Hazırlayan/ Saadet Erciyas

Geçtiğimiz yıl Mayıs ayında kapatılan Ankara’daki müzenin giriş katında sergilenen ve en önemli eserleri arasında bulunan 1896 yapımı kuyruklu piyano ise İzmir’deki binada yer olmadığı için Alsancak Garı yanında bulunan TCDD 3. Bölge Müdürlüğü Kültür Merkezi’ne yerleştirilerek restorasyon yapılmak üzere korumaya alındı.

İstanbul, Ankara, Eskişehir ve İzmir’deki müzeler Devlet Demiryolları’nın kültürel mirası konumunda. Ankara Milli Mücadelede Atatürk Konutu ve Demiryolları Müzesi, Ankara Atatürk Vagonu, Ankara Malıköy Tren İstasyonu Müzesi, Eskişehir Demiryolu Müzesi, Eskişehir TÜLOMSAŞ Müzesi, İstanbul Sirkeci Müzesi, İzmir Müze ve Sanat Galerisi, İzmir Alsancak Garı'ndaki Atatürk Vagonu ve İzmir Selçuk'taki Çamlık Açık Hava Müzesi, demiryollarının 163 yıllık tarihi serüvenini izleyebileceğimiz eşsiz mekanlar arasında.

Demiryolu meraklılarının ve yaşamını demiryollarına adayanların mabedi konumunda olan Türkiye’deki demiryolları müzeleri arasında İzmir’deki müzenin binası da sergilenen eserler kadar özel. Bina Alsancak’ta yaşayan İngiliz tüccarlar tarafından 1800'lü yıllarda depo olarak yaptırılmış. Daha sonra İngiliz şirketlerin idari yapısı olarak kullanılan bina, demiryollarının millileştirilmesinden sonra İzmir - Aydın Osmanlı Demiryolu Şirketi İdarehanesi olarak hizmet vermiş. Bir dönem kurumun lojmanı olarak da değerlendirilen, kapı üstündeki ahşap cumbalı yapısıyla tipik Levanten konutunun özelliklerini gösteren iki katlı bina, 1990 yılından bu yana TCDD İzmir Demiryolu Müzesi ve Sanat Galerisi olarak kullanılmaya başlanmış.

Müzede neler var?

Türkiye’de demiryolları tarihinin başladığı kent olan İzmir’de, kurum kültürünü yansıtan önemli mekanlardan biri olan müzenin üzerinde çıpa desenleri bulunan demir kapıları 29 yıldır demiryolu sevdalılarına açık. Geçmiş yıllarda birçok kez ziyaret ettiğim müzedeki son değişiklikler dikkat çekici. Yapılan düzenlemeyle adeta müzenin üzerindeki tozlar alınmış, pırıl pırıl, keyifle gezilen bir mekana dönmüş. Eserlerin demiryolu birimlerine göre “yol”, “haberleşme”, “hareket odası” gibi belirli bir düzen içinde sergilendiği, daha görünür ve bakımlı olduğu izlenen müzede en önemli değişikliklerden biri de girişi neredeyse tamamen kapatan buharlı lokomotif maketinin kaldırılması olmuş.

Müze Müdürü Şinasi Duman, binanın tüm yenilenme sürecini TCDD 3. Bölge Müdürü Selim Koçbay ile birlikte sürdürdüklerini anlatıyor. Duman, “Girişte bulunan lokomotif maketimiz artık Alsancak Gar’daki bekleme salonunda sergileniyor. Onun kaldırılmasıyla açılan ve ferahlayan girişteki alanı, ziyaretçilerin demiryolları tarihini izleyebilecekleri temsili bir gar bekleme salonuna dönüştürdük” diyor.

Bu temsili salonun bir duvarında İzmir’in farklı istasyonlarından derlenmiş tarihi gar saatleri ve istasyon önlerinde kullanılan fenerler dikkat çekiyor. Bir başka duvarda ise bir dönem müze binasının girişindeki küçük bahçede sergilenen ve ne yazık ki bir gece çalınan Tarihi Gar Çeşmesi’nin fotoğrafının yer aldığı pano da artık daha görünür durumda. Panolarda müzenin bir önceki dönem müdürü, Rus dili ve edebiyatının en önemli Türk çevirmenlerinden Mazlum Beyhan’ın kaleme aldığı “Kimi gurbete ayarlıdır kimi sılaya, bazen kavuşmaya çeyrek geçer bazen beş vardır ayrılığa” diyen şiirlerinden dizeler de yer alıyor.

Cumhuriyetin tanığı bir binadan gelen eserler

İzmir’deki müze binası daha küçük boyutlu olduğundan, 25 Mayıs 2018 günü kapıları kapatılan Ankara’daki Demiryolu Müzesi ve Sanat Galerisi’nden getirilen eserlerin bir kısmı sergilenemeyeceği için depolara kaldırılmış. Müze Müdürü Şinasi Duman, Temmuz ayında Ankara’dan gelen eserlerin ve eşyaların buradaki eserlerle birlikte yeniden düzenlenerek demiryolu meraklılarına sunulduğunu anlatıyor. Müzenin en önemli eserinin hangisi sorduğumda, “Buradaki her objenin bir anısı ve çok özel değeri var” diyerek şunları söylüyor:

“Örneğin Orient Express’in yemekli vagonlarından gelen gümüş yemek takımları var üst katımızda. Cumhuriyet döneminde üretilen ilk lokomotifler olan Karakurt ve Bozkurt’un Eskişehir ve Sivas’da üretilmiş plakaları var.1800’lü yıllardan kalan İngilizlerin kullandığı ray maşası, manivela var. Üzerlerinde Ottoman logosu (O.R.C) yer alıyor. Ama bence en değerli eserlerden biri bir belge. Yol bölümünde sergilediğimiz yine İngilizler’den kalma Alsancak’ın 1860’lı yıllarına ait krokisi. Bütün Alsancak’ın detaylı bir krokisi var bu belgede. Liman’dan Hilal’e tüm demiryolları bölgesi, Gar’daki Saat Kulesi, atölyeler, gümrük ve ambar olarak işletilen depoların hepsi yer alıyor bu özel krokide. Daha önce sergilenmiyordu bu belge.”

Dergiler, belgeler, fotoğraflar

Alsancak Gar Müzesi’nde sergilenen değerli objelerin yanı sıra demiryollarına ait dergiler, kitaplar, eski gazetelerde yer alan Osmanlıca haber kupürleri ve siyah beyaz fotoğraflar da kurumun belleğine ilişkin önemli belgeler. Şinasi Duman, İzmir’deki müzede yer alan bu belleğe Ankara’dan gelenlerin de eklendiğini belirterek şu bilgileri paylaşıyor:

“Gazete arşivleri ilginç örneğin. 1928 yılına kadar olan gazete arşivleri var. Bu kupürlerin Osmanlıca’dan çevirilmesi gerekiyor. Fotoğraflar ise 1870-1890 yılına ait. Örneğin sergilediğimiz fotoğraflardan biri İzmir-Aydın hattında çalışan ikinci lokomotif olarak tanımladığımız 230004 plakalı buharlı lokomotife ait.1866 yılından bir lokomotif. Elde kalan en eski lokomotiflerden biri, Ortaklar’da çalışmış bir dönem. Bunun gibi fotoğraflar çok değerli, bir yandan tarıyoruz, dijital olarak kaydını yapıyoruz.”

Duman, demiryollarına ait bu özel dergilerin, kitapların, süreli yayınların ve kupürlerin bulunduğu dökümanların derlenerek akademisyenlerin araştırmaları için kullanılabileceğini de belirtiyor. Şinasi Duman, demiryollarının belleği konumundaki bu yayınların gelecek kuşaklar için objeler kadar değerli bir miras olduğuna dikkat çekiyor.

Demiryollarında kullanılan her şey bu müzede

Demiryolları tarihinin kronolojik olarak anlatıldığı müzede sergilenen belgeler arasında İzmir’de 1919 yılında Basmane’de açılan Şimendifer Mektebi’ne ait diploma ve bu okulun öğrencilerine ait fotoğraflar da var. Bir dönem demiryolcuların kullandığı haberleşme malzemeleri, telgraf, teleks cihazları, işaret fişekleri, vagon parçaları, plakalar, biletler, kıyafetler, yol personelinin yol yapımında kullandığı malzemeler, raylar, çiviler, ray kesme makinası, el aletleri, makasçı-manevracı fenerleri, 1856-1980 yılları arasında yurtdışından gelen yabancı imalat olan buharlı lokomotiflere ait özgün pirinç-demir döküm plakalar müzenin ilk katında sergileniyor.

İkinci katta merdivenleri çıkan ziyaretçileri dönemin garlarında bulunan “Symrna” tabelası karşılıyor. Sembolik olarak hazırlanan tabelanın etrafındaki objeler ise tarihi bir yolculuğa çıkartıyor gelenleri. Ankara’daki müzeden gelen eserlerin de sergilendiği ikinci katta bekleme salonlarındaki ahşap koltuklar, garlarda, tren vagonlarında görülen uyarı panoları, yemekli vagonlardaki gümüş, porselen, kristal servis takımları, sağlık araç gereçleri, bilet gişeleri, cep saatleri, demiryollarının ilk logosu olan uçan tekerlek logosu, madalyalar, gar binalarındaki çini ve döküm sobalar, dergiler, dokümanlar bulunuyor. Hafta sonları yüze yakın ziyaretçiyi ağırlayan müze Pazar ve Pazartesi günleri kapalı. Müzeye giriş ücretsiz.

Keşke…

Tarihi Ankara Gar kompleksi içinde bulununan ve Maliye Bakanlığı’na devredildiği için kapatılma kararı verilen Ankara’daki Demiryolları Müzesi ve Sanat Galerisi’ni yıllar önce ziyaret etmiştim. Ankara’da, kurulan yeni Cumhuriyet’in ihtiyacı modern bir otel olarak tasarlanan, ancak bu amaçla hiç kullanılmamış bina tüm cephesi kesme taştan yapılmış iki katlı ve oldukça büyüktü. Türkiye’nin her yerinden derlenmiş eserler geniş mekanda, ferah bir ortamda sergilenmişti. Müzenin kapatılacağını ve eserlerin İzmir’e geleceğini duyduğumda bir yandan sevinmiş bir yandan da “Bu eserler İzmir’deki müzemize nasıl sığacak?” diye düşünmüştüm.

Yenilenen müzeyi gezerken de gözüm Ankara’daki binanın ilk katında girişte yer alan 1896 yapımı kuyruklu piyanoyu aramıştı. Ankara Gar Gazinosu'nun yanı sıra Ankara Demirspor Lokali ve Eskişehir Demiryolu Hastanesi doktor yemekhanesinde kullanılmış olan piyano da çok sayıda mobilya, eser ve obje gibi İzmir’deki müzeye sığmamış.Yüksek bir maliyetle, ciddi bir onarıma ihtiyaç duyulan 1896 yapımı C. Bechtein marka Alman malı kuyruklu piyano şimdilik TCDD 3. Bölge Müdürlüğü'nün Alsancak'taki Kültür Merkezi’ne yerleştirilmiş.

Müzeden ayrılırken fark ettim ki, uzun yıllar müze binası gibi lojman olarak kullanılan, Tarihi Saat Kulesi’nin bulunduğu bina da boşaltılmış. “Keşke” dedim, “İzmir’in ilk saat kulelerinden birine ev sahipliği yapan bu tarihi bina, Alsancak Garı’nın arkasında bulunan Devlet Demiryolları’na ait, içinde onlarca tarihi yapının bulunduğu yerleşkedeki binalar, yurt dışındaki örnekler gibi, etkileşimli ve ülkemizde demiryollarının ilk başladığı kente yaraşır bir müzeye, bir kültür alanına dönüşse”…

Ankara’dan gelen kurumun mirasına sahip çıkan, keyifli bir sergi ortamı oluşturan demiryollarına sevdalı İzmirdeki yöneticiler, eminim böyle bir alanda çok daha güzel çalışmalara imza atar…