Sanatın kaynağında anlam arayışı yatar. Doğayı, içinde yaşadığı dünyayı anlama, anlamlandırma çabasından doğmuştur sanat. İnsanoğlu, doğada gördüklerini, edindiği bilgileri mağara duvarına kazımış, tanımlayamadığı güçlerden korkusunu danslarla, yarattığı totemlerle ifade etmiş.
Ateşi bulan insan, karanlık basınca ateşin mağara duvarlarındaki yansımasından gölge oyununu çıkartmış, taşları birbirine vurarak müzik yapmaya başlamış. İlkel seslerden dile, basit resimlerden yazıya geçmiş, anlamı kalıcı kılma kaygısıyla… İfade yeteneği, paylaşılmak istenen duyguların, düşüncelerin çeşitlenmesi ile koşut biçimde gelişmiş olmalı. Sanat, ilkel ifadeden gelişmiş ifadeye ulaşma serüveninden başka nedir ki?
İnsan topluluklarının anlamlandıramadıkları güçlere tapınma süreci ilkel çağlardan günümüze kesintisiz devam ederken, topluluk içindeki güç ilişkilerini yorumlama çabası da kesintisiz sürmüş. Güçlü olanın diğerleri üstünde tahakküm kurması karşısında iki davranışla tepki vermiş bireyler: itaat ya da itiraz. Korkularına yenilenler ‘itaat’e, tapınmaya yönelirken, boyun eğmeyenler ‘itiraz’dan vaz geçmemiş.
İfade biçimlerinin gelişmesinde en önemli etkenler, merak ve itiraz olmalı... İnsanın kendine ve çevresine ilişkin merak duygusu ile egemen güçlere, ‘muktedir’lere karşı duranların ‘itiraz’… Tüm devrimlerin kaynağında itiraz vardır. Politik sanat da hayat suyunu ‘itiraz’dan alır. Ama, ‘ merak’tan yoksun bir itiraz güçsüzdür, yenilgiye açıktır.
Seferihisar’da düzenlenen ‘12. Türkiye Tiyatro Buluşması’nda bu sözcükler sık sık telaffuz edildi. Buluşmanın ilk günü, buluşmaya katılan gençlerle yaptığım “Politik Tiyatro deyince” başlıklı söyleşide, dünden bugüne politik tiyatronun gelişimini anlatırken, ülkemizdeki deneyimlere de değindim. 60’lı, 70’li yılların heyecan dolu serüvenlerinde, itiraz kadar merak da vardı. Kendimizi daha iyi nasıl ifade edebiliriz merakı… Genç Oyuncular, Arena, Ankara Deneme Sahnesi, AST, Dostlar, Oyuncular Birliği, Çağdaş Sahne, Devekuşu Kabare, Devrim İçin Hareket Tiyatrosu… Araştırmaya, denemeye, sanatsal yetkinliğe dönük hepsi birbirinden değerli çabalar. Yazarıyla, yönetmeniyle, tasarımcısıyla, müzisyeniyle, oyuncusuyla sahici birliktelikler, sözcüğün tam anlamıyla ‘ensemble’lar…
Günümüz tiyatro ortamında da, benzer çabalar var. İstanbul’un bağımsız tiyatrolarında çağdaş tiyatro dilini yetkin biçimde kullanan pek çok topluluk var. Ama, nedense ‘politik tiyatro’dan uzak duruyor önemli bir kısmı. Ülkemizin dört bir yanında ise, yüzlerce topluluk ‘politik tiyatro’ yapmak için direniyor. Onlar için “Tiyatro Buluşması”nın anlamı büyük. Bir yandan Orhan Alkaya, Orhan Aydın, Ragıp Yavuz, Levent Üzümcü, Işıl Özgentürk, Enis Rıza Sakızlı, Temel Demirer, Sibel Özbudun, Nebil Sayın, İrem Altuğ, Şevket Uyanık, Nazif Uslu, Yılmaz Tüzün’ün söyleşilerine kulak verirken, farklı alanlardan atölyelerde ifade yeteneklerini geliştirmeye çalışıp, boş zamanlarında birbirlerinin deneyimlerini paylaştılar, Tiyatro Simurg, Samsun Sanat Tiyatrosu, Tiyatro Figür, Tiyatro Kalemi’nin oyunlarını izlediler. Mehmet Esatoğlu’nun (Tiyatro Simurg) “Sözcükler Can Yücel’i Özler”i (Samsun S. T.) ve Yaşar Gündem’in “Kuvayi Milliye Destanı” oyunlarını izleyebildim. Buluşmanın ruhuna uygun, yetkin çalışmalardı.
Anadolu’nun dört bir yanından gelmiş yaklaşık 300 gencin tanışmaları, birbirlerinin oyunlarını izlemeleri bile başlıbaşına önemli bir olaydı. Gelecek yıllarda, daha fazla sayıda katılımcının izleyici olmak yerine, oyunları ile ‘Buluşma’ya gelmelerini bekliyoruz. ‘Tiyatro Buluşma’sını düzenleyen arkadaşlarımızı, KHK ile kapatılmadan önce Yenikapı Tiyatrosu’nun, şimdi Deneysel Tiyatro Komünü’nün çalışkan elemanlarını, Orçun, Mehmet, Medine, Yunus, Ensar, Serkan ve diğerlerini ne kadar kutlasak az. Sembolik desteklerle bu etkinliği 12 yıldır sürdürebildikleri için…
6-12 Ağustos tarihleri arasında gerçekleşen 12. ‘Türkiye Tiyatro Buluşması” katılımcılarının, Cengiz Toraman’ın “Hikaye Anlatmak”, Kemal Oruç’un “Oyunculuk Eğitiminde Yaratıcı Drama”, Nimet Erdem’in “Yazarlık”, Yüksel Aymaz’ın “Işık”, İlker Kılıçer’in “Mim”, Yasemin Tüzün’ün “Uygulamalı Rol Dramaturjusi”, Kamer Yıldız Ok’un “Karakterin Dramatik Yazındaki Yolculuğu”, Faysal Tekoğlu’nun ”Queer Tango”, Çetin Ok’un “Tiyatro Tarihinin Beş Dönemi”, Sereney Oğuz’un “Beden ve Diğer Şeyler”, Burak Özbaykuş, Hamit Demir ve Burak Candan’ın oyunculuk üstüne atölyelerinden yararlanarak ve merak duyguları perçinlenerek ayrıldıklarını düşünüyorum.