Son günlerde, orijini Çin olmakla birlikte Japonlar tarafından bir sanat dalı haline gelen minyatür ağaç yetiştirme tekniği ‘Bonsai’ ismi ile ironik olarak anılan, sentetik uyuşturucu maddelerinin kullanımı konusu sıklıkla gündeme gelmekte. Esasında, satın alma kolaylığı nedeni ile alkol tüketimi çok yaygın bir toplumsal sorundur ancak esrar, kokain ve LSD gibi etken maddeler ile diğer uyuşturucu ve keyif verici ilaçların kanunsuz kullanımı ve toplumda yaygınlığı da giderek artmakta.

Uyuşturucu, yasal olarak, bulundurulması ve satılmasının yasaklandığı narkotik-psikotrop maddeler için kullanılan bir terimdir. Bu grupta zikredilen alkol kullanımı insanlık tarihi kadar eskidir, afyon ve esrar gibi maddelerin ağrı dindirici ve uyuşturucu olarak kullanılması ise Milattan Önce 16.yy’a kadar uzanmakta. Sümer ve Asur tabletlerinde ve kabartmalarında bu maddeler tanımlanmıştır. Bu kültürlerden Antik Yunan dönemine aktarılan maddelerden afyon bitkisi eski Yunan Rüya Tanrısı Morpheus'un sembolüdür. Hemşehrimiz Homeros, Odessia adlı eserinde bu preparatı ‘alırsın ilacı göz pınarın kurur, akan gözyaşın durur, öldürülse sevdiklerin umursamaz olursun’ şeklinde anlatmıştır. Hipokrat ise Histeri adlı eserinde aynı bitkiden ağrı ve sızıların giderilmesinde kullanılabileceğinden bahsetmiştir.
Kokain ise, insanlığa, ne yazık ki Peru yerlilerinin mirasıdır. Koka yaprağı çiğneyerek dinç olmaya çalışmak yaygın kültürleri idi. Tüm bunlara, yakın çağlarda sentetik uyuşturucular eklenmiştir.
Madde bağımlılığı başlığı altında gruplandırılan sigara içiciliğinin nüfusa oranları maalesef %30’lara ulaşmıştır. Hatta Ege Bölgesi için bu oran %32.6’lardadır. 13-18 yaş grubunda özellikle ergen grup için en iyimser tahmin %19.5’dur. Alkolde ise, kullanım oranı Türkiye genelinde %13.3’dür. Ege Bölgesi'nde rakam %19.2’dur ve en yüksek ikinci bölge anlamına gelmektedir (Marmara %23).
Bu oranların tetiklenmesinde en büyük etken aile yapısı ve sosyal etkileşimlerdir. Örneğin ailesinde bir şekilde huzursuzluk ve sorun olan gençlerin %54’ü sigara, %37.5’u alkol ve %6.8’i esrar kullanmaktadır. Alkol tüketimi kişi başına 15.5 litre iken ülkemizde bu oran 1.4 litredir. Avrupa kıtasında her yıl 600 bin kişi alkolün neden olduğu hastalıklar yüzünden ölmektedir ve Avrupa genelinde 500 milyar dolar harcanmaktadır. Toplumumuzda öncelik gençlik gibi risk gruplarının korunması ve yasal düzenlemeler, kontrol ve denetlemeler ile yukarıdaki oranların aşağıya çekilmesidir. Medya desteği ve kampanyalar ile bu etki kuvvetlendirilmelidir.
Unutulmamalıdır ki alkol, uyuşturucu kadar tehlikelidir ve kolay ulaşılması en büyük risktir, genelde de bira gibi hafif alkollü içeceklerle başlar. Alkolizm, aile ve toplum yapısının bozulması ve ülke ekonomisine tedavi ve işgücü giderleri de dahil olmak üzere 10 milyar doları aşkın külfeti ile ciddi bir kalemi oluşturmaktadır.
Emniyet Müdürlüğü, her yıl 10 binin üzerinde esrar, eroin, bazmorfin, afyon, kokain, asetik anhidrit, sentetik hap ve captagon gibi mamüllere yönelik operasyon yapmakta ve tonlarca kaçak
uyuşturucu yakalamaktadır. 2002’de 3 kg kokain yakalamışken 2006’da bu miktar 77 kg’a kadar çıkmıştır. Nasıl sigara içme yaşı 11’lere, alkol kullanma yaşı 13’lere düşmüşse uyuşturucu kullanma yaşı da 15’lere inmiştir. Türkiye’nin içinde bulunduğu Balkan rotasında güvenlik güçlerince yakalanan 30 tonu esrar,15 tonu eroin olmak üzere toplam uyuşturucunun %52.6’sı ülkemizde ele geçirilmiştir.
Nihayetinde büyük, genç ve dinamik nüfus yapısı ile Türkiye, tütün ve alkol tröstlerinin ve uyuşturucu kartellerinin hedefinde yer almakta ve her geçen gün toplumumuz adına tehlike büyümektedir. Öncelikle gençlerimiz olmak üzere tüm toplum gruplarının korunması için daha sıkı yasal düzenlemeler ile kontrol ve denetim mekanizmalarının oluşturulması öncelik arz etmektedir.