Hazırlayan/ Serdar Çelenk

Tam bu nedenledir ki, kadın saygı görmüştür. Üretkendir, canından can çıkartır. Anadır…

Doğa tanrılarından sonra insanlık ilk tanrısallığı kadına vermiştir. Erkek tanrılar yokken tanrıçalar vardı. Değişik adlarla Anadolu’nun bereket, üretkenlik tanrıçası vardı binlerce yıl boyunca.

Anadolu hep kadının kıymetini bildi. Çünkü kadın hep çalıştı, her anlamda üretti. Erkeğin doğumdaki fonksiyonunun bilinmediği dönemlerde, erkeğe tanrısallığı hiç yakıştırmadılar. Çünkü erkek aylak aylak dolaşıyor, avlanıyor ve meyve topluyordu.

İşin rengi değişince erkekler de tanrısallaştırıldılar. Hem de binlerce yıllık kadın egemenliğinden intikam alırcasına. Esas üretken olan kadın zamanla köleleşti. Kaba güç ön plana çıkmıştı

Kybele’den Artemis’e

Anadolu’da Kybele hükmünü sürdürürken, günümüzden yaklaşık 3 bin yıl önce İyonlar Dorların baskısı ile Kıta Yunanistanı’nı terk ederek Batı Anadolu ve adalara yerleşmeye başladılar. Gelenek ve göreneklerinin yanında inançlarını da beraberinde getirdiler.

Ay ve av tanrıçası Artemis her zaman güzel bir kadın, elinde ok ve yayla betimlenir. İyonlar bu topraklara, Anadolu’ya geldiklerinde karşılaştıkları insanların, inançları farklı da olsa, yine bir kadına taptıklarını gördüler. Bu rahatlatıcı, işleri kolaylaştırıcı bir şeydi.

İşte dönüşüm burada yavaş yavaş başladı. Kybele’nin Artemis’e, Diana’ya ve Hıristiyanlığın bölgeye hakim olması ile Meryem Ana’ya… Ama hepsi üretken, hepsi saygı değer, hepsi kadın. Çünkü bu topraklar, Anadolu kadını yüceltmeyi, tanrı katına çıkartmayı seviyordu…

Hac Merkezi Artemision

Artemis’i o kadar yücelttiler ki, onun için Efes’e dünyanın en görkemli tapınağını inşa ettiler. Antik dünyanın yedi harikasından biri olan tapınak, görkemi ve dini özellikleri ile tüm dünyadan her yıl on binlerce ziyaretçi çekiyordu. Bir hac merkeziydi, ama aynı zamanda ticaret ve bankacılık merkezi. Hindistan’dan Portekiz’e çok geniş bir coğrafyada saygı görüyordu.

Tıpkı günümüzde Vatikan gibi bir gücü ve sahip olduğu araziler ve mülkleri olduğunu biliyoruz. Örneğin Belevi’deki, günümüzde de küçük şekliyle var olan gölün balık tutma hakkı yıllık ücret karşılığı kiraya verilirdi. Arazilerin kiraları da önemli bir gelir kaynağı idi.

Ama asıl büyük servet tapınağa bırakılan adaklardan geliyordu. Bunun yanında çok güvenli bir yer olmasından kaynaklanan banka işlevi en önemlisiydi. Zenginlerin değerli eşyaları ve paraları tapınakta saklanırdı. Büyük meblalar oluşturan paraların tapınakta tembel tembel yatmalarına gönülleri razı olmayan rahipler, paraları çalıştırmaya karar verdiler. Kredi şeklinde verilen paralar, tapınağın servetine servet kattı. Bu zenginlik rahiplerin gözlerini ve gönüllerini kör etmeye başladı. Kafalarına bu serveti almayı ya da çalmayı koymuşlardı bir kere. Ama halkın da bundan haberi olmaması lazımdı.

Tapınak Yanıyor

Her zaman tapınağın çevresinde dolaşan akıl hastası Herostratos geldi akıllarına. Kapıp getirdiler baş rahibin karşısına. “Adının tarihe geçmesini istermisin? Gelecekte insanlar hep senden bahsetsinler.” diye sordu baş rahip. Herostratos’un gözleri parladı. Nasıl parlamasın ki? İnsanlar bugüne kadar onu hiç ciddiye almamışlardı. Rahiplerin yardımı ile ahşap çatılı tapınak bir gece Herostratos tarafından cayır cayır yakıldı. Ama hazineler ve paralar kaçırıldıktan sonra.

O gece aynı zamanda Büyük İskender’in Makedonya’da dünyaya geldiği geceydi. Tam 21 yıl sonra Büyük İskender yanmış, yıkık Artemis tapınağı ile karşılaştığında gerçeği, daha doğrusu bu rastlantıyı öğrenecekti. Tanrıça Artemis’in kadınların zor anlarında, mesela doğumda hep kadınların yanlarında olduğunu bile İskender; “Demek tanrıça Artemis benim doğumumda annemin yanında olmak için Makedonya’ya geldiğinden, tapınak korumasız kaldı ve yakıldı. Bunun sorumlusu benim” dedi.

Tapınağın yeniden yapılması için para vermek istedi. Ama bu pek de masum bir istek değildi. Kendi adının kocaman harflerle yazılması şartını Efesliler diplomatik bir manevrayla geri çevirdiler. “Bir tanrının diğer bir tanrıya tapınak yaptırdığı nerede görülmüş. Bu bizim gibi ölümlülerin işi.”

Efes’e Zenginlik Getirdi

Dedik ya, Artemis antik dünyada çok ünlüydü. Dünyanın her yerinden, akın akın insanlar on binlerce insan Efes’e akıyordu. Kimisi Artemis’e saygısından, kimisi de merakından. Yani tam bir turistik hareket. Gemilerle gelenler bir yanda, kervanlarla, atla, yaya gelenler diğer yanda. Ama hedef hep Artemis tapınağı. Görkemi ile göz kamaştıran, devasa Artemis Tapınağı.

Efes’i gördün, Artemis tapınağını da gördün. Önünde fotoğraf çektiremeyeceğine göre, dönüşte nasıl anlatacaksın, nasıl ispat edeceksin onu gördüğünü. Tam burada hediyelik eşya sektörü devreye giriyor. Özellikle gümüşten yapılan Artemis figürleri, Artemis tapınağının küçük modelleri gelenlere peynir ekmek gibi satılıyor. Bunları üreten kuyumcular, satan esnaf paraya para demiyor. Herkes hayatından çok ama çok memnun…

Efes Artemisi Uludur

Gel zaman git zaman, Hristiyanlık tüm Anadolu’da yaygınlaşmaya başlıyor. Havariler, misyonerler Anadolu’da cirit atıyorlar. Özellikle Aziz Pavlos Hristiyanlığın yasak olduğu dönemde, Roma egemenliğindeki Efes’te kamp kuruyor. Başta ciddiye alınmayan Aziz Pavlos, başarılı bir şekilde insanları ikna etmeye başlayınca, başta esnaf ve kuyumcular olmak üzere Artemis’in gücüne sığınmış Efesliler rahatsız olmaya başlıyorlar.

Kuyumcu Demetrius’un önderliğinde büyük tiyatroda buluşan küçük bir kalabalık, içerdeki protestolar dışarda yankılanmaya başlayınca, tiyatro meraklılarca doldukça dolmaya başlıyor. Efeslileri kışkırtan Demetrius sahneye çıkıyor ve şöyle konuşuyor : “Sevgili Efesliler, gördüğünüz, duyduğunuz gibi bazı densizler, “Elle yapılan şeyler tanrı değildir. Tanrı tektir, o da bizim tanrımızdır.” diyerek Artemis’i küçültmeye, yok etmeye çalışıyorlar. Bunu önleyemezsek, bu sonumuz olur.” “Efes Artemisi Uludur”

Bunu duyan Efesliler protestoların dozunu daha da artırıyorlar. “Efes Artemisi Uludur” cümlesi tüm tiyatroda, daha sonra da cadde ve sokaklarda, agorada yankılanmaya başlıyor. Yöneticiler protestoları engelleyemeyince tek çözüm olarak Aziz Pavlos ve yardımcılarını tutuklayıp, şehir surlarının kulelerinden birine hapsediyorlar. Bu şekilde Aziz Pavlos da öldürülmekten kurtuluyor.

 

Günümüzde Artemision

Efes Artemis Kültü ve Tapınağı o kadar önemlidir ki, önemini anlatmaya kitaplar yetmez. Ancak gelin görün ki, günümüzdeki durumu bunu anlatmaktan çok ama çok uzaktır. Bir çukurun içinde 3-5 blok taş, birkaç parçanın düzensiz yapıştırılmasından oluşan bir sütun. Hepsi bu. Biz rehberler olarak, anlatımla bu önemi konuklara anlatmaya çalışıyoruz.

Dünyanın 7 harikasından biri olan Artemision’un çevre düzenlemesi yapılması, Selçuklu hamamı, İsabey camisi, St.Jean Bazilikası ve kale ile bağlantı yollarının yapılarak bir gezi güzergahı haline getirilmesi gerekiyor. Her şeyden önce de burada bir Ziyaretçi Merkezinin yapılması gerek, ki burada modern sunum teknikleri ile Artemis’in hikayesi, önemi, Anadolu’nun kadına verdiği önem vurgulansın.

Efes Müzesinin hazırladığı bir proje ile teorik olarak bunun gerçekleşmesi planlanıyor. Ancak devletin kısıtlı olanakları ile sınırlı olmaması için Uluslararası Sürdürülebilir Turizm Derneği bir el uzattı. Artemision’un şanına uygun olarak bu projenin revize edilmesi gündemde. Bunun için dernekle bakanlık arasında protokol oluşturulmasına yönelik görüşmeler sürüyor.

Günler ne getirecek, göreceğiz…