Tüm dünya SARS-CoV-2 pandemisi nedeni ile karantinada ve global ekonomi ciddi bir travmadan geçiyor. Peki Kovid-19 küresel yok oluşa mı neden olacak? Hayır tabii ki.

Aşılar, yaz mevsimi ve insanları bıktıran kısıtlamalar ile yıl sonuna kalmaz. İnsanlık, pandemiyi geride bırakacaktır kuşkusuz. Şimdilerde herkesin ortak endişeli sohbetlerindeki salgında üçüncü dalga ya da aşı için 'BioNTech mi Sinovac mı olalım' şeklindeki kaygı başlıkları,geleceğin unutulan gündemleri olacak!

Oysa dünyanın son yarım milyar yıl içinde, yaşam tarihine baktığımızda, sayısız kere yeniden şekillendiğini görmekteyiz. 500 milyon yıl önceki Kombriyen devrinin ardından gelen Ordovisyen’in sonunda ilk kara bitkileri ortaya çıkmıştı. Sürüngenler ise 200 milyon daha bekleyip Karbonifer devrinde kendilerini göstereceklerdi. İlk çiçek açan bitkiler de Mezozoik dönemin Jura zamanında yani 150 milyon yıl önce günyüzünde boy atacaklardı.

İlk primatları merak edenler için ekleyelim, Senozoik dönemin Paleojen zamanına yani 50 milyon yıl öncesine odaklanmak gerekiyor… Senozoik dönem, günümüze kadarki Neojen ve Kuvaterner zamanlarını da kapsar ve ilk büyük insansı maymunların görülmesinden, Buzul çağı ve yaşadığımız döneme kadarki zaman kesitini anlatır.

***

Nobelli Bilim İnsanı Poul Crutzen, “günümüzün insan egemenlğindeki” jeolojik devresi için 'Antroposen' ismini ortaya attı! Çünkü insanlar artık gezegenin her yerindeler, yerkürenin büyük nehirlerinin ya yataklarını değiştirdiler ya da yaptıkları barajlar ile jeosistemlerini farklılaştırdılar, inşa ettikleri gübre fabrikaları ile doğal flora ve faunanın açığa çıkardığından daha fazla nitrojeni gökyüzüne boca ettiler ve halihazırda dünyanın ulaşılabilir tatlı su kaynaklarının çoğunu kullanmaya başladılar. Bütün bunları yaparken atmosfer komposizyonunu da değiştirdiler. Petrol ve kömür gibi fosil yakıtları kullanıp ormanları yakarak havadaki karbondioksit konsantrasyonunu sadece son iki yüz yılda yüzde 40 ve bir sera gazı olan metanı da 2 kat arttırdılar!

Biliyorsunuz, 30 Temmuz 2020 tarihinde Dünya'dan fırlatılan ve 18 Şubat 2021 gecesi kızıl gezegen Mars’ın Jezero Krateri'ne inen NASA’nın Perseverance uzay aracı, burasının yaşanabilirliğini, jeolojik süreçlerini, daha önce yaşam olup olmadığını ve biyolojik izleri araştıracak. Şu anda Mars, soğuk ve kayalık olsa da geçmişte yani bundan 3.6 milyar yıl önce ılık bir iklime ve geniş su alanlarına sahipti. Yani bulunacak her veri bir anlamda Dünya'nın milyarlarca yıl sonrası için hepimize ipuçları verecek… 100 milyon yıl sonra insanlık adına övündüğümüz şehirler, anıtlar veya fabrikalardan ne kalacak geriye? Sadece 1 milimetre kalınlığında tortu tabakası…

***

Birkaç 100 bin yıl sonra, bilim yazarı Carl Zimmer’in yazdığı gibi Dünya'yı, camsı mor denizlerinden soluk yeşil gökyüzüne zehirli gaz kabarcıklarının sıçradığı bir gezegen olarak düşünebiliyor musunuz?

500 milyon yıldır gezegenimiz, her 26 milyon yılda bir ani kitlesel yok oluş yaşıyor. Bu, güneş sistemimizin Samanyolu'nun spiral kollarından geçişi ile ilgili astronomik ve astrofiziksel bir olgu.

İnsanlık da evrim ve gelişiminin bir uzantısı olarak geliştirdiği degeneratif endüstriel unsurlarının bir sonucu şekinde değerlendirilebilecek habitat daralması ve küresel iklim değişiklikleri ile diğer türleri yok ederken, kendi sonunu da hazırlamakta..

Sonuçta, Kovid-19 pandemisi insanlığın yokoluşu için majör bir etken değil, turbun büyüğü heybenin içinde ne yazık ki!

Meraklılar, Okuyan Us yayınlarından çıkan Elizabeth Kolbert’in Pulitzer Ödüllü “Altıncı Yok Oluş” kitabını edinebilirler.