Haber / Melda ÇETİNER KARAGÖZ

Onunla ilk kez bir kadın örgütünde karşılaştım. Farklı yaş ve mesleklerden, birbirini tanımayan fakat haklarını öğrenmek isteyen kadınlardık. Toplantının ilk günü katılımcıların kendilerini tanıtması istendi. Her birimiz sırayla söz almaya başladık. Bu sırada kendisini ifade edişindeki özgüven, sesine yansıyan vakurlu ama samimi tavrıyla dikkatimi bir kadın çekti. Grubun en büyüğü olan Ayfer T., yaşı ya da yaşanmışlıklarından ziyade cesaretiyle bizi kendisine hayran bıraktı ve kısa sürede “Ayfer Abla”mız oluverdi.

Toplantıların üzerinden neredeyse 4 yıl geçti ama hikayesini anlattığı anı hiç unutmadım. O; yalın, duru, akıcı Türkçesi ve samimi, abartısız anlatımıyla herkesi büyülemişti. Kimi zaman gözyaşlarıyla kimi zaman kahkahalarla dinledik onu.

Dostluğumuz birkaç ay süren eğitim toplantılarının dışına taştı. Birlikte eylemlere gittik, seyahat ettik, bir araya gelip uzun sohbetlerde bulunduk. Her buluşmamızda farklı bir yönüyle karşılaştım. Evi, 2 köpeği, 5 kedisi, dostları, üretkenliği, yaşama sevinci ve günlük rutinleri ile Ayfer T., hayatımın bir parçası haline geliverdi.

Onun 55 yıl önce henüz 21 yaşında iken “kendi ayaklarımın üzerinde duracağım” diyerek başladığı mücadele, şimdi kadınlara umut aşılıyor.

Kadına yönelik şiddet bu topraklarda hiç bitmedi, Her kadının yaşadığı kendine özgü…

Birinin hayat deneyimi diğerinkine benzemiyor ama her mücadelede aynı isyan var: “Ezdirmem kendimi!”…

ANNE DAYAĞI İLE BÜYÜDÜ

Ayfer T. henüz 3 yaşındayken ailesiyle birlikte Girit’ten Türkiye’ye göç ettiler. Annesinin sert mizaçlı bir kadın olduğunu belirten Ayfer T., “Üvey anne, çocuk istemeyince annemi evlatlık veriyorlar. Çok eziyet çekmiş annem ve 12 yaşında evlendirmişler. 15 yaşında ilk kızını doğurmuş, ilk kocası da içki içip dövüyormuş. Bir gün babamın arkadaşı, dayak yerken annemi elinden almış. Sonra da kendisiyle evlenmiş. Bu kez babaannem annemi istememiş. Hamileyken karnına taşla vurunca bebeğini düşürmüş. Yaşadıklarından olacak ki annem 5 kızını da çok sıkardı’’ diye anlatıyor.

Matematiği kuvvetli olduğu için ticaret lisesine giden Ayfer T., “Anne dayağı ve korkusuyla” büyüyor. “Annem, dersim zayıf geldiğinde okula gelip bahçede beni döverdi. Ben evliyken bile hortumla ıslatarak dayak atardı bana. Hayatımdaki en büyük yanlışımı da annemden korktuğum için yaptım’’ diyen Ayfer T., ilk evlilik hikayesini şöyle anlatıyor:

“Lise 1. sınıftaydım. Birbirinden hoşlanan iki arkadaşımın mektubunu taşırken babam beni sokakta gördü. ‘Eve gidersem annem beni döver’ diye korktum. Annemden dayak yemek öyle az bir şey değil. Teyzeme gittim, bir süre onda kaldım. Sonra mahalleden bana ilgi duyan ilk kocama kaçtım. Eşim 16, ben 15 yaşındaydık. Bu hataydı. Böyle bir hata yapmasaydım belki de bambaşka bir hayatım olacaktı diye düşünürüm bazen. Evlenince kayınvalidemle yaşadık. Bir kızım oldu ama 6 aylıkken boğmacadan öldü. Bir daha çocuğum olmadı. Kayınvalidemin nikahı yoktu, başka erkeklerle ilişkisi olduğunu öğrenen ailem, onların yanında kalmamı istemedi. Kocam askerdeyken ailemin yanına gittim. Bu sırada geçim derdi de vardı. İşe girip çalışmaya başladım. Eşim askerden dönünce annemlere gelmek istemedi.’’

'TACİZE DAYANAMADIM'

Evliliği süresince eşinden şiddet gördüğünü ve bu şiddeti kimseye anlatamadığını ifade eden Ayfer T., “bu benim sırrımdı” diyerek şöyle sürdürüyor sözlerini:

“Eşim çok kıskançtı. Çok güzel olduğum için beni gezmeye götürmezdi. Annemin gençlik yıllarında yaptığı baskının benzerini eşimden gördüm. Sinemaya giderdik, kafamı kaldırıp etrafa bakamazdım. Eşim halterciydi. Avucunun içiyle burnuma vururdu; kırılsın diye. Dışarı gitmeyeyim diye yüzümde lekeler oluştururdu. Söylemeye utanıyorum. Okulu bitirmek için sınavlara giriyordum. Okulun önünde beni dövdüğünde arkadaşlarım kurtardı. En beteri de kocamın tacizine uğruyordum. Boşanacak param yoktu. Mahkemeyi onun açmasını istedim. ‘Boşanma davasını açmazsan, tacizlerini ifşa ederim’ diye tehdit edince anlaşarak boşandık. Bunu aileme anlatamadım. Almanya’ya kaçarken, taciz gördüğümü bir mektupla anneme yazdım sadece. Şiddete, ama en çok da tacize dayanamadım. Boşanıncaya kadar da isteklerine boyun eğdim.”

Şiddeti, “bir insana yapılan en büyük kötülük’’ olarak tanımlayan Ayfer T. “Şiddet gördüğümde ölmeyi düşünüyordum. Birkaç kez ilaç içerek intihara teşebbüs ettim. Ailemin evinde de yaptım bunu. Şiddet, insana yapılacak en büyük kötülüktür. Çünkü hayattan beziyorsun, ‘Niye yaşıyorum?’ diye sorguluyorsun. Bugün 75 yaşındayım ama yaşadıklarımı hiç unutmadım; unutmam da mümkün değil’’ diyor.

'ÇOCUKLARIMIN KISMETİNİ YİYORSUN’

Boşandıktan sonra ailesinin yanına dönen Ayfer T., daha büyük kararları nasıl aldığını şöyle dile getiriyor:

“Kocamın bana rahat veremeyeceğini, beni bulup rahatsız edeceğini biliyordum. Annem de boşanmamı kabullenemedi. Boşanınca beni biriyle evlendirmek istedi, karşı çıkınca bana ‘geldin, benim çocuklarımın kısmetini yiyorsun’ dedi. Bu laf çok ağır geldi. Almanya’ya gitmeye karar verdim. İki günde belgelerimi hazırlayıp aileme söylemeden kaçtım. Gittiğimde 21 yaşındaydım ve ‘çalışıp ayaklarımın üzerinde duracağım’ dedim. Almanya’ya gitmek benim tek başıma hareket etmemi, düşünmemi sağladı.

Almanya’da ablam ve eniştemin çalıştığı fabrikaya girip çalışmaya başladım. Almanya’ya gitmek benim için kurtuluş oldu. Azimliydim, ne olursa olsun başaracaktım. Kısa sürede Almanca öğrendim. Fabrikanın lojmanında kalıyordum. Benim gibi fabrikada çalışan bir Türk ile tanışıp ikinci evliliğimi yaptım. Bazı sorunlarımız oldu ama ondan boşanmadım. Zaman içinde beni çok iyi tanıdı ve değer verdi.

Çalıştığım şirkette en alt basamaktan eyalet temsilciliğine kadar yükseldim. 150 işçiyi yönettim. Almanya’da 39 yıl çalıştıktan sonra emekli olup eşimle birlikte Türkiye’ye döndük. Eşimi kaybettim. Şimdi kardeşlerim, yeğenlerim ve can dostlarımla yaşıyorum. Mutluyum.”

'NİYE EZDİREYİM KENDİMİ?'

Ayfer T., Türkiye’de kadına yönelik şiddetin önlenmesi için cezaların ağırlaştırılması gerektiğini savunuyor. Şiddet uygulayanlara affa uğramayacak şekilde en ağır ceza verilmesi gerektiğini ifade eden Ayfer T., “Cezalar ürkütmüyor. Şiddet, belki cezayla bitmez ama azalır. İnsan insandan korkmuyor, cezadan korkuyor” dedi.

Kadınların kendi ayaklarının üzerinde durmasının önemine işaret eden Ayfer T., “Evli de olsalar haklarını savunsunlar. Bunu fikirle, düşünceyle yapsınlar. Ben kimim? Ben bu adamın esiri değilim. Ben de bir insanım. Kendi ayaklarımın üzerinde durmalıyım” desinler. Mümkünse meslek sahibi olsunlar. Kendilerini korumalı, bilinçli olmalılar. Kadınız, bizim de haklarımız var. En önemli hakkımız da yaşama hakkıdır. Allah’tan başka kimse alamaz onu bizden. Niye ezdireyim kendimi? Ezdirmem, ezdirmedim de…” diye konuşuyor.

Kadın örgütlemesinin başarılı olacağına dair inanıcını dile getiren Ayfer T., “Yaşam sana ne öğretti?” sorusuna, ’’Ben savaşmayı öğrendim; koşullarla, insanlarla, haksızlıklarla… Hakkımı almak için mücadele ettim, bundan sonra da ederim. Şu halimden memnunum. Ayaktayım. Hayatı çok seviyorum. Kadınlar yaşayacak. Çünkü hayat çok güzel” karşılığını veriyor ve ekliyor; “Asla kendinizi hafife almayın.”

Bu yayın Hollanda Büyükelçiliği İnsan Hakları hibe programı desteğiyle yürütülen ‘Kadın ve LGBTİ+ Odaklı Şiddete Karşı İletişim Projesi-NAR Projesi’ kapsamında hazırlanmıştır. Bu yayının içeriğinden yalnızca 9 Eylül Gazetesi sorumlu olup herhangi bir şekilde Hollanda Büyükelçiliği’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.