İzmir’de geçtiğimiz günlerde henüz adı konulmamış, derinleşmemiş ama tarafların patlamaya hazır olduğu incelikli bir konu yaşandı.

***

Bir ay öncesi....

Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve eşi İzmir KÖYKOOP Başkanı Neptün Soyer tarımsal çalışmaları bir adım öteye taşımak istiyorlar. Seferihisar-Sığacık deneyimlerinden de esinlenerek üreticiye dokunan, üretici ile tüketiciyi doğrudan buluşturan projeleri ön plana çıkarmayı tercih ediyorlar. İzleyecekleri yerel tarım politikaları henüz netleşmemiş olsa da üretici pazarları konusunda hızlı davranıyorlar. Aslında kimsenin de buna itirazı yoktu, ta ki bu pazar Kültürpark gibi kentin en özel dokusuna dokunana kadar.

Lozan Meydanı girişinde iki haftadır Çarşamba günleri pazar açılıyor, renkli stantlarda kooperatifler, yerli tohumlarla üretilen ürünlerin satışını yapıyor. Kültürpark’ın geleceği konusunda söz söylemek için kurulan sivil inisiyatif ise konuyu kucağında buldu. Üretici pazarının acil kaldırılmasını istedi, yaratılan bir değer için başka bir değerin yıpratılmaması gerektiğini vurguladı.

***

Daha dikkat çekeni, hemen her konuda yumuşak ifadeler kullanan Başkan Tunç Soyer, belki de ilk kez bu konuda sesini yükseltti: “Üretici pazarları herkesin. Kültürpark sadece fildişi kulelerinde oturanlara, jogging yapanlara ait değildir. Elitizmle hareket edilmemeli. Üretici pazarı halk okulu, halk kültürüdür. Haftada bir gün kuruluyor ve sadece kooperatiflerin yerli tohumla ürettiği, belli sayıda stantların olduğu bir pazar. Unutulmamalı ki Kültürpark herkesindir.”

***

Şimdi taraflar aportta. Ya bir taraf diğerine gördünüz mü, korkulacak bir şey yokmuş, üreticiden ürkmemeyi öğreneceğiz diyecek ya da öte taraf, Kültürpark florasının zarar görmeye başladığını, pazarın bu bölgeye yakışmadığını söyleyerek sesini yükseltecek.

***

Haydi şimdi yavaş yavaş çıkalım Kültürpark’tan. Eğip bükmeden meselenin özüne yol alalım. Kadifekale’de üretici pazarı fikri şahane ama merkezi elleme! Peki İzmir yalnızca kent merkezinden mi ibaret? Tunç Başkan ne kadar farkında bilinmez ama bu çıkışı yeni bir yol aralıyor.

***

Elbette Kültürpark’ta keşmekeşlik yaşanmasın ancak bunun karşı savunusu; üretici pazarını doğrudan kendine hizmet eden, etrafı bozacak çevre ve gürültü kirliliği yaratacak güruh gözüyle görmek, çeperleri değil merkezi öncülleyen bir anlayışa yaslanmak da olmamalı. Çoğunluktan korunan alanların sayısını artırmak, nesnelerle aramıza mesafe koymak veya kendimizi ondan kopuk bir biçimde konumlandırmak, istediğin alanı salt kendi istediğin şekliyle görmek de hegomanik bir tutumdur ve bu tutum yaşamı bir bütün olarak görmemizi engeller.

Fikirlerinin kökeni şehrin yoksulu, ezileni, üreteniyken ve bugüne kadar buna dayanarak kente, yaşama fikirsel birçok katkı sunan entellijansiya şimdi salt merkezin savunucusu haline gelmemeli.

Bilginin radikal kötülüğü kimi zaman bir tuzaktır.

Belki Kültürpark ayrımı bir silkelenme, sadece merkezin değil, varoşların, arka sokakların yani yeniden tüm kentin aydını olabilmek için de bir fırsat olur...

Umarım...

KOLTUK KAYBETMENİN HAZİN SONU

Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel’e yapılan çirkin saldırı şaşırttığı kadar yürek de burktu. Yeni başkana eski başkanın saldırısı koltuk sevdasının kişileri nasıl körelttiğinin bir örneği. Küçüklü büyüklü iktidar taşıyan koltuklar baba malı, aile mirası gibi görülüyor. Kaybedilince gerekçe ne olursa olsun şiddete varan seviyesizlikler yaşanıyor. Hele “kadın halinle bu koltuğu benden nasıl alabilirsin” hıncı vandallaşıyor. Neyse ki sonunda siyasette hoyratlığın işe yaramayacağını artık başka bir siyaset, eşitlik düzlemine geçildiğini çözümü şiddette bulanlar da görecek.