Hazırlayan/ Ekin GÖKALP

Zodyak takım yıldızını, 12'ye bölünmüş büyük bir kozmik saat gibi düşünebilirsiniz. 12 adet burç var ve her birini bu dev saati oluşturan 1 saat dilimi gibi hayal edelim. Her burçtan geçiş 2160 sene sürüyor. Bir burcun başlangıç noktasından geri dönüşü toplam 26.000 yıl. Her burcun yol aldığı 2160 sene “kozmik çağlardan” birini oluşturuyor. Bu hesaplamaları inceleyince “gökyüzünde ne varsa yerde de o vardır” sözünü anımsamamak elde değil. Fakat ben bu cümleyi tersten okuduğumda daha anlamlı geliyor, “yerde ne varsa gökyüzünde de o vardır”. Fikrimce bu matematik daha doğru, çünkü acunsal enerjiyi aktivite eden bilinçli ya da bilinçsiz olsun fiziksel enerjidir. Yani bizi gökyüzü değil, biz gökyüzünü inşa ediyoruz. Varoluş labirentinde insandaki bireysel ve kolektif değişimler gökyüzünü tetikliyor, yukarıdaki devasa saat bu enerji akımıyla uyumlu çalışıyor; biz değiştikçe çark bazen hızlı, ansızın, hatta yıkıcı biçimde dönebiliyor, böylece kozmik çağları oluşturuyoruz. Ancak doğa ananın, az evvel bahsettiğim acunsal enerjiyle hala derin ve gizemli bir bağı var; hala diyorum çünkü çoğumuz bu bağı çoktan yitirdik. Çok azımız bu görünmez sihirli ilişkiyi koruyoruz. 2012 Foton Çağı'nın başlamasıyla yeryüzünde, “kutsal misyonu olan aydınlanmış insan” tiplerinin çıktığından bahsediliyor, işte söz ettiğim bağı koruyan kişiler belki de onlardır. Doğa Ana'nın ve Işık İşçileri'nin gökyüzüyle kurduğu temas bakir ve gizemli fakat yeryüzünü ayakta tutan bir bilince sahip çünkü bu farkındalıktan uzak duranların maddesel alanda yarattıkları her şey (aklınıza gelen her şey, duygu ve düşünceler de dahil) bütüncül kavrayışı sekteye uğratıyor. Sahneye virüs, doğal afet ve kronikleşmiş savaşlar çıkıyor. Bu anlamda Covid-19 negatif ağ kaynaklı minik çipler gibi ve üreticileriyse olumlu enerjilere kapalı bireyler.

Gökyüzü bizim aynamız

Satürn ve Plüton iki kötücül gezegen, her ikisi de uzun süredir Zodyak’ın Şeytan lakaplı negatif burç simgesi olan (bu yazdığım yanlış anlaşılmasın yeryüzündeki tüm Oğlak burcu bireyleri böyledir demek istemiyorum ki ben de Oğlak burcuyum) Oğlak takım yıldızında ilerliyorlar (Satürn2017/ Plüton 2008'den beri burada). 2020 boyunca yaptıkları kare ve kavuşum açılarıyla da büyük bir güç oluştuğunu simgeliyorlar. Bu iki şeyin simgesi: ilki dünyanın aşırı uçlu iki kutba ayrıldığını gösteriyor. Süper iyiler ve Süper Kötüler var. İkincisi savaş ve kitlesel ölümler. Yukarıya verdiğimiz enerji bu. Gökyüzü aslında bizim aynamız, bir nevi günlüğümüz, ilmek ilmek dokuduğumuz bu tarihsel atlas bizim eserimiz. Çağları yaratan iyicil ve kötücül (bireysel ve kolektif) enerjileri düşündüğümüzde bakalım karşımıza ne çıkıyor.

1975’ten bu yana Kova Çağı'nın geçiş döneminde olduğumuz belirtiliyor. Dünyanın büyük bir değişimden geçtiği; çok daha büyük bir dönüşümün eşiğinde olduğu düşünülüyor. Bitmek üzere olan çağ ise Balık Çağı. 2025 ise, Kova Çağı’na geçişin tepe noktası olarak öngörülmüş. Hint mistisizminde Kova Çağı, “beklenen altın çağ” olarak anılıyor. Uzun süredir (Hz. İsa”nın doğumundan beri) içinde bulunduğumuz zaman “Kali Yuga” (Karanlıklar ve Cehalet Çağı”(Balık Çağı) olarak adlandırılmış. Tam şuan geçiş dönemi olan “Krita Yuga” (Zor Köprü) zamanındayız. Bizi bekleyen şeyse Satya Yuga (Rönesans/Altın Çağ/ Kova Çağ'ı)....

Balık Çağı'nın yöneticileri Neptün ve Jüpiter; din, köklü inançlar ya da dogma, körü körüne inanış, reddetme, bilimsellikten uzaklık, ruhu akıldan üstün sayma vb. kısaca bu çağın belli başlı önemli gerçekleri... Kova Çağı'nı ise aklı ve devrimleri yöneten Satürn ve Uranüs temsil ediyor. Astroloji, ezoterik bilgi, bilim, analitik düşünme, teknoloji, uzay ve uçak sanayii, uzaktan eğitim, tıp alanında devrimler, hastalıklara çareler, hümanizm ve biz kavramı, Yeni Çağ'ın belli başlı gerçekleri.

Ocak ayında start verildi

Peki Covid-19? Nasıl ve neden oluştu? Asırlardır olan tüm felaketleri bireyselden kolektife sıçrayan; sonrasında da gökyüzünde izlenen negatif düşünce ağları olarak düşündüğümüzde, Covid- 19’un çıktığı dönem astrolojik açıdan çok anlamlı. Plüton ve Satürn arasındaki kavuşum ve kareler Ocak ayında start tuşuna bastılar diyebiliriz. Kötü ve İyi arasındaki savaş başladı. Belki gerçekten çok kötü niyetli insanların yarattığı biyolojik bir silah bu virüs ya da kötü enerjinin, Doğa Ana ve hayvanlar üzerindeki hükmüne “yeter artık” diyen bir fitil... (çok teori var) Ardından Balık'ta gerileyen Merkür, Balık'taki Neptün ile kavuşum ve kareler yaptı... Neptün gizemler, sis perdesi, yalanlar, gizli işler, sahne arkası, hastalıklar ve bağışıklık sistemini simgeler. Merkür ise bedenimizde akciğerlerimizi ve solunum sistemimizi yönetir. Resmi görmek çok da zor değil. 20 Mart 2022 sonrası Satürn Kova'ya geçiyor... Bu akıllara Covid-19'un Altın Çağı başlatan, şimdilik kötücül olan ama yarattığı etkilerle daha sonra iyicil yeni başlangıçlara ışık tutan “geçiş için yardım mı?” sorusunu getiriyor. (Hümanizm, tek yürek olma, merhamet, paylaşım, şifa keşifleri...) Ya da dünyayı daha da kötücül hale getirecek, daha da bencilleştirip kendi içine dönmeye zorlayacak, tek merkezli, tek dilli, tek para birimli (ki bir tuşla yönetilmesi kolay olacak) olmasını sağlayacak akıllı bir ağ mı?

Cevaplar ne olursa olsun her açıdan Çağ'ı yaratan enerjileri kavramak, kesin hatlarla ortaya koymak ve gelecek senaryoları çizmek çok zor. Bu noktada herkesin hayali kendi geleceğini oluşturabilir. Neptün Balık enerjisi de biraz bu yüzden orada, gökyüzünde bizimle duruyor. Korku, bilinmezlik, düşük bağışıklık, hastalık korkusu, ilahi güçlerden yardım, korunma duygusu, gizem, geleceği görememek...

Altın Çağ'a ne kadar hazır olduğumuz gerçeğini anlamaya başladığımız bu dönem, gökyüzü atlasında kayda alınıyor. Kelebek etkisine olan inancımızın tazelendiğini, doğayı ve insan olma bilincini ne kadar uzun süredir ihmal ve ihlal ettiğimizi, tek düze inanışların ilmin ardında kaldığını, doğru bilginin ne kadar zor elde edildiğini ve sağlıksız egoda ne denli ileriye gittiğimizi; o gizem dolu sis perdesini araladığımızda kolaylıkla anlayabiliyoruz... Anlayamadıklarımızsa hep bizimle. Zaten bunca yıldır yol almamızı sağlayan da anlayamadıklarımız değil mi?

Doğa Ana'nın üstün bilgeliğiyle birlikte sonsuza dek yol almaya...

Umutla...

Ekin Gökalp kimdir?

1978’de İzmir’de doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini İzmir’de tamamladı. Daha sonra, Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. 2003’ten bu yana Dokuz Eylül Üniversitesi, Yabancı Diller Yüksel Okulu’nda, İngilizce Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalışmakta. Uzun zamandır şiir ve öykü yazıyor. Son birkaç yıldır yazdıklarını paylaşıyor. Öyküleri Kurşun Kalem, Lacivert ve Sözcükler gibi dergilerde yayınlandı. Dokuz yaşındaki Mir'in annesi. Boş zamanlarında resim çiziyor ve oğlu için sessiz kitaplar hazırlıyor.

Kötü ve İyi arasındaki savaş başladı

Belki gerçekten çok kötü niyetli insanların yarattığı biyolojik bir silah bu virüs ya da kötü enerjinin, Doğa Ana ve hayvanlar üzerindeki hükmüne “yeter artık” diyen bir fitil.