Linç sözcüğü İngilizce kökenlidir; Lynch'ten gelir, günümüzde de genellikle yargısız infaz anlamında kullanılır.

Aslında soyadıdır. 1700’li yılların sonunda da Amerikan Bağımsızlık Savaşı sırasında

kafasına göre sözümona mahkemeler (jüri) kurarak canını sıkan kim varsa vatan haini

ilan edip cezalandıran milis çiftçi Charles Lynch’ten türemiştir.

Subay olmadığı halde albaydır, hukukçu değildir ama hakimdir.

Tarihe geçmiştir, insanlık suçu olan linç, onunla müsemma olmuş, literatüre -tam- yerleşmiştir.

***

1 Mayıs 1959’da İsmet İnönü Uşak’ta taşlanır, başından yaralanır.

3 gün sonra geldiği İstanbul’da da Topkapı’da arabasının önü kesilir.

Eli sopalı, şişelerle saldırganlar araca saldırır.

İnönü linç edilmek istenir. Polisler seyircidir(!)

Tesadüfen geçen bir süvari binbaşı, emrindeki askerlerle hadiseye müdahale eder ve

Paşa’yı ölümden kurtarır.

Dönemin DP iktidarı bu olayla ilgili yayın yasağı uygular!

***

Ankara-Çubuk'ta Ana Muhalefet Partisi CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,

birliğimiz ve bütünlüğümüz için canını vermiş şehidimizin cenazesinde organize linç girişimine uğruyor.

Yumruklanıyor, arabası taşlanıyor.

Güçlükle bir eve sokuluyor, saatlerce dışarı çıkarılamıyor.

Ev de taşlanıyor!

Dışarıda 26 yıl önceki Madımak örneği "yakın o evi yakın" çığlıklarıyla bir kadın başı çekiyor; Ortaçağ karanlığından!..

Hem de Milli Savunma Bakanı, Emniyet Genel Müdürü, Çubuk Kaymakamı ve emrindeki polis ve jandarmaların gözü önünde!

Rezalet demek kifayetsiz kalır!

***

Ankara Valiliği bu duruma “protesto“ diyor. (Linç girişiminin adı, ne zamandır protesto oldu?)

Bakan Hulusi Akar azgın topluluğa hitap ediyor: “Değerli arkadaşlar, mesajınızı verdiniz.”

MHP Lideri bahçeli, “Kılıçdaroğlu! O yumruk niye atıldı diye sormalı. Kılıçdaroğlu tatile çıksın!” diyor.

Meali; yumruğu atana değil, yumruğu yiyene hesap versin!

(IŞİD'li teröristler de birkaç öfkeli gençti değil mi?)

Dün THY uçaklarında da “Kılıçdaroğlu’ndan provokasyon” manşetli gazete bedava dağıtılıyor.

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, saldırganlardan Osman Sarıgün’ün AKP’li çıktığını açıklıyor.

Geçmişin Marksist’i, günümüzün yandaş/yağdaşlığı ünlü yazar; linci değerlendirdiği yazısında 'doğal tepkiler' ifadesini kullanıyor.

Memleketimin başkentinde oluyor tüm bunlar.

Emniyet Genel Müdürü, bir özel tim polisine ait kamuflajı giydirip evden çıkartmayı öneriyor Kılıçdaroğlu. O da "Ne demek kamuflaj. Ben suçlu muyum?" diye ilginç (!) öneriye karşı çıkıyor.

***

Yıllardır kinden, nefretten beslenenler kızgın demiri, şehit cenazesinde

CHP’ye, Genel Başkanı’na saldırarak soğutuyorlar(!)

Organizasyona katılanlar; Habur’u, peşmergeye lahmacun ısmarlayanları, sahte açılım-saçılım süreçlerini, Ay-Yıldız’ın açılmasının bile yasaklandığı günleri unutanlar, sesi çıkmayanlardı.

Utanmadan PKK’nın ülkemizde suikast düzenlediği ilk parti lideri Kılıçdaroğlu’na haksız yere saldıranlardı!

“CHP’lileri şehit cenazesine almayacağız” diye ekranlardan bağıranların sorumluluğu büyüktü.

Kin, nefret söylemli politikalar nerelere getirdi bizi?

Şehit kanının bile iç politikaya malzeme edilmesi.

Bu dil ve siyaset tarzı ile demir soğumaz ki!

Nefret, saflaşma, ayrışma artar!...

***

Derin siyasi kutuplaşmanın göbeğindedir bugün Türkiye.

Aydınlık ve güzel ülkem bölünmüş.

Şiddet ve otoriterleşmenin getirdiği son noktadır şehit cenazesindeki linç girişimi!

Sevgi, barış, hoşgörü iklimi -acilen- tesis edilmeli.

Bu coğrafya; şiddet ve cehalet kültürünün eseri olmamalı.

Usta Gazeteci Kadri Gürsel'in de yazdığı gibi; "CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na

düzenlenen saldırı, Türkiye’nin demokrasi özlemine karşı girişilen aşağılık bir tezgahtır. Türkiye bu tezgaha gelmemelidir, gelmeyecektir!"

Linç; sadece Kılıçdaroğlu’na değil, gelişimini henüz tamamlayamamış demokrasimize,

şehitlerimize ve birlik-beraberliğimize yöneliktir.

İktidara düşen; en kısa sürede saldırganlarla arkadaki

kışkırtıcılarını bulup yargıya teslim etmektir!

***

ABD’dekinden aradan -neredeyse- iki buçuk asır geçmiş.

İnönü’yü linç girişiminden de tam 60 yıl!

Bu linç organizasyonu, toplumu kutuplaştırmanın son derece vahim neticesidir.

Siyasi tarihimizde kapkara bir lekedir, 'müessif protesto eylemi' değildir!

Son derece tehlikeli bir provokasyonla karşı karşıyayız.

Pis tezgaha gelmeyelim, koruyalım bütünlüğümüzü.

Demiri soğutma mı dediniz?