“Start verilmiştir, haydi bakalım başlasın hayat…
Ne tarafa koşsam acaba?’’
“Hayatta 2 türlü dert vardır. Gerçek dert ve uydurma dert! Sağlık problemi ve ölüm; gerçek dert. Gerisi palavra. Ortada çaresiz bir hastalık ile verilen bir mücadele olmadıkça ya da çok sevdiğiniz birini kaybetmedikçe dertlerinizle eğlenebilirsiniz.
Ağlamak, dövünmek, depresyona girmek, kendinizi eve kapamak; size yardımcı olmayacaktır. Aksine ciddi bir vakit kaybı yaşatacaktır. Hani derler ya; 'hayat size limon verdiyse, limonata yapın' diye.
Bakın bu çok doğru, derdinizle eğlenin. İnanın bana sizin bu fütursuzluğunuza dayanamayıp gidecektir. Gülmekten daha iyi bir terapi yoktur! Hayat sizi güldürmüyorsa espriyi anlamamışsınız demektir. Bulun o espriyi. Bulamadınız mı, kendiniz yapın.
Hayatı ti’ye alın!”
Bu satırlar; diş hekimi, iş kadını aynı zamanda, iyi sporcu, 1987 Türkiye Güzeli apoletli Leyla Şeşbeş’in kitabı Leyla Gibi’den…
Anılarından ve sosyal medyadaki yazılarından derlenmiş. Gülmekten kendinizi alamıyorsunuz her satırına. Kendi ifadesiyle ‘’iflah olmaz bir iyimser’’ Şeşbeş! Kendisiyle de o kadar güzel dalga geçebiliyor ki. Örneğin; bir gün işlettiği kafenin iki erkek müşterisi Americano kahve ister. Sipariş yerine gelir. Anca sorun vardır, bardaklarda ruj izi kalmıştır. Leyla Şeşbeş’i çağırırlar. Ona göre durum ‘’berbattır’’. Şeşbeş en sempatik halini takınır ve “Bunu siz yapmış olamazsınız” der. Adamlar şaşırır. İkinci atak gelir bu kez; “Beyefendi çıkmayan rujlarla başımız belada. Bunlar çıktı, mertlik bozuldu. Hemen değiştiriyorum kahvelerinizi. Özür…” Müşteri; bir anda azarlamaktan vazgeçer ve “Belki de bu fincanla kahve içen hanımefendi bana bir mesaj göndermek istedi” der. Beraber gülerler.
Yine Leyla’ca; “Benim hastalığı kabul edememek gibi bir problemim var. Mesela geçenlerde hasta oldum hemen spor yapmaya gittim, 'sağlam kafa sağlam vücutta olur' demişler değil mi? Ciddi hastalıklar geçirdim hep gülerek. Aptal aptal güldüğümden herhalde doktorlar anlamadığımı sandı ve hep şu cümleyi söyledi: 'Hasta olduğunuzu kabul edin!' 'Ediyorum' diyordum. Sanırım adam içinden 'o zaman salak mısın ne gülüyorsun be kadın' diyordu. Dışından da sadece acıyarak sarı saçlarıma bakıyordu!”
İşte Şeşbeş Manifestosu; “Olaylara da hayata da gülümseyerek bakın. Gülümsemek bulaşıcıdır! Hayat size de gülecektir! Gülmek iyidir. En faydalı ilaçtır. Hep gülmeniz dileği ile”

***

Uğur Dündar usta da yazdığı arka kapak sözünde, “Kısacık hayatta gerçekten önemsenmesi gereken durumların dışında kalanları kendinize dert etmeyin. Üretin, çalışın ve hakça paylaşın. Bir de yalansız ve dolansız yaşayın. Sorumluluk üstlenmekten kaçınmayın. Tam tersine severek taşıyın. Kötü düşünenleri kötülükleriyle başbaşa bırakıp olaylara iyi kalpli, güvenilir kişiliğe sahip Leyla Şeşbeş gibi bakmaya çalışın!’’ yazmış.
Mehmet Coral da, ‘’İzmir’in deniz kokulu kızının yapmacıksız, duru, akıcı dilinin onu geniş kitlelerle kucaklaştıracağını’’ iddia etmiş.

***

Leyla Şeşbeş, kitabıyla; kaçan hayatı kovalamayı, hep gülmeyi, gülümsemeyi kendimizden bile esirgemememizi, gülümsemekle güzelliklere olan umuda daha sıkı sarılmamızı öneriyor.
Evet; 'dünya şairi' Nazım’a göre; gülümsemek adaleti bozuk düzene sessiz bir küfürdür.
Victor Hugo’ya göre gülmek bir güneştir, insanın yüzünden hüzün ve keder kışını defeder.
Dostoyevski için de iyi insan, gülüşünü sevdiğiniz kişidir!
O zaman; 'Yaşadım' diyebilmek için gülün, gülümseyin!
Çünkü hayat güldüğün kadar!..