İZMİR GÜNCEL

Mimarlar Odası İzmir Şubesi’nden sert uyarı: ‘Maden İzinleri Kurulu Yönetmeliği' kabul edilemez

TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi, Maden İzinleri Kurulu Yönetmeliği’nin çevre, kültür ve yaşam alanları için büyük bir tehdit oluşturduğunu vurgulayan sert bir açıklama yaparak düzenlemenin geri çekilmesini talep etti.

Abone Ol

TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi, 13 Kasım 2025’te Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Maden İzinleri Kurulu Yönetmeliğine ilişkin kapsamlı ve dikkat çekici bir açıklama yaptı. Şube, düzenlemenin yalnızca madencilik faaliyetlerini hızlandırmayı amaçladığını, buna karşılık doğanın, kültürel mirasın ve yaşam alanlarının korunmasına yönelik tüm güvenceleri fiilen ortadan kaldırdığını vurguladı.

Cumhurbaşkanlığı onayıyla yürürlüğe giren yönetmeliğin, 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 3. ve 7. maddelerine dayandırıldığı belirtilse de meslek odasına göre düzenleme, mevcut koruma mevzuatını işlevsiz bırakıyor.

Bilimsel değerlendirmeyi dışlayan yapı eleştirildi

Yönetmelikle oluşturulan Kurul’un tamamen yürütme organına bağlı bakanlardan oluşması, Mimarlar Odası’nın en sert eleştirdiği noktalardan biri oldu. Açıklamada, kurul yapısında bağımsız bilim insanlarının, meslek odalarının, koruma kurullarının ya da uzmanlık kurumlarının yer almamasının, karar mekanizmasını siyasi takdir alanına sıkıştırdığı ifade edildi.

Bu durumun, bilimsel denetimi ve demokratik katılımı devre dışı bıraktığı belirtilirken, “kamu yararı” kavramının ekonomik çıkarlara indirgenmesinin kabul edilemez olduğu vurgulandı.

Kurum yetkilerinin bypass edilmesi tartışma yarattı

Mimarlar Odası’na göre yeni yönetmelik, 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 7. maddesiyle açık bir çelişki oluşturuyor. Mevzuata göre sit alanlarında, su havzalarında, ormanlarda, tarım topraklarında ve milli parklarda madencilik faaliyetleri, ilgili kurumların açık izniyle yürütülmek zorunda. Ancak yönetmelik, bu kurumların “izin verilmemesi” yönündeki kararlarını geçersiz kılarak Kurul’a nihai karar yetkisi tanıyor.

Bu durumun normlar hiyerarşisini zedelediği, yalnızca Maden Kanunu değil; 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, 2872 sayılı Çevre Kanunu ve Anayasa’nın sağlıklı çevrede yaşama hakkını güvence altına alan 56. maddesi ile de çeliştiği ifade edildi.

Ekonomik odaklı ‘üstün kamu yararı’ tanımına tepki

Yönetmelikte yer alan “üstün kamu yararı” tanımı da meslek odasının tepkisini çekti. Düzenlemede bu kavramın yalnızca ekonomik katkı, rezerv değeri ve yatırım potansiyeli üzerinden yorumlanması, Mimarlar Odası tarafından kamu yararının tahrif edilmesi olarak nitelendirildi.

Açıklamada, gerçek kamu yararının doğal ekosistemlerin, su kaynaklarının, kültürel mirasın ve toplum sağlığının korunmasını kapsadığı; bu nedenle ekonomik çıkar adına çevresel ve kültürel varlıkların yok edilmesinin kabul edilemeyeceği belirtildi.

Sit alanları ve su havzalarında madenciliğin önü açılıyor

Meslek odasının değerlendirmesine göre yönetmelik, “üstün kamu yararı” gerekçesiyle sit alanları, tarım toprakları, su havzaları ve ormanlar gibi koruma altındaki bölgelerde madencilik faaliyetlerinin önünü açmayı hedefliyor. Bu yaklaşımın, hem çevresel hem de kültürel tahribatı artıracağı belirtilirken, toplumsal yaşamın ve yerel ekonominin de bu süreçten olumsuz etkileneceği ifade edildi.

Katılım mekanizmalarının yok sayılması tepki topladı

Açıklamada, yönetmelikle oluşturulan yapının demokratik süreçleri devre dışı bıraktığı da vurgulandı. Yerel yönetimlerin, meslek odalarının, yurttaşların ve koruma kurumlarının dışlanması, karar alma mekanizmasını merkezi, kapalı ve denetimsiz bir yapıya dönüştürüyor. Kurul kararlarının “kesin” nitelikte olduğunun belirtilmesi, herhangi bir itiraz, kamuoyu katılımı ya da bağımsız bilimsel görüş mekanizmasının öngörülmemesi, Mimarlar Odası tarafından hukuk devleti ilkesine aykırı bulundu.

‘Doğal ve kültürel varlıklar sermaye odaklı bir anlayışa terk ediliyor’

TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi, yaptığı açıklamada, yönetmeliğin toplam etkisini şu sözlerle özetledi:

"Bu düzenleme; Anayasa’nın çevre hakkını, Çevre Kanunu’nun koruma yükümlülüklerini, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun hükümlerini ve Maden Kanunu’nun ilgili maddelerini fiilen etkisizleştirerek doğal ve kültürel varlıkları sermaye öncelikli bir yaklaşıma teslim etmektedir."

Meslek odası, yönetmeliğin doğayı, kültür varlıklarını ve yaşam alanlarını yok sayan bir anlayışı kurumsallaştırdığını belirterek tüm sorumluları bu hatalı uygulamayı geri çekmeye davet etti.