Her kurban bayramı arifesinde bir tanesi gelirdi.
Evimizin bodrumunda, yemi ve suyu önünde, bir gecelik misafir olurdu. Meler dururdu...
Ertesi sabah erken saatlerde sesi kesildiğinde, bilirdim ki o da kesildi.
Kasap Mehmet gelirdi hep...
Kanlı önlüğünün ceplerine iliştirilmiş boy boy bıçakları, kocaman satırı ile çocuk gözümde korku filmlerinden fırlamış bir karakter gibiydi.
Ne aldığım harçlıklar, ne anne elinden çıkmış tiril elbisem, ne de yediğim tatlılar sevindirmezdi beni.
Kıvırcığın bahçe duvarı üzerine iliştirilmiş boynuzlu başı, gözümün önünden hiç gitmezdi.
İhtiyaç sahiplerine dağıtılmak üzere plastik kaplara sığdırılmış et parçaları sinirler yüzünden saatler boyu titreşirdi.
Kan kokusu üzerime sinmiş gibi gelirdi.
Yıllar içinde ailem kurban kesmekten vazgeçti, bağış yapmayı tercih etti.
Küçük yaşlarda yaşadığım travmalar yüzünden olacak, hazzetmem ben bu bayramdan. Ağlamaklı olurum hep.
Hele ki ehli olmayan ellerde, kör bıçaklarla, canları kanırta kanırta alınanlar yok mu? Kahrolurum.
Bu yıl mesela; tam 7 bin kişi kurbanla birlikte kendisini de kesmiş.
Belediyelere ait modern kesimhaneler dururken, üç- beş lira için işini kendi görenler onlar. Beter olsunlar!

Tatil kazığı

Uzun bayram tatilinde Çeşme, nüfusunun tam 25 katı kişiyi ağırlamış... Restoranlar, plajlar, sokaklar balık istifiymiş. Bir yakınım bankamatik önünde sırasının gelmesi için, tam 30 kişinin işlem yapmasını beklediğini anlattı.
Haberlerde izledim bir turizmci, “N'olur gelmeyin artık, Eylül'de gelirsiniz” diye yalvarıyordu!
Bodrum'da lahmacun 70 TL, ayran 17 TL, ince belli bardakta çay 18 TL, çorba 23 TL, küçük kutu kola 28 TL, küçük su 15 TL liradan satılmış. Tam rezillik...
Fahiş fiyatlara tepki gösterenlere bir turistik işletmenin müdiresi sosyal medya hesabından, “mekanımıza gelip de günü 3-5 çay içerek geçireceğini sanan gerzeklere bu fiyatlar az bile. Paran yoksa, git halk plajına' diye yazdı. Küstahlığa bak...
Bakanlığın açıklaması var; bu gidişe bir 'dur' denilecekmiş. Bakalım...