Türkiye gündeminde sıkça yer bulan "kupon arazi" tartışmalarına bir yenisi daha eklenirken, bu kez olayın boyutu dudak uçuklatan cinsten. Ege ve Akdeniz kıyılarının en değerli noktalarında bulunan kamu arazilerinin, Anadolu’daki ticari dükkanlarla takas edilmesi yöntemiyle el değiştirmesi, siyasetin ve bürokrasinin en hararetli tartışma konusu haline geldi. Malatya Şire Pazarı içerisinde yer alan yüzlerce dükkanın, ülkenin turizm cenneti sayılan ilçelerindeki arazilerle takas edilmesine yönelik itirazlar, yargı bürokrasisine takıldı. Cumhuriyet Halk Partisi Manisa Milletvekili Vehbi Bakırlıoğlu, yaşanan süreci "kamu zararı" olarak nitelendirerek konuyu yargıya taşıdı ancak beklediği adımı savcılık makamından göremedi.
Turizm cennetleri dükkan karşılığı gitti
Sözcü'nün haberine göre, Olayın merkezinde, Çevre Bakanlığı bünyesindeki Kentsel Dönüşüm Başkanlığı’nın gerçekleştirdiği tartışmalı bir takas işlemi bulunuyor. Bakanlık, Malatya’da bulunan 187 adet dükkanı, Ege’nin en kıymetli turizm lokasyonları olan Çeşme, Alaçatı ve Didim bölgelerindeki 15 adet kamu arazisiyle trampa etti. Ancak bu takasın matematiği, kamu vicdanını yaralayan detaylarla dolu. İddiaya göre, Malatya’daki dükkanlara piyasa şartlarının çok üzerinde fahiş değerler biçilirken, deniz kıyısındaki altın değerindeki araziler ise adeta "batan geminin malları" gibi düşük bedellerle fiyatlandırıldı. Bu dengesiz değerleme, kamunun milyonlarca liralık zarara uğratıldığı iddialarını güçlendirdi.
Rakamlar arasındaki uçurum dudak uçuklattı
Milletvekili Bakırlıoğlu’nun savcılık dosyasına da giren tespitlerine göre, yapılan değerlemelerdeki tutarsızlıklar hayatın olağan akışına aykırı. Özellikle İzmir bölgesindeki emlak piyasası verileri, yapılan takasın ne kadar "ballı" olduğunu gözler önüne seriyor. Bakırlıoğlu, Özelleştirme İdaresi’nin daha mütevazı bir bölge sayılan Güzelbahçe’de sattığı bir arazinin metrekaresine 31 bin 800 lira değer biçtiğini hatırlatıyor. Buna karşılık, Türkiye’nin en pahalı gayrimenkul piyasasına sahip Alaçatı’da denize nazır arazilerin metrekaresinin 5 bin 500 ila 7 bin lira arasında sayılması, skandalın boyutunu ortaya koyuyor. Güzelbahçe ile Alaçatı kıyaslandığında aradaki bu uçurum, kamunun malının kimlere ve nasıl peşkeş çekildiği sorusunu akıllara getiriyor.
Yargıdan şok eden kayıtsızlık
Ortadaki bu bariz değer farkı ve kamu zararı iddiası üzerine harekete geçen Bakırlıoğlu, sorumlular hakkında "görevi kötüye kullanma" suçlamasıyla savcılığa başvurdu. Ancak hukuk sistemi, bir milletvekilinin sunduğu somut delillere rağmen dosyayı işleme koymaya gerek görmedi. Savcılığın, suç duyurusu karşısında sadece bakanlıktan görüş istemekle yetinmesi ve soruşturmayı derinleştirmemesi, siyasi arenada büyük tepki topladı. Kamu kaynaklarının korunması adına atılan hukuki adımın, bürokratik bir duvara çarpması, denetim mekanizmalarının işlevsizleştiği eleştirilerini de beraberinde getirdi.
Vekilin adalet isyanı büyüyor
Dosyanın rafa kaldırılmasına en sert tepki ise yine şikayet sahibi vekilden geldi. Hukuki yolların tıkanması karşısında isyan eden Bakırlıoğlu, Türkiye'deki yargı pratiklerine ironik bir gönderme yaptı. Siyasi davalarda sıkça kullanılan ve hukuki geçerliliği tartışmalı olan yöntemlere atıfta bulunan Bakırlıoğlu, "Milletvekili sıfatıyla yaptığım şikayet dikkate alınmıyor. Sesimi duyurabilmem, bu soygunu durdurabilmem için gizli tanık mı olmam gerekiyor?" ifadelerini kullandı. Bu çıkış, sadece bir imar yolsuzluğunu değil, aynı zamanda yargının siyasi güce karşı takındığı tutumu da eleştiren bir manifesto niteliği taşıyor. Bakırlıoğlu, takas süreciyle oluşan zararın peşini bırakmayacaklarını ve her platformda bu "ballı takası" anlatmaya devam edeceklerini vurguladı.