Marka İsimlerinin hikayeleri

Abone Ol

Bazı markalar vardır, adını duyduğumuz zaman bir ürün değil, bir duygu gelir akla. Bir dönem… Hatta bazen ürünün adı unutulur, onun yerine marka adı kullanılırız Pepsi alayım mı? deriz, aslında gazoz isteriz. Google’ladım diye söyleriz, aslında arama yapmışızdır. İşte bazı markalar sadece ticari başarılarıyla değil, isimlerinin arkasındaki hikâyeleriyle de aklımızda olur.

Pepsi’nin hikâyesini araştırdığımda, bir eczacının hazımsızlığa çare arayışıyla başladığını ögrendim. Kaç kişi biliyoruz bu hikâyeyi? Caleb Bradham, şeker, karamel, limon yağı ve kola fıstığını karıştırarak Brad’in İçeceğini yaratıyor. Reklamlarda canlandırıcı diye tanıtılan içecek, zaman geçtikçe öyle çok seviliyor ki, Bradham bir isim arayışına giriyor. Tıptaki dispepsi kelimesinden Pepsi adını koyuyor.

Google’ın hikâyesi ise bir yazım hatasıyla başlıyor. Larry Page ve Sergey Brin, arama motorlarına dair projeler geliştirmek için çalıştıklarında, markalarına matematikteki devasa bir sayı olan Googol adını vermek istiyorlar. Ancak Larry yanlışlıkla Google yazıyor. Bu yazım hatası, bugün dünyanın en büyük teknoloji devinin adı oluyor. Bazen en büyük başarılar, en küçük hatalardan doğuyor.

McDonald’s ismi, restoranı kuran kardeşler Maurice ve Richard McDonald’ın soyadından geliyor. İki kardeşin hızlı servis hayaliyle başlıyor. Maurice ve Richard McDonald, 1940’lardan önce küçük bir restoran işletiyordu. II. Dünya Savaşı’nın ardından, insanların yemek bekleme süresini kısaltmak için yeni bir sistem denemeye karar verdiler. İşler bir süre sonra durmaya başlayınca, Milkshake makineleri satan bir girişimci Ray Kroc ile yolları kesişir ve restoranın içerisine makinelerini ekler. McDonald kardeşlerin hayali, Ray’in stratejisiyle birleşince ortaya bir marka çıkar. 1960’larda Ray, markanın tamamını satın alır.

Rolex’in hikâyesi ise neredeyse şiir gibi. Hans Wilsdorf, saat markası için kısa, akılda kalıcı bir isim ararken yüzlerce deneme yapar. Hiçbirini beğenmez. Bazı araştırmalarımda rastladığım bir yazıda, Hans Wilsdorf, Londra’da bir sabah, Cheapside boyunca fayton ile yolculuk yaptığı sırada, ‘’kulağıma bir peri "Rolex" diye fısıldadı’’ demiş. Aslında "Rolex"in herhangi bir anlamı yok, ama saat dünyasına en büyük anlamı katan marka.

IKEA’nın doğuşu ise İsveç’in kasabasından çıkıyor. Henüz 17 yaşındaki Ingvar Kamprad, demonte mobilya fikriyle yola çıkıyor. IKEA ismi, kendi adının ve soyadının baş harfleriyle büyüdüğü çiftlik Elmtaryd ve yaşadığı kasaba Agunnaryd’in birleşiminden oluşuyor.

Zara markası ise bir filmden ilham almış. Amancio Ortega, ilk mağazasına isim ararken Anthony Quinn’in Zorba filminden etkileniyor. Ancak mağazasının yakınında Zorba adlı bir bar olduğunu fark edince, afişteki harfleri değiştiriyor. B harfini kaldırıyor O harfinide A yaptığında. ZARA doğuyor.

Amazon’un hikayesi bir garajda başlamış. Jeff Bezos, kitap satmak için kurduğu firmasına önce Cadabra adını vermiş. Ancak bu isim kadavra’ya benzediği için vazgeçmiş. Dünyanın en uzun nehri olan Amazon’da karar kılıyor. Bugün Amazon, kocaman bir dijital evren.

Bir yazım hatası, bir fayton sesi, bir eczacının hayali…
Hepsi birer başlangıç.
Hangi marka sizin hikâyenize dokunuyor?

İyi okumalar dilerim.