Yazan/ Haydar Bayak

Bugünlerde şehrimizde ayrı bir heyecan var. 14. kez gerçekleşen İzmir Uluslararası Kukla Günleri. 5 gündür şehrin sokaklarını, tiyatro salonlarını dolduruyor. Şehrin karmaşası bir yana çocukların heyecanı bir yana... Dünyanın birçok yerinden kuklalar, gölge oyunları şehre akın etmiş durumda. Almanya’da bir sınıfın yaşantısı, Fransa’dan mini bir sirk gösterisi, Romanya’dan oyuncak bir tavşan, Katar’dan otistik bir çocuk,Tayland'tan gölge oyunu... Sayacaklarımdan bir kaçı... Sergiler, söyleşiler de çabası. Öyle ki, her gün birkaç gösteri birden yapılıyor. Yetişebilene aşk olsun.

Kendi adıma her gösteriyi yakalamak için çaba sarf ediyorum. Arada gidemediğimiz, kaçırdığımız gösteriler olmuyor değil. Hatta bunun için daha çok gösteri neden konmuyor diye de düşünmedim değil. Hayat, iş gayilesi her şeye yetişmeyi mümkün kılmıyor.

Öyle güzel gösteriler izledik ki, bir yetişkin olarak “bu böyle yapılabilir miydi? Bu nasıl harika bir gösteri! Bunu da ne güzel düşünmüşler” dediğim performanslar izledim kukla günleri boyunca. Çocuk dünyamı harekete geçiren gösteriler, hayatıma ayrı bir renk katan gösteriler. Bundan sonra dünyamda var olacak, bana estetik değer katacak gösteriler.

Beyaz bir tavşanın hayallerine daldım, Vu ile takıntılı bir adamın sirk yaşantısına tanık oldum, Sınıf Sınıf ile Almanya’da bir okula gittim, Küçük Bulut ile otistik bir çocuğun dünyasına eşlik ettim.

Çocukluk düşlerim, hayallerim, yetişkin bedenimin içinde başka bir anlam buldu. Hayallerim genişledi. Bir kere daha teşekkür ettim emeği geçen ve katkıda bulunan herkese... Özellikle Selçuk Dinçer’e... Öyle ki örneklerinin en seçkin, en başarılı yapımları getirilmiş.

Bir yandan da, dün akşam izlediğimiz Katar Devlet Tiyatrosu’nun Küçük Bulut oyununda neredeyse biz bizeydik. Performansta çocuklar yok. Çocukların dünyasına televizyondan dijital oyunlardan başka bir şey girmesini istiyorsak onları oyunlara, gösterilere götürmeliyiz. Onların da dünyası genişlesin, hayrete düşsün, gerçek bir gösteriyle zevk alsın. Soluk alıp veren, hayrete düşen, şaşıran, üzülen, sevinen bir kukla görsün. Hatta bence ilk önce büyükler gitsin. Öğretmenler gitsin. Eğitimciler gitsin. Gitsin ki, çocukların hayal dünyalarının nasıl geliştiğini görsün. Sonra o büyümüş çocuklar, küçük çocuklarını alıp zaten kukla günlerinin yolunu tutar.

Hazır festivalin bitmesine daha zaman varken, önce büyükler...