Kemeraltı, Kemeraltı, ne istersen bulunur, derde devadan gayrı…

Artık o da satılıyordur, yol kesen onca falcı çığırtkanına bakılırsa…

Bu fotografide üç tür delikanlı var: Bir öndeki güleç, genç, saçına üstüne başına aklından öte özendiği besbelli olan, ağız dolusu gülen, sakalı yenice sürmüş, bıyık henüz teşrif etmemiş, gülüşü çocuk, esasında kendi de henüz çocuk olan…

Geride duran, gövdesi sola, bacakları sağa bakan manken delikanlılar, cansız, akşamları mağazanın içine alınıyor, onca endam ve güzel üst başla ne Kordonboyunda piyasa yapan, ne sevdiği kızla sinemaya giden delikanlılar, çakma bunlar, herşeyleri tamam, ruh eksik, kalp yok…

Herhangi bir çarşı da olabilir, İzmir’in içinde yahut başka şehirde…

Olmayan delikanlılar çalışanlar, okuyanlar, gelecek dermanı olmayanlar.

Bizim süslüye bakın hele, berber ne uğraşmıştır bununla, gönlünü hoş edesiye.

Üstteki saçlar uzun bırakılmış, köpükle kirpi gibi dikeltilmiş, ne rüzgâr bozar esse de ne yağmur, belki genç kız eli dağıtır, gönlü böylesinden yana zaten, bizimkinin.

Yandaki saçlar da uzun tutulmuş, Necip bey briyantiniyle yapıştırılmış sımsıkı.

Bu yaşlarda böyle, sonradan hayat bastıracak, geçim bastıracak, yaş alınacak, saçlar seyrelecek, düpedüz açılınca da o şimdi iki yana yapıştırılan saçlar soldan sağa alınıp kelin üstü kapatılacak, iyice komik olacak, kadınlar yutmayacak, bu delikanlı yaşlılığı kabullenmeyecek, ne sakladım ama sanacak…

Üstteki tişört de tarz… Yanıyo, yaktığını sanıyor.

Durum sakin, harçlık ve iş durumu garanti, öyle görünüyo, o tane tane perçemler, o berbere verilen, üste giyilen haybeye olmaz. Ne varmış, belki aslan gibi çalışıp kendi kazanmış, yüzündeki gür güven öyle olduğunu fısıldar gibi…

Dişler inci gibi, bembeyaz, kaşlarına ilişmemiş neyse ki, metroseksüellik ayağına. Ne terk etmiş, ne de edilmiş, pek küçücük, çocuk daha, kendini delikanlı sansa da…

Arkadaki erkeklerin hali içler acısı… Ne karnı ne kalbi acıkır onların, ne kalplerinin vuruşu hızlanır, ne âşık olurlar, ne de üst yanları alt yanlarına denk gelir..

Delikanlı olmak zor iş bu devirde…

Savaşlarda ölüp duranlar da delikanlı, elde tüfek, göz hedefte, gülemiyor onlar, her yanları birbirine denk geliyor, o vitrinlerden habersizler, zamanları yok, ömürleri belki var belki yok!

Delikanlıların yüzü gülsün, hiçbiri vatansız kalmasın, elleri silaha kalpleri ölüme gitmesin, işi, gücü, sevdası olsun hepsinin.

Kemeraltı Kemeraltı, ne arasan bulunur derde devadan gayrı…

Belki hayal tamircisi bile vardır, aransa bulunur, kader düzelticisi, ömür bağışlayanı, bir önceki yahut bir sonraki asra atlatan zaman fırlatıcısı…

Arayın, bulursunuz belki…

Kendinizi bulsanız o da kâr…