Cihat Aşkın, “Salgın bizi yalnızlaştırmamalı” başlıklı bir açıklama yayımlayarak il sağlık kurullarına seslendi.  Bilgi ve tedbir göz önüne alınarak yapılan her türlü yüz yüze, canlı ve katılımcı sanat ve eğitim hareketini desteklediğini belirten Aşkın, “Biz sanat ve kültür insanları – eğlence mekânlarında eğlenen- kalabalıkları oluşturmuyoruz, bizler düşünen ve bilgi, enerji üreten kesimi oluşturuyoruz. Toplumun bize daha çok ihtiyacı var” dedi.

Aşkın, salgından dolayı ekonomik zorluk çeken meslek sahiplerinin nasiplenmesi dışında toplumun ruhsal olarak da kültür ve sanat ihtiyacı olduğunu belirtti.

Aşkın’ın Instagram hesabından paylaştığı açıklama şöyle:

“Salgın bizi korkutuyor. Bulaşıcı olması ve insanlara geçtiği anda sonu ölümcül bir olasılığa doğru yönelmesi bizi korkutuyor. Bu korkunun içimize saldığı sinme hissi ise daha da korkunç.

Salgın amansız bir düşman gibi ruhumuza ve benliğimize girmiş durumda. Koronadan daha tehlikeli bu korku. İçimizi sürekli kemiren ve bizi yalnızlığa iten bir korku bu.

Korkulan şey ise bilinmezliktir. Bildiğimiz, tanıdığımız bir şeyden korkar mıyız? Bence bunun cevabı hayır. Asıl, bilinmezlik bizi korkutan şey.

Aşının tutmayacağı ve ilacın bulunmayacağı korkusu var hepimizde. Peki nasıl öğreneceğiz? Nasıl bilgi sahibi olacağız? Yaklaşık sekiz aydır bu korkunun içinde yaşayarak tecrübe kazandık gibi. Salgından korunmak, maske ile yeterli derecede bulaş mesafesinden korunmak ve temizlik ile mümkün. Bunları biliyorsak ve uyguluyorsak korkmamız için bir neden yok.

Korkulan şey ise cehalet, umarsızlık ve insanların alışkanlıkları. Ben asıl bundan korkuyorum. İnsanları bu bilince getirmeye çalışmalı ve sürekli hatırlatmalıyız.

Kültür ve sanat bir eğitimdir. Toplum eğitimidir. Birey eğitimidir ziyadesiyle. Kültür ve sanatı bilgi ile halka ulaştırmak ise topluma yapılacak en önemli hizmettir. Gerek eğitim kurumlarında, gerek sanat kurumlarında bilginin ışığıyla alacağımız tedbirler, onları hassasiyetle uygulamak ve bu bilinci toplumun geneline yaymak öncelikle üniversitelerin sonra da kurumların vazifesidir. Umarsızlık devam edecek, kötülük ve her türlü bozgunculuk devam edecek, karşı çıkanlar zaten hep olacaktır. Ama yapılacak olan iş, tüm bu işlemez yanlara karşı bilgiyi, kazanılmış tecrübeleri aktarmak ve insanları yine de bilince davet etmektir. Bu benim için kültür ve sanattır. Başkası için farklı bir dal olabilir ancak davranış açımız hep bilgi ve tedbirle davranarak iyilik hareketini yaymak olmalıdır.

Bizler mesajlarımızı kare çerçeve içine alınmış ekranlardan vermeye çalışıyoruz. Bu durum yokluklar içinde kabul edilebilir ancak gerçek hayat sahnesine benzemez. Bilgi ve tedbir sonucu uygulanacak olan her türlü yüz yüze, canlı ve katılımcı sanat ve eğitim hareketini destekliyorum. Yetkili kurulları bu çerçevede davranmaya davet ediyorum. Biz sanat ve kültür insanları – eğlence mekânlarında eğlenen- kalabalıkları oluşturmuyoruz, bizler düşünen ve bilgi, enerji üreten kesimi oluşturuyoruz. Toplumun bize daha çok ihtiyacı var.

İl sağlık kurulları kültür ve sanat etkinliklerini iptal etmesinler, bilakis bu dönemde toplumun daha fazla ihtiyacı olduğu için kontrollü bir şekilde uygulanmasına izin versinler. Aç ve açıkta kalan meslek sahiplerinin nasiplenmesi dışında toplumun ruhsal ihtiyacı da bunu gerektirir.

Aksi takdirde korku bizim için salgından daha da kötü bir etken olacaktır.”