“Tarihe notlar: O ülkenin insanları, hayret edilecek kadar, iki insanı dillerinden düşürmez, sözlerini mutlaka ve bir biçimde onlarla buluştururlardı: Mustafa Kemal Atatürk ve Nazım Hikmet…”
İyi de, Nazım Hikmet neden sevilir? Ekleyelim, yanıtı bu kadar kolay ve bu kadar zor bir soru var mıdır? Kırık dökük de olsa, işte birkaç yanıt:
Aşka inandığımız için severiz ve o, aşkın en güzel şiirlerini yazmıştır.
Barışa inandığımız için, çocuklarımızın barış içinde bir dünyada yaşamasını istediğimiz için, Nazım Hikmet’ten vazgeçemeyiz. Çünkü o hepimiz adına, “Teyze, amca bir imza ver / Çocuklar şeker de yiyebilsinler” demiştir.
Emeği savunduğumuz, sömürünün her türlüsünü reddettiğimiz için o bizim Şair Babamızdır. Biz bu duruşumuzu, her şeye ve herkese inat savunur, bir tarz-ı hayata çevirir, ondan aldığımız güçle, umudu bayraklaştırırız. Ne demişti?
“Elbette ki sevgilim, elbet / dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya / dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle: işçi tulumuyla / bu güzelim memlekette hürriyet!”
Memleketimizi tüm renkleriyle, kokularıyla, güzellikleriyle, çilesi sıkıntısıyla, umudu ve direnciyle, masalıyla türküsüyle sevdiğimiz için, büyük davetiyle bizi büyük bir “sevda meselesiyle” buluşturduğu için severiz. “Bu memleket bizim!” demeyi öğrettiği için, hepimiz birer Nazım Hikmet kesiliriz.
Bu memleketin verdiği onurlu kurtuluş mücadelesini saygıyla, sevgiyle, minnetle andığımız için, Kuvayı Milliye ruhunu onurla koruduğumuz için, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü yaşıyor ve yaşatıyor olduğumuz için ve bütün bunları ölümsüz kıldığı için, Nazım Hikmet bizim şairimizdir. Onun için, hepimiz Arhavili İsmail’in, Kartallı Kazım’ın, kısaca Türkiye’nin bağımsızlık kahramanlarının çocuklarıyız. Biz bunu, biraz da Nazım Hikmet’imize borçluyuz. O büyük destanı ölümsüzleştirdiği için, Nazım Hikmet ustamıza vefamızı göstermeyi, doğal bir görev sayarız.
Kadına, doğaya, barışa, bilime, aydınlığa olan saygımız, hasretin ve umudun şairi Nazım Hikmet’ten aldığımız bir mirastır. Bu mirasın verdiği güçle, faşizme, yozluk ve yobazlığa direnmek, antidemokratik her niyet ve uygulamaya “Hayır!” demek çok kolaydır.
Sözü anlaşılır, hayatı kavranabilir kıldığı için, bir imgeyle Türkçeyi onurlandırıp, bizi temize çektiği için, o bizim Mavi Gözlü Dev’imizdir. Başımız sıkıştığında, o büyük nehirden kana kana içmemiz bundandır.
Hepimiz adına, ne demişti Şair Baba? “Mesele esir düşmekte değil / teslim olmamakta bütün mesele!”
“İyi ki doğdun Nazım Hikmet. İyi ki biz senin halkın olduk, iyi ki sen bizim şairimiz oldun! İyi ki Türkçe düşünüp, Türkçe yazıp, insanlığa ve bizlere onur verdin” diyebilmenin gönül ferahlığıyla, onu sevmekten vaz geçemeyiz.
Bu memleket yaşadıkça, bizler ve gelecek kuşaklarımız var oldukça, Nazım Hikmet de var olacak. İnsanlık bahçesine bu toprakların armağanı olarak, sonsuza dek yaşayacak! Hepimiz, vasiyet ettiği o çınar ağacının kökü, dalı, yaprağıyız.
Doğum günün kutlu olsun, büyük insanlığın güzel evladı! Senin bu topraklara olan hasretin kadar, biz de sana hasret, sevgi, minnet ve saygı duyuyoruz!