Ne anlatırlardı bize?

Kim akıl etti, çamuru böyle işlemeyi, ilkin onu belki.

Saltanatı ne kadar sürdü, onca emeğe değdi mi, ne işler tuttu çilekeş destiler?

Eyüp oyuncakçılarında eskiden düdüklü mini destiler olurdu.

Yolu düşen çocuğuna alırdı, iki avuçla kavrayabileceği büyüklükte yani minnak desticiklerdi bunlar, ağzı ufacık, düdüklüydü, üfleyince inceden öterdi, renkli çizgileri, şekilleri olurdu üstünde. Mat diye hatırlıyorum, sırlısı da vardır mutlak, hâlâ var mı ki? Eyüp’te oyuncakçı kaldı mı ki? Çocukların oyuncağa meyli ne kadar kaldıysa, belki ancak o kadar, yani ha var ha yok…

Desti deyip geçmeyin, ağaç dibinde, bahçe köşesinde, mutfakların en itibarlı yerinde durur, içindeki suyu terleyerek soğuturdu, ağzına çam kozalağı kapatılırdı, yeşil kozalak çamsakızı kokusu verirdi suya.

Desti çamurundan çanak çömlek, göveç, yayvan ve çift kulplu çukur göveç de yapılırdı. Sır’sızsa yağlanarak uzun süre çarşı fırınında parlayana dek tutulur, yağ sırı çekilirdi, onda pişen yemeğin tadı başkaydı.

Koca küpler de yapılırdı, zeytinyağı depolamak için, zeytin koymak için, anforalar yapılırmış eski çağlarda, şarap taşımacılığı için. Batık gemi anforaları da sır saklıyor, hiçbiri anlatmıyor şarabın sırrını…

Gözyaşı kabı, mum çanağı, saksı da yapılırdı, sonuncusu hâlâ yapılıyor, ama, destiler tedavülden kalktı artık, buzdolapları çıktı çıkalı. Var gene tarlada, yaylada belki, ama, saltanatın yarısı gitti, meşrutiyet geldi, ortak zorlu çünkü ve zahmetsiz… Ama hiçbir markanın soğuttuğu su çamsakızı kokmuyor…

Bu desti yığını bizim Menemen desti üreticisinin orası olmalı, diye geçti aklımdan.

Doldur yârim destini/ şu karşıki çeşmeden/ baban seni eversin/ büyük aşka düşmeden’ der ya manii, bence eksik, ‘baban bizi eversin/ aşka yenik düşmeden’, olmalıydı. Laf olsun desti (torba) dolsun makamından söz işte…

Dertsiz tasasız kalın, destisiz kalmayın, eski zaman masalı demeyin, Menemen’e yolunuz düşende desticileri gezin, hem belli mi olur, belki düdüklü Eyüp desticiği de bulursunuz, çocuk olursunuz… Destiler dile gelmez, siz dile gelirsiniz, kalbiniz de galeyana gelir…

Destinizdeki su hep soğuk kalsın, ateşinizi alsın!