Sadece Türk değil, dünya edebiyatının da büyük bir yazarıdır. Mizah devidir. UNESCO’nun yayınladığı dünya çeviri bibliyografyasına göre Aziz Nesin, Türkçe eser veren yazarlar arasında Orhan Pamuk, Yaşar Kemal ve Nâzım Hikmet’in ardından eserleri yabancı dillere en çok çevrilen dördüncü yazardır. Kıvrak zekasını "sade ve yaşayan Türkçe" ile harmanlamış, “toplumcu özle” de yoğurmuştur. Ömrü boyunca direnmiştir! Kendi ifadesidir: “Dünya görüşümden ödün vermedim. 50 yıl önce, 30 yıl önce yazdıklarıma bugün imzamı atabilirim.”

***

Masallarını, yazarlık yaşamının ikinci aşaması saymıştır. 2000’den fazla öykü yazmıştır. Bir dünya rekorudur bu! Yaşamını yitirinceye kadar geçimini kalemiyle sağlamıştır. “Okuyan insan güzel oluyor. Çirkin bir insan kitap okuyunca güzelleşiyor, yüzünün şekli değişiyor” aforizma değil, bizzat ifadesidir. Yatılı okullarda büyüdüğünü unutmamış, Nesin Vakfı’nı kurmuştur. Demokratikleşme, insan hakları, düşünce ve ifade özgürlüğü savaşçısıdır. Darbelere, cuntalara kafa tutmuştur! (Bknz: Aydınlar Dilekçesi Davası!)

“En güzel şiir, matematiktir. Yeryüzünde şimdiye kadar ‘iki kere iki dört eder’den daha güzel bir dize yazılmamıştır sanırım.’’, “Ne zekası? Bu milletin yüzde doksan biri 82 Anayasası’na evet demiştir. Geriye kalıyor yüzde dokuz. Hadi biraz iyimser olalım, ama yüzde altmışı aptal bir milletiz.’’, “Bırak olmasın mezar taşımız, bir okul bahçesine gömsünler bizi çocuklar koşsun üzerimizde” en popüler ifadeleri arasında ilk sıralardadır. Vasiyeti yerine gelmiş, Çatalca’daki vakfın bahçesine gömülmüştür; mezar taşsız!..

***

Aziz Nesin bir röportajında, "Mizah deyince halk yararına işlevi olan görevci mizahı anladığımı baştan söylemeliyim…Beni mizaha iten, o günkü ortamın koşullarıydı. Genellikle yoksunluk ve yoksulluk, yaşamından gelen bir kızgınlık, öfke, bir hınç alma biçimidir mizah…Her zorluk, her acı çeken ille de mizahçı olmaz elbet, ama bu ağır koşullar kişinin mizahçı yeteneğini geliştirir…Mizahçının yetişmesi için gerekli bireysel koşuldan da anlaşılacağı üzere, mizah, bir yıkıcılıktır. Mizahçı kırgınlıklarını, nefretini, kinini, öfkesini, hıncını, bilinçli bir biçimde gerçekten yıkılması gereken hedefe yöneltebilir ve mizah silahını halk yararına kullanabilirse, bir olumlu yıkıcı olur…"

Bu alandaki kısa öykü ve romanlarıyla ve anı türündeki büyük yapıtı “Böyle Gelmiş Böyle Gitmez”le olduğu kadar oyunlarıyla da yenilikçi, öncüdür.

Aziz Nesin, mizah yazarlığı dışında, politik hicivci ve şairdir de. “Kalem yapın beni kalem/ Şiirler yazın sevgi üstüne/ Ölüm kararı değil/ Ölünce yaşamalıyım defne yapraklarında/ Sakın ola ki/ Silahlarda değil’’e uygun -bilgece- boyu kadar kitaplar, şiirler de yazıp, "bizi bize" anlatmıştır. Sevmeyenleri buna da mazeret bulup “onun zaten boyu kısaydı” demişlerdir(!) Güldürmüştür... Düşündürmüştür... Eleştirmiştir!.. “İnsan yalnızca söylediklerinden değil,

sustuklarından da sorumludur” demiş, susmamıştır! Onurlu duruşuyla demokrasiyi, laikliği, özgürlüğü, aklı, bilimi savunmuştur. Topluma ayna tutmuştur.

***

Tiyatro Sanatçısı ve Mizahçı Müjdat Gezen de 'Aziz Abi'siyle dostluğunu; 'iki mizahçı olmaktan öte iki insan ve üç aşağı beş yukarı dünyaya ve yaşama aynı gözlükle bakmaya çalışan iki sanatçının bütünleşmesi' diye tanımlar. Müjdat Gezen, görüşmemizde Aziz Nesin’li bir anekdotu aktardı. Ben de burada paylaşayım: “Yıl 1986. Yazdığım kitap için Aziz Abi’den önsöz istedim. Bir römork şirketinin faturalarının arkasına yazdı önsöz’ü! Cimri değildi Atillâcım. Kağıda duyduğu saygısı büyüktü(!) Şunları yazdıydı önsözde; ‘İkimiz de gülmece yazarıyız. Aynı alanda at değil de

kalem ve kalemi tutan parmaklarımızı oynatıyoruz. Müjdat, nasıl zorla ve zorlanarak sahneye

itildiğini, sonraları tutkunu tiyatrodan bir daha ayrılamadığını, başına gelen belâları, hapse atılışını, çektiği çileleri ağıt yakmadan, acındırmadan, güleryüz ve tatlı dille güzel güzel anlatıyor. Bu kitaba sizce nasıl bir ad olabilir. Öneride bulunalım:

-Yaşamım romana benzer biçimde bir ad: “Hayatım Tiyatro”

-Ağlayıp sızlanmadan anlattığına göre başka bir ad; “Komikler ağlamaz-Ağlama palyaço, makyajın bozulur”

-İşte bir ad daha: “Yaşamak Oynamaktır’’

Sevgili Müjdatçığım, beğendiğini al.’’

Bir anekdot daha ona "Çağdaş Nasreddin Hoca" diyen Müjdat Gezen'den; "İmza günümde bir çocuk Aziz Abi'nin kitabını imzalamamı istedi. 'Bu Aziz Nesin'in kitabı' dedim. 'Olsun, ikiniz de komiksiniz' dedi!.."

***

Soyadının öyküsünü de şöyle aktarır: "1934 yılında soyadı kanunu çıktı. Herkes kendisine soyadını kendisi seçtiği için, insanların bütün gizli aşağılık duyguları ortaya çıktı. Dünyanın en cimrileri 'Eli açık' , dünyanın en korkakları 'Yürekli', dünyanın en tembelleri 'Çalışkan' gibi soyadları aldılar.

Her türlü yağmada sona kaldığım için, güzel soyadı yağmasında da sona kaldım. Bana, ortada böbürleneceğim bir soyadı kalmadığından kendime 'Nesin' soyadını aldım. Herkes 'Nesin' diye çağırdıkça ne olduğumu düşünüp kendime geleyim istedim."

'Mizah Dehası' Aziz Nesin’i; 26 yıl önce bugün bizden aldı Temmuz!

"Ömrüne sığmayan adamdır" o! Halkın gözü kulağı, vicdanlı, çağdaş bir aydındı. Bu topraklara bir Aziz Nesin uğradı, rüzgâr gibi de geçti gitti.