A.Ö

Aile hekimi kendisi.

Genç bir adam, Ankara’da görevli…

Tıp fakültesine girmeye hak kazandığında, ailesi, arkadaşları, kendisi sevinçten havaya uçmuştu.

Gitti okudu.

Yıllarca kafa patlattı.

Sonrası da var…

Aile hekimi olmak istedi.

Sağlık Bakanlığı’nın kuralları var.

Onları yerine getirdi, bir sınava daha girdi.

Onun da adına TUS deniyor.

Tıpta Uzmanlık Sınavı…

O da tamam olunca ataması yapıldı.

7 yıllık aktif doktorumuz A.Ö, mahallesinde, hızlanan korona sürecinde görevinin başında idi.

Dikkatli davranmasına rağmen, hastalarından birinden virüsü aldı.

Korona oldu.

Bilinen yöntemlere başvuruldu.

Hemen karantina, eve kapanış.

14 gün evde karantinaya aldı kendini.

Süreç doldu, test temiz çıktı, görevine geri dönmek istedi.

Genç hekime “Sen bir haftada daha dinlen, iyice geçsin” dediler.

Kabul etti, iznine devam etti.

22 gün yoktu mesaide.

Sonra döndü, iş başı yaptı.

8 gün sonra ay başı geldi, bordrosunu aldı.

14+8 toplam 22 günlük karantina süreci maaşından düşülmüştü.

Ala ala 8 günlük maaşını aldı.

Çünkü aile hekimliği sisteminde, hekim, çalıştığı gün kadar para alıyordu.

Bir nevi amelelik sistemi gibi…

Genç doktora sadece 8 günlük mesaisi ödendi.

Çünkü mevzuat böyle idi…

***

Değerli okurlar.

Bu korona belası, gözümüzün önünde yaşanan dengesizliklerin, yiyici, kan emici bir sistemin, kimine fırsattan istifade bedava maaş dağıttığını, kiminin ise emeğinin aslında ne kadar bedava olduğunu gösterdi.

Böyle bir sosyal devlet olabilir mi?

Yıllarını ver doktor ol, aile hekimi ol.

Çalışırken vatandaştan virüs kap, Devlet işe gitmediğin için maaşına baltayla girip budasın.

Neymiş? Kural böyle imiş.

Aile hekimleri böyle çalışıyormuş.

Sen yıllarca oku, devletine milletine yararlı adam olmak için doktorluk öğren.

İlk iş, ailenin ekmek parası kesiliversin…

Sebep; mevzuat böyle…

Bakınız değerli öğretmenlerimiz, bilumum memur kardeşlerimiz, hepsine Allah sağlık versin.

Birçoğu pandemi sürecinde işlerine gidemediler.

Düzgün ve dürüst olanları, öğrencilerini özlediler,

İşlerini özlediler, yapamıyorlar, yapamadılar.

Ama maaşlarına kuruş kesinti olmadı. Haklarıdır.

Sosyal devlet budur, böyle olmalıdır.

E peki aile hekiminin ne günahı vardır?

Mesele bir aile hekiminin meselesi değil aslında…

Mevzuat böyle meselesi…

Devlet işletmeci değildir, devlet devlettir.

Devlet babadır…

Her türlü dengesizliğin, ipsiz sapsız ve mantıksızlığın adını koyalım şimdi: “Mevzuat böyle”

***

Bombacı Halil Baba

Evirip çevirip yerel yöneticilere örnek vermeye çalışıyorum.

Gelip geçici yıllar…

Başkanlık süreçlerinde randevu vermeye kibirlenenler, koltuk alttan gidince, kahvede okeye 4. olamıyorlar.

Ne acı değil mi?

Hayat böyle… Ne ekersen elinle, o gelir seninle.

Bombacı Halil Abimiz var.

Göztepe’nin efsanelerinden.

Göztepe’nin, yeni stadının açıldığı gündü.

Balkonunda ailesiyle oturuyor, çayını yudumluyordu.

Önce üç, sonra 5, sonra yüzlerce kişi oldu balkonun önünde.

Kendisi de şaşırmıştı doğrusu.

Aşağıdaki kalabalık, stat sevincini Halil Abiyle paylaşmak için oradaydı.

“Göz göz Göztepe” dedi aşağıdakiler,

Tek başına yanıt verdi Halil Baba, “Göz göz Göztepe.”

Sonra göz yaşlarına boğuldu, içeri kaçtı, toparlanmak için.

Dersinki 40-45 yıl önce takımda futbol oynamış bir kişi…

Hayır değil işte…

Sevgi böyle bir şey, bağlılık, sadakat.

Halil Baba, hasta şimdi.

9 Eylül Üniversitesi, Nefroloji bölümünde yatıyor.

Durumu ağır değil.

Ama tanıdığı, tanımadığı, oğlu yaşında, torunu yaşında,

Onlarca Göztepeli dua ediyor, arıyor, ailesine ulaşmaya çalışıyor.

Hastanenin önünde üçlü beşli ziyaretler yapılıyor.

Allah uzun ömür versin, sağlığına çabuk kavuşsun.

Sevgi böyle bir şey.

Saygı, vefa…

Bilmem anlaşılıyor mu ey kibiristan başkanları…

Tuncay Özkan

“Liyakat liyakat” diye bağırıyor CHP.

“Adalet” diyor, “Demokrasi” diye ayar çekiyor…

Sonra kendisi ön seçimi kaldırıyor, kurultay yapıyor.

Yıllarını bölgede köylüyle üreticiyle dost olarak geçirmiş, çapacı Tacettin Bayır’ı, evinin yolunu unutan Atilla Sertel’i, Bedri Serter’i, Kani Beko’yu, Kamil Okyay Sındır’ı Vekil olmasa da deli gibi koşturan kadınlarını, örgütün orta direklerini unutup, kendi kendine tek imzayla atama yapıyor.

Hadi ön seçimi geçtik, yönetim listesini de kendiniz yaptınız.

Sonuçta listeyi delegasyonun önüne koydunuz.

O delegasyon Tuncay Özkan’ı liste dışında tutuyor.

İstemiyor ve oy vermiyor, çizik atıyor…

Bu ne demek?

“Biz bu arkadaşın yöneticimiz olmasını istemiyoruz” demek.

Sayın Genel Başkan burunlarına geri sokuyor.

“Baş danışmanımdır kendisi” diyor.

Böyle şey olur mu?

Her Silivri’yi gören, zorla CHP’yi mi yönetecek kardeşim.

Sayın Özkan, “Neden böyle oldu? Neden kendimi kendi arkadaşlarıma sevdiremedim acaba?

Aşırı kibirimden olabilir mi?” demek durumda iken, hop, paraşütle partinin tepesine geri iniş.

Niye seçim yapıyorsunuz ki arkadaşım?

Bu parti Tuncay Özkan’ı en azından bu dönem istemiyor demek ki.

Bu nasıl bir hakarettir yahu?

Hadi oradan…

Gelenek gibi olmuştu.

Yıllardır, her seçim dönemi yıl dönümünde, belediye başkanları çıkar, bir yıllık icraatlarını anlatırdı.

Bizde değerlendirirdik.

Hasretle ve iğnelerimi bilemiş bekliyorken, pandemi başladı.

Hop her şey rafa…

Hani lisedeyken, fizik sınavı günü, fizik hocasının hastalanması gibi bir şey.

Bayram etme günü adeta…

Şimdi bir buçuk yıla geliyorlar iktidardaki belediye başkanları.

Acaba ne yaptılar?

Ben söyleyeyim; hiç biri hiçbir şey…

Boşa geçen zamanlar…

Fasulyeden ziyaretler, trişkadan açılışlar.

Hafif sulu konuşmalardan başka bir şey yok…

Açık söyleyeyim ayırdığım kimse yok.

Bu pandemi bazılarının da, tam işine geldi denilebilir.

Yat aşağı, uzaktan yönet… Soran olursa bahane belli.

1- “Hükümet paramızı kesti” 2- “Pandemi oldu da ondan…”

Yanıt veriyorum; Hadi oradan…

Atatürk günlüğü:

Bugün 17 Ağustos. Tarihte Atatürk;

1- Kireçlitepe Zaferi; 17 Ağustos 1915- Anafartalar komutanı Mustafa kemal, 9-10 Ağustos’ta Anafartalar zaferini kazandı. Bu zaferi 17 Ağustos 1915’te Kireçlitepe zaferi takip etti. Bugün yıl dönümüdür.

2- 17 Ağustos 1937; Atatürk tarihte bugün, Trakya manevralarında idi. Şimdi adıyla tatbikatı, İsmet İnönü ile birlikte devrimin modern çizgili giysileriyle izledi, yorumladı, yönetti…

Gereksiz bilgi

Bati Afrika’daki Matami kabilesi futbol oyununu biraz yanlış anlamıştır. Kabile üyeleri futbol topu yerine, insan kafatası kullanmaktadırlar.

Gerekli bilgi

Gülmek stres hormonunu azaltır ve bağışıklık sistemini güçlendirir. 6 yaşındaki bir çocuk ortalama 300 kez gülerken, yetişkinler yalnızca 15 ila 100 kez arasında gülerler…

***

DELİ ZİYA ; “50 yaşından sonra harfleri seçemiyorsun ama dönen fırıldakları uzaktan bile anlıyorsun”