Egemenlik kuralsız, koşulsuz ulusundur… Yüz yıllık belgedir bu; 23 Nisan 1920’le tarihe kazınan en güçlü ilke.

Türk ulusunun istencini simgeleyen Birinci Büyük Millet Meclisi’nin yüklendiği kutsal görev…

Dünyada ilk ve tek; 23 Nisan 1929’la çocuklara sunulan, onlarla simgeleşen bir bayramın, şenliğin, kutlamanın da ayrıcalıklı tarihi.

Yarın 100. yılını kutlayacağız bu anlamlı, önemli, değerli günün; çocuklar, büyükler, bilime, çağdaş düşünceye inananlar, yurtseverler hep birlikte.

Yarın hepimiz çocuk olacağız; geleceğe düşler kuran, geleceği kurgulayan, biçimleyen, çağdaş, özgür, aydınlanmacı…

***

Öyleyse “Merhaba Çocuklar” diyorum Nâzım Hikmet’in dizeleriyle; “Bir geniş /bir büyük Merhaba” diyerek esenliyorum çocukları, içindeki çocuğu yüreklendirenleri, çocuk düşlerini büyütenleri, savaşa karşı barışın türküsünü söyleyen umutlu çocukları… “Merhaba, çocuklar, / merhaba cümleten...”

Güne merhaba dedik, çocuklara açtık penceremizi; o zaman sürdürelim dizelerarası yolculuğumuzu.

Fazıl Hüsnü Dağlarca, çocuğun içinden bakar, çocuğun içinden konuşur ve der ki: “Çıkamaz çocukluğundan dışarı / Kimse. / Kardeşliğimiz bundandır / Mavi sularla binlerce yıl. / Çıkamaz çocukluğundan dışarı / Kimse / Bundandır inanmamamız / Kocaman bombalara.”

Türkçenin arı duru sesi Rıfat Ilgaz’a kulak verelim:“Bak, devrim ne güzel / Barış ne güzel / Dayanışma, özgürlük... / Hele bağımsızlık / En güzeli sevgi / Sev Türkçeni çocuğum, / Dilini sevenleri sev”.

***

İlerici, yurtsever, eskimemiş “kuvay-ı milliyeci” Ceyhun Atuf Kansu unutulur mu hiç? Çağrısına kulak verilmez mi?“Birleşiniz bütün dünya çocukları, / Kalp kırılmadıkça sürüp gider oyun. / Yorulunca bir dost sesiyle uyuyun, / Sabah, kalbinize örtsün şafakları.”

Şükran Kurdakul “Çocuklar ölümsüzlük çiçekleri…” derken, Tahsin Saraç ne diyordu peki “Ana Öğüdü”nde? “Tüfekle oynama yavrum / Şakacığı bile çirkin / Bir canlıyı öldürmenin / Gel bir çiçek ol yavrum / Kendi ülkemin renginde / Şu yeryüzü demetinde.”

İzmir’in simge şairlerinden Hüseyin Yurttaş’ın sessiz kalması mümkün mü? “oyuncağın olsun, yitirme sakın onu / oyna / ve sakın bu oyuna doyma / ömrün çiçeklensin”.

***

Hidayet Karakuş “Çocuk Düşünceleri”yle neler demiş ona kulak verelim biraz:“anneanne kuşların kılavuzu / ben olsaydım şaşırtırdım / roketleri / düğmelerine basıp / dünyadan ötelere düşürürdüm/ samanyoluna dökerdim ateşlerini / yeryağımızla yakardım onları / yeniden / anneanne hadi saklanalım / askerler bizi görmesin / savaşlar insansızlıktan ölsün”.

Bakalım Ahmet Günbaş “Şiir Cebi”nden ne çıkaracak, önce “öneri”sine kulak verelim: “Birbirine ekleyip bayrakları / örtüversek dünyanın üzerine, / Sıcacık dursun diye!/Üşür mü yine?” Sonra “Haber”ine bir göz atalım: “Sözüm size ey insanlar! /Çocuktan alın haberi. /Kitaplara kadar dadanmadan / barbar sürüleri / Ne olur bir şeyler yapın artık!..”

Atila Er, “Iraklı bir savaş çocuğunun çığlığı”nı duymasaydı içinde, nasıl yazardı şu dizeleri? “Sevmiyorum artık oyuncakları / Tankları, topları, uçakları, / Gez, göz, arpacıkları / Çocukluğumu verin bana / çocukluğumu / Barışla doldurun masallarımı.”

***

Eşref Karadağ’ın “Şiir Amcanın Düşleri”ndeki çocuk da “Barış” için nasıl yırtınıyor bakar mısınız? “Kavga eden amcalar, / Yorulmayan yalanlar, / Açlıklar, / Korkular, / Barış adına artık susunuz. / İçimde bir çocuk şarkı söylüyor. / Duyuyor musunuz?”

Evet yarın 23 Nisan, yarın ulusal egemenliğin özge günü, yarın çocukların, çocuklara inananların, güvenenlerin, geleceğe umut ekenlerin, aydınlanmanın bayramı.

Yüzüncü yıl… Yüzümüz ve alnımız açık, aydınlık, sonsuz olsun.