Türk sanat müziğinin kraliçesi olarak anılan ve sesiyle nesiller boyu milyonların kalbinde taht kuran Muazzez Abacı, geride bıraktığı ölümsüz eserlerin yanı sıra her zaman merak edilen özel hayatıyla da gündemdeydi. Sanatçının hayatını kaybetmesi, onun yaşamına dair bilinmeyenleri bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Bu bilinmeyenlerin başında ise sanatçının "Abacı" soyadını aldığı ilk eşi Abdurrahman Abacı geliyordu. Sanat dünyasının ışıltılı sahnesinin tamamen zıddı bir yaşam süren, hayatını kamu hizmetine adamış bir polis memuru olan Abdurrahman Abacı, yıllar boyunca kimliğini bir sır gibi saklamayı başardı. Peki, divanın hayatındaki bu gizemli figür kimdi? Neden kameralardan ve şöhretten bu denli uzak kalmayı tercih etti? İşte, Adana'da başlayıp İzmir'de devam eden ve şöhretin gölgesinde kalmış bir hayat hikayesinin tüm detayları.
Sanat sahnesinin uzağında bir devlet memuru
Abdurrahman Abacı, 1944 yılında Türkiye'nin sıcakkanlı insanlarıyla bilinen şehri Adana'da dünyaya geldi. Gençlik yıllarını Adana'da geçirdikten sonra hayatını tamamen farklı bir yola, kamu hizmetine adadı. Polis teşkilatına katılarak ülkenin farklı yerlerinde görev yaptı. Meslek hayatındaki en belirgin durağı ise Ege'nin incisi İzmir oldu. Uzun yıllar İzmir Emniyet Müdürlüğü bünyesinde görev yapan Abacı, özellikle Güvenlik ve Basın Masası Şefliği gibi son derece kritik ve sorumluluk gerektiren bir pozisyonda bulundu. Bu görevi sırasında dahi mesleğinin gerektirdiği ciddiyet ve disiplinden asla taviz vermedi.
Çevresi tarafından sade, mütevazı ve prensip sahibi bir kişilik olarak tanınan Abdurrahman Abacı, hayatı boyunca şöhretin ve medyanın getirdiği ilgiden bilinçli olarak kaçındı. Türk sanat müziği divası Muazzez Abacı ile olan evliliği dahi onun bu prensibini değiştirmedi. O, spot ışıklarının altında olmayı değil, devletine ve milletine hizmet etmeyi seçen bir kamu görevlisiydi. Emekli olduktan sonra da bu sakin ve mütevazı yaşam tarzını sürdürerek, adeta kendi inzivasına çekildi. Onun bu duruşu, şöhretle iç içe olan bir dünyada nasıl mütevazı kalınabileceğinin en net örneklerinden biri olarak hafızalara kazındı.
Gençlik ateşiyle başlayan fırtınalı bir aşk
1960'lı yılların ortaları, Türkiye'de hem sosyal hem de sanatsal anlamda büyük değişimlerin yaşandığı bir dönemdi. İşte böyle bir atmosferde, kariyerinin henüz başlarında olan genç ve yetenekli bir ses, Muazzez Abacı, ile disiplinli bir polis memuru olan Abdurrahman Abacı'nın yolları kesişti. Aralarında filizlenen büyük aşk, çok geçmeden evlilik kararıyla taçlandı ve çift, 1965 yılında hayatlarını birleştirdi. Bu evlilik, genç sanatçının hayatında bir dönüm noktası oldu. Zira sahne dünyasında "Muazzez" olarak tanınmaya başlasa da, evliliğiyle birlikte eşinin soyadını alarak bugün milyonların tanıdığı Muazzez Abacı kimliğine kavuştu.
Ancak sanat dünyasının hareketli ve göz önünde yaşanan temposu ile bir devlet memurunun sakin ve düzenli hayatı arasındaki farklar, zamanla ilişkideki dinamikleri etkiledi. Beş yıl süren bu evlilik, 1970 yılında karşılıklı anlaşma ile sona erdi. Ayrılığa rağmen aralarındaki saygı bağını koruyan çift, yollarını ayırdıktan sonra kendi hayatlarına odaklandı. Muazzez Abacı müzik kariyerinde zirveye tırmanırken, Abdurrahman Abacı da sessiz ve derinden ilerleyen meslek hayatına devam etti. Bu evlilik, sanatçının hayatındaki ilk ve belki de en mahrem kalan ilişkisi olarak tarihe geçti.
Evlilikten geriye kalan en değerli miras: Saba Abacı
Muazzez Abacı ve Abdurrahman Abacı'nın fırtınalı aşklarından ve kısa süren evliliklerinden geriye kalan en değerli miras, tek çocukları olan kızları Saba Abacı oldu. Anne ve babasının ayrılığının ardından her ikisiyle de bağını koparmayan Saba, tıpkı babası gibi kameralardan ve magazin dünyasından uzak bir yaşam kurmayı tercih etti. Eğitimine odaklanarak parlak bir kariyer hedefleyen Saba Abacı, tıp alanında ilerlemeye karar verdi ve bu yolda önemli başarılara imza attı.
Günümüzde Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşayan Saba Abacı, psikiyatri alanında uzmanlaşmış saygın bir hekim olarak görev yapmaktadır. Kendi alanında elde ettiği başarılarla adından söz ettiren Saba, annesinin şöhretinin gölgesinde kalmak yerine, kendi kimliği ve kariyeriyle var olmayı başarmıştır. Ailesinin mahremiyetine son derece önem veren ve bu konuda hem annesinin hem de babasının hassasiyetini paylaşan Saba, özel hayatını bir sır gibi saklamaktadır. Onun bu duruşu, Abacı ailesinin şöhrete rağmen aile bağlarını ve özel yaşamın kutsallığını ne denli önemsediğinin en somut kanıtıdır.
Hayatına dair gizem ve ortada dolaşan vefat iddiaları
Abdurrahman Abacı'nın medyadan uzak yaşamı, hakkında bilgi edinmeyi her zaman zorlaştırmıştır. Bu durum, özellikle son yıllarda hayatına dair çeşitli spekülasyonların ortaya atılmasına neden oldu. 1944 doğumlu olan ve 2025 yılı itibarıyla 81 yaşına giren Abacı hakkında, bazı yayın organlarında ve sosyal medyada 2024 yılının Ekim ayında hayatını kaybettiğine dair iddialar ortaya atıldı. Bu haberler, özellikle Muazzez Abacı'nın sağlık durumunun kötüleştiği dönemde gündeme gelerek büyük bir merak uyandırdı.