Yapmak veya “yapıyor-muş”, “yap-mış” gibi yapmak. Bir girişimin başarılı olup olmayacağını ne belirler diye merak ederseniz, en kestirmeden özetlersek bu kural belirliyor. Yapmak yerine “mış gibi yapmak” bazen bir işin başlangıcında yeterince araştırma yapılmadığı, uzman yardımı alınmadığı ve çoğunlukla da işin devamında maddi menfaatlere uymadığı için sürüklenen bir istikamet oluyor.

Sonu kötü bitecek iyi niyetli “mış gibi yapmaklar” işin başında haddinden fazla hayal kurmak ile başlıyor. Önce kimsenin düşünmediğini zannedilen bir fikir veya icat akla düşüyor. Günlerce, aylarca belki de yıllarca bu girişim üzerinde düşünülüyor. Her detay akılda birleştiriliyor. Ama girişimin başında girişimin başarısını tayin edecek “küçücüüük bir çalışma” yapılmıyor veya yapılmak istenmiyor. Akademisyenler bu çalışmayı literatür araştırması olarak tanımlar. Bu araştırma da merak dolu yüzlerce sorudan oluşan bir setin cevapları aranır. Örneğin bu fikir daha önce düşünülmüş mü? Bu icat veya benzeri yapılmış mı? Yapılmamışsa benzer girişimler olmuş mu? Ve bu girişimler neden başarısız olmuş? Elbette daha işin başında sorulacak bu soruların cevapları çoğu zaman girişim sahiplerini mutlu etmiyor. O yüzden bu tür bir araştırma yapmak dahi hayalleri engellediği gerekçesi ise bilerek ihmal ediliyor. Cevaplar öğrenilse dahi kasti olarak görmezden de geliniyor. Elbette bazen büyük başarıların birkaçı da bu görmezden gelme sonucunda kazanılıyor. Ama o durumda dahi tüm olumsuzlukları olumluya çevirmek için de başarı için çok uğraşmak ve “mış yapmaklar” değil, “yapmaklar” gerekiyor. Hem başlangıçta tüm işaretler olumsuz hem de o olumsuzlukları olumluya çevirecek gerekli azim yoksa girişim mutlak bir başarısızlıkla sonuçlanıyor.

Öte yandan işin bir uçuruma doğru gittiği fark edilse dahi “mış gibi yapmak” bilerek isteyerek yapılan bir tercih olabiliyor. Ya işin sonunda bir başarısız olarak anılmamak için ya da girişim için toplanılan veya toplanılacak maddi ve emek yatırımlarının hesabının verilmesini geciktirmek için “mış gibi yapma” oyunu sürdürülüyor. En çok da teknoloji ile girişimlerde “mış gibi yapmak” ile karşılaşılıyoruz. Çünkü teknoloji girişimleri maketten satılan konut projeleri gibiler. Teknoloji girişimlerinde önce bir fikir, ardından o fikre yatırım yapacak yatırımcılar bulunur. Fikir projeye, proje gelire dönüşürse herkes kazanıyor. Ne mümkün ki her fikrin tahmin edilen sürede gelir getirecek bir gerçeğe dönüşmesi mümkün olmuyor. O zaman fikir sahipleri zaman kazanmak için “mış gibi yapmak”lara başlıyor. Bu zaman kazanma projeyi kazançlı bir hale dönüştürürse “mış gibi yapmaklar” yararlı dahi olabiliyor. Ancak eğer proje o noktada da çöpe doğru ilerliyorsa bu “mış gibi yapmaklar” yeni tip bir dolandırıcılık keşfi olarak anılıyor.

Bu “mış, mış” tuzaklarına düşmek için büyük girişimler de gerekmiyor. Günlük hayatımız “mış gibi yapanlar” ile dolu değil mi? Bir işin hakkını vermeyen herkes “mış gibi yapanlar” grubuna dahiller. Uzman ile sıradan tanımı da burada başlıyor. Uzman “mış gibi yapmayan” kişiye deniyor. Sadece yapımcılarda “mış gibi yapmaklardan” sorumlu değiller. İşverenlerde “mış gibi yapılmasını” bilerek veya bilmeyerek talep ediyorlar. Genellikle detaylar ile aşırı ilgilenme işin “mış gibi yapılmış” olmasına sebep oluyor. Örneğin bir web sitesi yaptırıyorsunuz. Web sitesinin asıl amacı olan, daha fazla müşteri getirmesine odaklanmak yerine, logonun yeri, tasarımdaki gri çizginin huzursuzluğu o web sitesindeki tek rahatsızlık kaynağınız olmuşsa web sitesi yapım projeniz “mış gibi yapılan” işleriniz arasına dahil olacak demektir. Odağı kaçırma bir girişimin, projenin başarısını dinamitliyor. Tekrar vurgulayalım, neden bir web sitesini yaptırıyorsunuz? Müşteri bulmak için. O zaman müşteriyi bulun. Çekiç ve çivi var. Vurun gitsin. Çekici ve çiviyi boyamanın, tarif etmenin kime ne yararı var ki? İşiniz web sitesi yaptırmak değil! İşiniz o web sitesi sayesinde müşteri bulmak! Varsın o logo orada biraz küçük kalsın ama bir an önce web sitesi devreye girsin.

Özetlersek, ister işin yapımcısı olun ister yaptıran kişi olun, “mış gibi yapmanın” dayanılmaz çekiciliğine düşmemek için yapılacak işi daha başta iyi analiz etmek ve işin asıl amacını kaçırmamak, büyük bir azim gerekiyor. Bunun içinde bir işi ilk defa yapacaksanız her şeyi ben bilirim demeden doğru kişiden yardım alıp o uzmanın en sert eleştirilerine tahammül etmek iyi bir başlangıç olacaktır. Bir işi yapmanın amacı sadece işi yaparken mutluluk duymak olmamalı. İşin sonucunda gelecek başarıdan mutluluk duymak olmalı. Yine iyiniyetli düşüncelere sahip bir proje yapımcısı iseniz “mışlar” dan kaçınmak istiyorsanız, yapılmış olanı tekrar yapmaya çalışmaktan ziyade yapılmış olana ne katkı vereceğinizi düşünmek daha doğru bir başlangıç olacaktır. Bu düşünce egodan arınmış yüksek bir ruh zenginliği gerektiriyor. Çünkü “Bu da iş mi? Ben daha iyisini yaparım” demek yerine iyi bir işi görüp kıskanmadan “bu iş çok iyi peki ben bu iyi işi nasıl daha iyi yapabilirim” demek cidden büyük ego arınmışlığı gerektiriyor. Sağlıklı günler dilerim.