Türkiye'de yaklaşık 4 milyon memur ve 2,5 milyon memur emeklisinin 2026 ve 2027 yıllarındaki mali ve sosyal haklarını belirleyecek olan 8. Dönem Kamu Toplu Sözleşme görüşmelerinde en kritik günlerden biri yaşanıyor. 1 Ağustos'ta başlayan ve ön müzakerelerle devam eden süreçte, hükümetin sunduğu ilk zam teklifinin sendikalar tarafından yetersiz bulunmasının ardından, gözler bugün yapılacak olan kritik toplantıya çevrildi. Yetkili konfederasyon Memur-Sen ve diğer sendikaların temsilcileri, bugün saat 16.30'da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nda, Kamu İşveren Heyeti Başkanı ve Bakan Vedat Işıkhan ile masaya oturacak.
Bu toplantı, sadece bir ara görüşme olmanın ötesinde, pazarlıkların geleceği açısından hayati bir önem taşıyor. Sendikalar, hükümetin masaya "müzakere edilebilir" ve "gerçekçi" yeni bir teklifle gelmesini bekliyor. Ancak toplantı öncesinde, hükümetin ikinci bir teklif sunup sunmayacağına dair belirsizliğin devam etmesi, masadaki gerilimi daha da artırıyor. Müzakere takviminin sonuna yaklaşılırken, bu görüşmeden çıkacak sonuç, tarafların uzlaşmaya mı yoksa süreci kaçınılmaz son olan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'na taşımaya mı niyetli olduğunu da gözler önüne serecek. Milyonlarca kamu çalışanı ve emeklisi, bu kritik toplantıdan çıkacak haberi nefesini tutarak bekliyor.
Teklif hayal kırıklığıyla karşılandı
Pazarlık sürecini bu denli kritik bir noktaya getiren temel neden, hükümetin 12 Ağustos'ta sunduğu ilk maaş zammı teklifinin yarattığı derin hayal kırıklığı oldu. Bakan Vedat Işıkhan, Kamu İşveren Heyeti adına yaptığı açıklamada, memur ve memur emeklileri için;
-
2026 yılının ilk 6 ayı için yüzde 10, ikinci 6 ayı için yüzde 6,
-
2027 yılının ilk 6 ayı için yüzde 4, ikinci 6 ayı için ise yine yüzde 4
oranında zam teklif ettiklerini duyurmuştu.
Bu teklif, başta yetkili konfederasyon Memur-Sen olmak üzere masadaki tüm sendikalar tarafından "beklentilerin çok uzağında" ve "kabul edilemez" olarak nitelendirilerek anında reddedildi. Sendikalar, son yıllarda yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle kamu çalışanlarının alım gücünde yaşanan büyük erimeyi ve piyasa gerçeklerini yansıtmayan bu oranlarla bir pazarlık yürütmenin mümkün olmadığını savundu. Teklifin, Merkez Bankası'nın revize ettiği kendi enflasyon hedeflerinin bile gerisinde kalması, eleştirilerin dozunu daha da artırdı. Memur-Sen, bu teklifin ardından Türkiye genelinde 81 ilde protesto eylemleri düzenleyerek, hükümeti teklifini yenilemeye çağırdı.
Sendikaların talebi ne?
Hükümet ile sendikalar arasındaki makasın ne kadar açık olduğunu anlamak için, tarafların masaya getirdiği teklifleri karşılaştırmak yeterli. Hükümetin 2026 yılı için kümülatif olarak yaklaşık yüzde 16,6'lık teklifine karşılık, Memur-Sen'in talepleri çok daha kapsamlı ve yüksek oranlı bir artışı içeriyor.
Memur-Sen, 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri için masaya getirdiği teklifte şu ana başlıkları talep etmişti:
-
2026 Yılı İçin: Birinci altı ayda 10.000 TL taban aylığa zam, yüzde 10 refah payı ve yüzde 25 oransal zam. İkinci altı ayda ise yüzde 20 oransal zam. Bu talepler, kümülatif olarak 2026 yılı için yaklaşık yüzde 88'lik bir artış anlamına geliyordu.
-
2027 Yılı İçin: Birinci altı ayda 7.500 TL taban aylığa zam ve yüzde 20 oransal zam. İkinci altı ayda ise yüzde 15 oransal zam ve refah payı.
Memur-Sen, bu taleplerinin gerekçesi olarak, geçmiş dönemlerde yaşanan kayıpların telafi edilmesi, görev aylığı ile emekli aylığı arasındaki makasın kapatılması ve yüksek enflasyon karşısında alım gücünün korunması gerekliliğini gösteriyor. Hükümetin teklifi ile sendikaların talebi arasındaki bu devasa uçurum, bugünkü toplantıda anlamlı bir uzlaşma zemini bulunmasının ne kadar zorlu olacağını da ortaya koyuyor.
Zaman daralıyor, hakem kurulu riski kapıda
Toplu sözleşme takvimi hızla işlerken, tarafların üzerinde ciddi bir zaman baskısı bulunuyor. Yasal sürece göre, müzakerelerin 19 Ağustos Salı gününe kadar tamamlanması gerekiyor. Eğer bu tarihe kadar hükümet ile sendikalar arasında bir uzlaşma sağlanamazsa, süreç otomatik olarak Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'nun önüne gidecek.
Ancak Hakem Kurulu seçeneği, sendikalar için pek de arzu edilen bir yol değil. 11 üyeden oluşan ve kararları kesin olan Kurul'un yapısı, genellikle hükümetin görüşlerine daha yakın bir sonuç çıkmasına neden oluyor. Geçmiş dönemlerdeki tecrübeler, Hakem Kurulu'nun genellikle Kamu İşveren Heyeti'nin sunduğu son teklifi aynen veya çok küçük değişikliklerle onayladığını gösteriyor. Bu durum, sendikaları masada bir uzlaşı aramaya ve elde edebilecekleri en iyi sonucu müzakere yoluyla almaya itiyor.
Bu nedenle, bugün saat 16.30'da başlayacak olan görüşme, sadece ikinci bir teklifin gelip gelmeyeceğini belirlemekle kalmayacak, aynı zamanda sürecin Hakem Kurulu'na gitmeden masada sonuçlanıp sonuçlanmayacağına dair de önemli ipuçları verecek. Hükümetin, sendikaların tepkisini ve enflasyon gerçekliğini dikkate alarak masaya yeni ve daha kabul edilebilir bir teklifle gelip gelmeyeceği, milyonlarca kamu çalışanı ve emeklisinin iki yıllık geleceğini doğrudan etkileyecek.