Yazan/ Haydar BAYAK

Korona salgını nedeniyle evlerde vakit geçirmeye zorlandığımız günlerindeyiz. Hem evde kalmaya zorlanıyoruz, hem de evde kalmakta zorlanıyoruz.

İmkanı olanlar bugünleri evlerinde geçiriyor. İşyerinden izin alamayanlar, işçiler, çalışmak zorunda olanlar sokaklara çıkıyor. Onlara da bir çözüm üretilmeli... Çalışma imkanı olmayanlar da evlerinde zaten... Öyle ki dilencilerin bile para kazanamadığı günlerden geçiyoruz.

Hal böyle olunca, sokakta, kamusal alanda kimse kalmadı. Metro vagonlarında 5 kişiyle yolculuk yapılıyor. Herkes 'evde kal güvende kal' sloganıyla duruma destek veriyor. Evlerde vakit geçirmeyi teşvik etmek için birçok insan bir şeyler yapıyor.

Çocuklar evden eğitim alıyorlar. Televizyon derslerinden arta kalan zamanlarda bilgisayar oyunlarından sıkıldılar. Yeni bir arayış içindeler.

Müzisyenler evlerinden canlı konserler düzenliyor, insanları evde tutmak için. Bunları da sosyal medya üzerinden yapıyorlar. Hatta canlı yayın patlaması var demek doğru olur.

Dünya genelinde müzeler online geziler yaptırmaya başladı. Atina, Madrid, Milano’daki bir müzeye internet üzerinden girip gezebiliyorsunuz. Türkiye’de Kültür ve Turizm Bakanlığı online müzeler açtı, hatta sayısını artırmayı amaçlıyor. Bazı galeriler sergilerini digital gezilebilir hale getirdi. Plastik sanatlara güzel bir katkı olacağını umuyorum.

İnternet çağının getirdiği bilgiye hızlı erişim güzelliğinin tadını çıkarıyoruz bir yandan.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, 27 Mart Dünya Tiyatro Günü nedeniyle Levent Üzümcü’nün “Anlatılan Senin Hikayendir” adlı tek kişilik gösterisini Youtube kanalından banttan canlı verdi. Yine 27 Mart Dünya Tiyatro Günü nedeniyle Kadro Pa “Macbeth Mutfakta” oyununu canlı olarak internetten oynadı. İzmir’in tiyatro topluluklarından Tiyatrohane bunlardan bir gün önce Harold Pinter'in “Sevgili” oyununu Youtube kanalı üzerinden gösterime açtı.

Borusan Filarmoni Orkestrası eski konserlerini kendi web sitesinden yayınlıyor. Devlet Tiyatroları, hatta bazı özel tiyatrolar internet üzerinden arşiv oyunlarını seyircilere izlettiriyorlar. Youtube üzerinden yüzlerce çocuk oyunu bulabilirsiniz.

Bu biz izleyenler için bulunmaz nimet... Kaçırdığımız, izleyemediğimiz, başka şehirde olduğu için gidemediğimiz oyunları, müzeleri, sergileri gezme, görme imkanı tanıyor.

Artık bir televizyon kanalına, bir gazete sayfasına ihtiyacınız yok kendinizi anlatmak için. Evinizdeki bilgisayarınız hatta elinizdeki cep telefonunuz sizin için yeterli bir araç. Bilgi, dünya üzerinde bu kadar hızlı bir dolaşıma girmemişti daha önce.

***

Bugünler beraberinde birçok tartışmayı açmış durumda. İnternet üzerinden izlediğim sergilerin gerçekten tadına varabiliyor muyuz? Orada anlatılmak isteneni özümseyebiliyor muyum? Görsel olarak görebiliyoruz, evet renklerini algılıyoruz. Eserle ilgili biraz bilgi sahibi oluyoruz. Peki boyutu? Boyutu konusunda hiçbir fikrimiz olmuyor eserin. Elle tutup kavrayamadığımız, canlandıramadığımız bir sergi gezisi. Düşünsenize; bir Devrim Erbil resminin önünde duruyorsunuz. Resmin çizgileri sizi etkiliyor. Evet. Peki büyüklüğü? Resmin boyutları da çizgileri kadar etkiliyor izleyeni.

Aynı konu tiyatro oyunları için geçerli. İnternet üzerinden gösterime açılan oyunlar gerçek bir tiyatro oluyor mu? Gerçek bir tiyatro deneyimi yaşatıyor mu? Hayır. Sinemaya yaklaşmış tiyatral özellikleri olan ara bir tür ortaya çıkarıyor.

Peki bu durum tiyatroyu nasıl etkiler? Tüketicisi için yeterli bir doygunluk yaratmayacaktır diye düşünüyorum. En azından benim için öyle oldu. Üretenler için bulunmaz bir nimet, eskiden neler yapılmış öğrenmek için. Şimdi, biz onların üstüne ne koyabiliriz? Bu soruyu sorup yeni üretimler için projeler gelişmeye başlarsa, işte o zaman süper olur.

Şöyle söyleyebilir miyiz? Bazı sanatlar canlı kanlı olunca bir anlam buluyor insan hayatında. Bu kadar müze, bu kadar sergi, bu kadar internetten izlenen oyun umarım bir fark yaratır. Salgın günleri, kuluçka günlerine döner.