Prof. Dr. Akif ERDOĞRU

Kiraz, İzmir’in en uzak ilçelerinden biridir. Tarihsel olarak eski bir yerleşim yeridir. Osmanlı arşiv belgelerinde Kelüs, Keles, Kilas ve Kelas isimleriyle geçer. Bu sözcüklerin Keleş kelimesiyle ilgisi yoktur. Etimolojisini tam olarak bilmemekle beraber, sözcük, muhtemelen Türkçe değildir. Aydınoğulları devrinde önemli bir yerleşim yeri olduğu anlaşılıyor. Zira Aydınoğlu İsa Bey, Keles köyündeki birçok akarı, Birgi, Selçuk ve Keles’teki camileri için vakfetmiştir. Keles, muhtemelen Aydınoğulları devrinde gayrimüslim köyü idi. Nitekim Aydınoğlu Gazi İlyas beyin uygulamalarına bakarsak, bölgedeki gayrimüslim köylerinin vergilerini camiler için vakfettiği görülür. Bu köyler, Çirkince (Şirince, Ortodoks köyü), Kuyumcu (sonradan İslamlaştı) ve Keles köyüdür: Keles’in çok erken devirlerde İslamlaştığı ileri sürülebilir. Osmanlı arşivinde, 1446 tarihli bir defterde, Keles köyünün ismi geçer. Ayrıca hatırlatmak gerekir ki, Keles, tarihsel olarak Aydın vilayetinin yerleşim yerlerinden biridir. Yıldırım Bayezit, Aydın ili seferinde Alaşehir yoluyla Keles’e inmiş, buradan Birgi ve Tire’ye ulaşmıştır. Dolayısıyla hem Alaşehir hem de Keles, Küçük Menderes vadisinin giriş kapısı olarak bilinir. Bölgenin coğrafyası, yayla hüviyetini taşıdığı için, Yörüklerin/Türkmenlerin ilgi alanı içindedir. 1446 yılında, bu bölgede meskûn köylerin yanı sıra, Kızılkeçili, Akkeçili, Urumbeyi, Kayı ve Muradcalar isimli Yörük cemaatlere rastlanır. Aslıda, geç tarihli Osmanlı arşiv belgeleri, Keles bölgesinin aşiretler için gayet uygun bir bölge olduğunu onaylamaktadır. Bu yıllarda idari bakımdan Birgi’ye bağlı olduğu anlaşılıyor. Ödemiş, o yıllarda, küçük bir köydü ve henüz idari ve ekonomik bakımdan pek fazla değeri yoktu. 1530 yılı verilerine göre, Keles, bu bölgenin en kalabalık ve ticari köyüydü. Tüm tarımsal ürünlerin üretildiği, bağ ve bahçelerin bulunduğu, su değirmenlerinin mevcut olduğu bir yerdi. Yine, ticari bakımdan da bölgenin en önemli yeriydi. Keles’te dükkânlar etrafında hafta pazarı kuruluyor, bir yağhane işliyor ve Küçük Menderes nehrinin kollarından sağlanan sularla pirinç tarımı yapılıyordu. Bölgedeki Çeltik (pirinç) tarımı 1850’lere kadar devam etti. Denilebilir ki, Keles’in en önemli tarımsal mahsulü pirinçti. Bunlara ilaveten, sabunlarıyla ünlü olduğunu da belirtelim.

YÖRÜK/TÜRKMEN AŞİRETLERİ

Keles’in, 1867 yılında Aydın sancağında Birgi kazasına bağlı bir nahiye merkezi olduğu görülüyor. Ödemiş’e sonradan, 1890’larda Ödemiş-Keles karayolu yapılınca bağlanmıştır. 1759 tarihli bir belgede, Bozatlı Ceriti cemaatinin Keles’te yayladığına dair bir bilgi vardır. Bu cemaat o yıllarda göçebe halindeydi ve Keles civarında iskân edilmemişti. 1841 tarihli başka bir belgede, Yörüklerin bu bölgede çadır kurdukları ve göçebe halde yaşadıkları ifade edilir. 1857 yılından itibaren bu bölgede Yörük aşiretleri iskân edilmeye başlanacaktır. 1858 tarihli bir belgede, Keles’in her ne kadar Aydınoğlu İsa beyin vakfına ait olduğu ifade edilse de, Yörük/ Türkmen aşiretlerinin burada yerleştirilmesinin imkân dâhilinde olduğu ifade edilir. 1871 yılında, Dokuzlu, Derici, Bozatlı Ceriti ve Karabağlı aşiretleri Keles’te iskân edildiler. Bunlar içinde en baskın aşiret Bozatlı Ceriti’ydi. Osmanlı arşivinde burada iskân edilen Bozatlı Ceriti aşiretinin nüfus sayımları mevcuttur. Merhum Prof. Cengiz Orhonlu’ya göre, Cerit aşireti, Bozulus’a bağlı büyük bir Türkmen aşiretiydi. Suriye’de Belh, Hama, Humus ve Akçakale civarında bulunurlardı. Akçakale ve Harran taraflarına da giderlerdi. 1712’den itibaren dağılmaya başladılar. Bunların bir kısmı Keskin ve Adana Osmaniye’de iskân edilirken, bir kısmı da Batı Anadolu’ya geldiler. Keles, kapalı bir havza olduğu için, kimi köyler, Alaşehir, Birgi, Balyambolu (Beydağ) ve Ödemiş arasında el değiştirdi. Aslında, Osmanlı bürokrasisinde, daha çok, Keles, Alaşehir ile birlikte zikredilir.

1937’de Keles, Ödemiş’e bağlı bir nahiye merkezi (bucak) ve köydü. 1947’de Hasan Saka’nın başbakanlığı zamanında ilçe yapıldı. Otuz bir köy bu ilçeye bağlandı. Arkacılar, Cevizli, Çanakçı, Çayağzı, Çömlekçi, Çatak, Dokuzlar, Doğancı, Emenler, Sarıkaya, Saçlı, Sırımlı, Suludere, Solaklar, Sarısu, Semetler, Gedik, Ören, İğdeli, Halılar, Hisar, Taşlıyatak, Tombullar, Veliler, Umurköy, Uğurcalı, Yağlar, Yeniköy, Kamer, Karabala ve Karaburç’tan oluşan köylerin merkezi Keles’ti. 1945’te Beydağ’a bağlı Karaman ve Yenişehir köyleri de Keles’e bağlandı. 1948’de de Keles ismi Kiraz’a çevrildi. Eski belgelerde Kadınderesi ve Çavuşdağı gibi başka köy isimlerine de rastlanır. Keles dışındaki yerleşim isimlerinin hemen hemen hepsinin aşiret isimlerinden gelmesi, Keles’in çok önceden Oğuz boyları tarafından iskân edildiğinin bir kanıtıdır. Bu durum Keles civarındaki bazı köylerin zamanla terkedildiğini veya isim değiştirdiğini gösterir. Maden işletenler hariç olmak üzere, gayrimüslimlerin Keles’te yerleşmediği görülür.

EŞKIYALIK

Manisa, İzmir, Aydın ve Tire gibi önemli askeri merkezlere uzak olması ve dağlarla çevrili bulunmasından dolayı Keles, Osmanlı devrinde eşkıyaların yatak attığı yerlerden biri haline geldi. 1911 tarihli bir belgede, Keles ve Balyambolu’nun Ödemiş’e uzak mesafede olduğu için eşkıya yatağı olduğu ifade ediliyor ve burada bir telgraf merkezi açılması isteniyordu. Gerçekten bu bölgede eşkıyalık, Osmanlı devletinin yıkılışına kadar devam etti. 1917 tarihli belgelerde, Balyambolu’da Aksakal çetesinden ve Keles’te oturan Hekimoğlu Hacı Mehmet’in reisliğini yaptığı Kocakulak çetesinden söz edilir. Kuyucu Mustafa, Sancaktaroğlu ve İnce Mehmet çeteleri, Ödemiş, Keles ve Balyambolu civarlarında eşkıyalığa devam etmişlerdi.

İSLAM ESERLERİ

Keles’in en öneli İslam eseri, Aydınoğlu İsa Bey’in yaptırdığı camidir. On dördüncü yüzyılın sonlarında yaptırıldığı anlaşılıyor ki, Aydın ve İzmir bölgelerinin en eski tarihli camilerinden biri olma özelliğini taşıyor. Bugün mimari ve tarihsel özelliğini kaybetse de, Aydın bölgesinin İslamlaşmasında önemli bir merkez olduğu anlaşılıyor. Aydınoğlu İsa Bey ile çocuklarının, Küçük Menderes havzasında İslamlaşmaya çok önem verdiği tespit edilebiliyor. İkincisi yine on dördüncü yüzyıl ortalarında Hacı Bey isimli bir hayırsevere yaptırıldığı anlaşılan Keles Mesciti’dir. Hacı bey, Aydınoğlu İsa Bey'den izin alarak, mescit için ufak bir vakıf kurmuştur. Yine Birgi’deki Aydınoğlu Mehmet Bey Medresesi'nin, Keles’te vakıfları vardır. Aydınoğulları beyleri, İslam azizlerini desteklediler, onlara vergi muafiyeti bahşettiler. Zamanımıza ulaşmış bir kayıtta, Aydınoğlu Gazi Umur Paşa ve babası Mehmet Bey'in Keles’e yakın bir yerde olduğu anlaşılan Aspas isimli bir köyde Aspas isimli bir aziz için üç çiftlik vakfettiği ifade edilir. Üçüncüsü Seyyid Ahmet Mescidi'dir. On altıncı yüzyılda Keles’te mevcut olan bu mescit de küçük bir vakfa sahiptir. Osmanlılar devrinde Gedik Ahmet Paşa'nın Afyonkarahisar’da bulunan imareti için Keles’te ceviz ağaçlar ile meyve ağaçları vakfedilmiştir. Bu tür İslam eserleri, Batı Anadolu’nun en eski tarihli eserleri olduğu için önem taşır. 1867 tarihli bir belgede, Keles’e bağlı Kadınderesi köyünde Kara İsa isimli bir hayırseverin Kara İsa b. Hüseyin camiisini yaptırdığı yazılıdır. Birgi’nin askeri ve idari öneminin azalmasıyla birlikte hem Balyambolu hem de Keles’in önemi azalmıştır. Demiryolunun gelmesinden dolayı sırasıyla Tire ve Ödemiş, Küçük Menderes havzasında önemli ticari yerler olarak ortaya çıkınca, Keles ve Balyambolu, eski değerini kaybetmiştir. 1911’de Keles’te halkın yardımıyla yapıldığı anlaşılan bir ilkokul ile ortaokulun mevcut olduğu belgelenebiliyor. Ödemiş’ten gönderilen öğretmenler vasıtasıyla okul idare ediliyordu. Ancak yeterli öğrenci bulunmadığından dolayı okullar kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı.

Keles, Bergama gibi iki kez Yunan işgaline uğradı. İlk işgal, 2 Haziran-12 Temmuz 1919, ikinci işgal ise 24 Haziran 1920-1 Eylül 1922 tarihleri arasındadır. Kuva-yı Milliyecilerin büyük gayretleri soncunda Keles, Yunan işgalinden kurtarılmıştır.