Hazırlayan/ Saadet ERDİYAS

Bir kentin en önemli zenginliklerinden, kültür varlıklarından biri de yazar evleri. Eserlerini keyifle okuduğumuz yazarların nasıl bir ortamda yetiştiği, yazarken nelerden etkilendiği, ona nelerin ilham verdiği kitapla, edebiyatla ilgilenen herkesin ilgisini çeken bir konu kanımca. Çok sayıda edebiyatçı, yazar ve şair yetiştirmiş bir kent olsa da yazar evleri açısından yoksul bir kent İzmir. İzmir'de Urla Belediyesi'nin katkılarıyla düzenlenen Necati Cumalı Kültür ve Anı Evi 2004 yılında, Konak Belediyesi katkılarıyla hazırlanan Tarık Dursun K. Yazar Evi 2016'da kapılarını açtı.

Necati Cumalı Kültür Evi ile buluşma

Yeni Koronavirüs nedeniyle evlerimize kapanmadan çok kısa bir süre önce İzmir'in ilk yazar evi Necati Cumalı'nın Urla'daki Anı ve Kültür Evi'ni ziyaret etme olanağı bulmuştuk eşimle. Yazarın kendi adını taşıyan cadde üzerinde yer alan, pencerelerindeki demir kapakları pembe anı evine aslında daha önce üç defa gitmiş ancak her seferinde bir nedenle girememiştik. Bir keresinde ilaçlama yapılıyordu, bir keresinde açık kaldığı saati, bir keresinde de gününü tutturamamıştık. Mart ayı başında ziyaret ettiğimiz Necati Cumalı Evi, bu sefer kapılarını sessiz ve sakin bir ortamda açmıştı bize.

Geniş bir bahçenin ortasına yerleştirilmiş taş bina, 2001 yılında yaşamını yitiren değerli yazar Necati Cumalı'nın doğup büyüdüğü ev. Cumalı'nın ailesi 1925 yılında mübadil olarak Yunanistan'dan gelip Urla'ya yerleşmiş. Yazarın çocukluğu, ilk gençlik yılları bu evde geçmiş. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne giden Necati Cumalı, 1949 yılında İzmir'de avukatlık stajını tamamladıktan sonra, yedi yıl boyunca İzmir ve Urla'da serbest avukat olarak çalışmış. Yazar, Urla'daki bu evde bir süre eşi Berin Hanım'la da yaşamış.

Necati Cumalı'nın iki katlı anı evinin girişinde bir dönem mutfak olarak kullanılan küçük bir bölüm yer alıyor. Mutfağı geçince bir kütüphane ve küçük bir odanın yer aldığı ortada salon bulunan bölüme ulaşılıyor. Halka açık olduğu belirtilen kütüphanede yazarın kitaplarının yanı sıra ansiklopedi ve farklı konularda kaynak kitaplar, yazarın yağlı boya portresi yer alıyor. Geniş salonda ise yazarın bir büstü, farklı etkinliklerde çekilmiş fotoğrafları, ailesiyle birlikte dostlarıyla birlikte çekilmiş fotoğrafları, el yazısından büyütülmüş 1965 yılında yazdığı "Kısmeti kapalı gençlik" ve 1948'de yazdığı "Güzel aydınlık" gibi şiirleri, kitap kapakları ile film afişleri bulunuyor.

Ahşap merdivenleri çıktığınızda ulaştığınız ikinci katta ise yazarın kişisel eşyaları karşılıyor konukları. Oldukça geniş ve aydınlık bu katta üç oda ve geniş bir salon bulunuyor. Yazarın çalışma odasının canlandırıldığı odadaki daktilo, masa, sandalye ve halı İstanbul'daki evinde bulunan çalışma odasından getirilmiş. Çalışma masasının hemen yanındaki bir cam kavanozun içindeki tütünler ise yazarın yaşam öykülerini yakından izleyip gözlediği tütün işçilerinin anısına yerleştirilmiş olmalı. Tütün kavanozunun yanında da 11. Necati Cumalı Buluşması anısına hazırlanmış, yazarın adına bastırılmış bir pulun ve tütün yapraklarının yer aldığı bir ödül bulunuyor. Çalışma masasının arkasında ise bir plak çantası (üzerinde Mürüvvet Kekkilli'nin Tanrım Böyle Kader yazan bir plak) üzerinde plağıyla yerleştirilmiş.

Odada Necati Cumalı'nın yurt dışında farklı dillere çevrilmiş kitaplarının ve eserlerinin bulunduğu bir sergi dolabı da yer alıyor. İkinci kattaki geniş salonda ödüllerinin yer aldığı bir dolap, film ve tiyatro afişleri yerleştirilmiş. Diğer iki odada ise Necati Cumalı'nın gözlüğü, saati, kahve fincanı, çantası, kullandığı parfümü, traş makinesi, pardesü ve takım elbisesi, şapkası, ayakkabı ve kemeri, birkaç aile fotoğrafı ve çok sevdiği havanları sergilenmiş.

Daha fazlasını hak ediyorlar

Yaşamını yitireli henüz 19 yıl olmuş Necati Cumalı'nın. 2001 yılında vefat eden bir yazarın anı evinde daha fazla eser, daha fazla obje, yazardan daha çok iz göreceğime koşullamışım kendimi. Adına bir mekanın açık olması elbette iyi niyetli bir çaba ama sanırım yeterli değil. Yazarın aile fotoğraflarının, ödüllerinin, sevdiği objelerin sergilenişindeki düzensizlik, özensizlik, yetersiz bilgi biraz hayal kırıklığına uğrattı beni.

Yıllar önce Diyarbakır'da Cahit Sıtkı Tarancı Evi Kültür Müzesi ile Ahmed Arif Edebiyat Müze Kütüphanesi'ni görme olanağı bulmuştuk. Yazarların yaşadığı döneme ait eşyalar, objeler, giysileri, kişisel eşyaları, özgün mektuplar, not aldıkları kağıtlar ama her şeyden önce sergilenişi çok etkileyiciydi. Aynı duyguyu Bosna Hersek'in Travnik kasabasında doğup büyümüş Nobel Edebiyat Ödüllü yazar Ivo Andric'in evini ve hala korunan ilkokulunu gezdiğimde de hissettim. Yaşanmışlığın kokusunu, yaratıcılıklarının esin kaynağını alabiliyordunuz yazar evini gezdiğinizde.

Necati Cumalı Anı Evi'nden geldikten sonra merakla ünlü yabancı yazarların evlerini anlatan sitelere baktım internetten. Charles Dickens Müzesi, Jules Verne Müze Evi, Emile Zola'nın Anton Cehov'un bugün müzeye dönüşen evlerine hızla göz gezdirdim. Bu müze evlerdeki el yazmalarını, belgeleri, eserleri, illüstrasyonları, posterleri, kitapları, fotoğrafları, yazarlara ilham veren objeleri hatta hazırlanmış anı değeri taşıyan oyuncakları şaşkınlıkla izledim. Kimi sitelerdeki hediyelik eşya dükkanlarını, bu dükkanlarda yazar adına üretilmiş objeleri, armağanları keyifle inceledim. Sonra da Urla'nın adını, özellikle de tütüncülerin yaşamını unutulmaz kılan Necati Cumalı gibi büyük bir yazarın daha fazlasını hak ettiğini düşündüm.

Bu arada Necati Cumalı Kültür ve Anı Evi, şu sıra koronavirüs önlemleri nedeniyle kapalı olsa da, normal zamanlarda pazartesi günü hariç her gün 09.00 - 17.00 saatleri arasında ücretsiz olarak ziyarete açık.