluşlarından e-mail adresime ve telefonuma sağanak gibi yağdı

Gönderilen videoları, fotoğrafları görünce dehşete kapıldım, 10 yıldır sokaktan edindiğim bir kediye baktığım için gözyaşlarımı tutamadım. Günlerdir mesajların ardı arkası kesilmedi. Emekli olunca ülkesine dönüp kendini sokak hayvanlarına adayacağını söyleyen İngiltere’deki arkadaşım Yalçın Kaplan bile aradı. “Ne oldu bizim insanlığımıza? Ne oldu bizim vicdanımıza? Ne oldu bizim Müslümanlığımıza? Yazıktır, günahtır” diye diye söylendim. Müslümanların kutsal kitabı Kuran-ı Kerim’in 71’nci ayetinde “Allah canlılar içinde insanlara akıl verdi ki diğer canlılar hayvanlar ve bitkileri koruyup yaşamlarını sürdürsünler” yazılıdır. Yine Hz. Muhammet, “Canlı hayvana işkence, eziyet edene lanet olsun. Ben size Allah’tan korkunuz, hayvanları incitmeyiniz, rahatlarını bozmayınız demiyor muyum” demiş. Bir başka sözünde “Merhamet edenlere Allah da merhamet eder. Siz yerdekilere merhamet ediniz ki göktekiler de size merhamet etsinler” der.

İNSANA YAPILMIŞ GİBİ

Konya Belediyesi Hayvan Barınağı'nda çekilen videoda barınak görevlileri kürekle vurarak köpeği katlediyor. Bu vahşetin ardından ikinci bir skandal daha ortaya çıktı. Barınağa ait bir aracın önünü kesen hayvanseverler, ağzı sıkıca bağlanmış poşet içerisine konulmuş kedileri kurtardı. Kameraya yansıyan o anlarda kurtarılan bir kedinin yüzündeki korku dolu ifade ise dikkat çekti. Ankara'nın Mamak ilçesinde yaşayan Aynur Öztürk, beslediği sokak köpeklerini belediye ekipleri öldürmüş, video çekmeye çalışan kadını da darp etmişler. İstanbul Sarıyer’de sokak köpeğini boğmaya çalışan ve yerlere çarpan kişi çevreden müdahale edenler tarafından güçlükle durduruldu ve çıkarıldığı mahkemede tutuklandı. Mardin’de ise kesimini yapacağı boğayı ayaklarını bağlayıp gözünü kapatarak beton balyozu ile öldürüyor ve bir de video çektiriyor. Bunlar insanlıklarını kaybetmiş yaratıklar. Bunlar ortaya çıkarılanlar, bilinmeyen daha neler vardır. Böyle kişiler insan yaşamına son vermiş gibi ağır cezalarla yargılanmalılar. Geçtiğimiz 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü’nde Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) İzmir Temsilcisi Esin Önder ile röportaj yapmıştım.

SATIN ALMA BARINAKTAN AL

Esin Hanım, yıllardır hayvanların mal değil, can olduğu ibaresinin 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'na işlenmesi için mücadele verdiklerini ancak 2.5 ay önce yayınlanan yönetmelikte, Ev ve Süs Hayvanlarının Üretim, Satış, Barınma ve Eğitim Yerleri Hakkındaki Düzenleme'nin çelişkilerle dolu olduğunu söylemişti. Esin Öner, “Biz HAYTAP olarak Türkiye'nin çeşitli illerinde kurulan hayvan derneklerinin bir araya gelen federasyonu olarak sokak hayvanların mikroçiple kimliklendirilmesini hayvanın terk edildiği durumlarda sahiplerine ulaşılması ve cezai yaptırıma tabi tutulmaları için talep etmiştik. Bu sayede hayvan terklerinin önüne geçilebileceğini ve sokak hayvanı popülasyonunu kontrol altına alabileceğimizi düşünmüştük. Fakat hayvanların satışına izin verildiği sürece bu tedbir tek başına yeterli olmayacak. Çünkü barınaklar, bakım evleri, sokaklar sahipsiz hayvanlarla doluyken, bir yandan hayvanların üretilip, satılması doğru değil, önlenmeli. Ancak bakanlık bizleri dikkate almadı” demişti.

--

OKUR MEKTUBU

Hayvanların korunması konusunu sık sık yaz

Geçen gün uzun yıllar öğretmenlik yapan, daha sonra da anaokulu işleten 74 yaşındaki Sabahat Uçaner ile karşılaştım. Yazdığım yazıları hiç kaçırmadığını ve Konya’daki hayvan barınağında yaşanan vahşeti izlediğini belirterek, “Ahmetcim hayvanların korunması konusunda sık sık yazılar yazmanı rica edeceğim” deyince ben de ona yılların tecrübesiyle bir yazı yazıp göndermesini istemiştim, ekteki yazıyı göndermiş:

Ancak son yıllarda şiddet olayları arttı. Hayvana şiddet, kadına şiddet, çocuklara şiddet, sokaklarda silahlı çatışmalar, spor sahalarında kavgalar. Haberleri izledikçe, okudukça çok üzülüyorum. İnsanlarımız nasıl bu kadar acımasız oldular şaşkınım. Aslında Türk toplumunun özünde, aileden gelen gelenek ve göreneğimizde merhamet, yardımlaşma vardır. Yitirilen sosyal davranışlarımızı yeniden bir gözden geçirmek lazım. Sosyologlara, öğretmenlere önemli görevler düşüyor. Özellikle ülke yönetenlerin, siyasetçilerin kavga dilinden uzak durmaları gerekir. Bizim yıllarca yaptığımız. Doğa ve hayvan sevgisi çocuğa empati kazandırır. Küçük yaşlarda benmerkezci olan çocuk, bu sevgisi sayesinde empati yeteneğini geliştirirken aynı zamanda sorumluluk bilincini de deneyimler. Bitkileri ve hayvanları beslemek, onları sevip korumak, onların iyiliklerini düşünmek, çocuğa başkalarının varlığının da kendisinin ki kadar değerli olduğunu hatırlatıyor. Aynı zamanda çocukların hayvanlarla kurdukları bağ, arkadaşlık anlayışının ve iletişim becerilerinin gelişimine katkıda bulunuyor. Bu ilişki sayesinde çocuklar hoşgörülü, verici, paylaşımcı ve farklılığa açık olmayı deneyimliyor. Bir çocuğun hayvanları ya da bitkileri sevmesi, onların sevgisini hissetmesi, onlarla ilgilenmesi, bakımı için sorumluluk alması çocuğun birçok alanda gelişimini destekliyor.”

Bir de fotoğraf göndermiş. Çok çok teşekkür ederim kıymetli öğretmenimiz Sabahat Uçaner.
 

--

BRAVO…

Gülerman Hanım sergi açıp örnek olun

Karamsarlığı biraz dağıtayım, ülkemizde, şehrimizde güzel şeyler de oluyor. Küresel ısınmayı durdurmanın bir yolunun da atıkların geri dönüşüm yoluyla ekonomiye kazandırılması ve doğanın korunması gerektiğini yazıyorum. Çevre Yaşam köşesinin sıkı takipçilerinden Gülerman Gültepe, ilk önce plastik, cam şişe ve metal atıkları ilginç objelere dönüştürüp dostlarına hediye etmekle başlamış çalışmalarına. Daha sonra muz, portakal, kabak çekirdeği kabuğu, ağaç yaprakları ve üzüm dallarından da harika eserler ortaya çıkarmış. Karşıyaka’da yaşadığı bölgede ‘Çevreci Abla’ diye çağırılan Gülerman Gültepe, ev hanımları ve çocuklara ücretsiz kurslar vererek, görsel özelliklerini ortaya çıkarırken hem de geri dönüşüm bilincini yayıyor. Muz ve nar kabuğundan derviş, portakal ve ağaç kabuklarında kadın, balıkçı ve teknesi, atık kağıtlardan kolaj resimler, plastiklerden çok çeşitli süs eşyaları yapan Gülerman Hanımın en büyük arzusu yüzlerce eseriyle sergi açıp bu çalışmaları toplumda yaygınlaştırmak. Tebrikler Gülerman Hanım, iyi ki varsınız.

HAFTANIN SÖZÜ

Çevreye, doğaya ve hayvanlara hoyratça davranan toplumlarda insanlar arasındaki ilişkiler de hoyratça olur” John Bennet