“Elinden tuttuğum gençler gerçekten beni çok mutlu ediyorlar. Müzikle ilgilenen gençler çok saygılı ve terbiyeli oluyorlar. Çünkü müziğin, o devin önünde o kadar çok yapacak şey var ki…”

Röportaj/ Lütfü DAĞTAŞ

İçinde bulunduğumuz 2020 yılı Alman besteci, deha Ludwig van Beethoven’ın doğumunun 250. yıldönümü. Ünlü piyanistimiz Gülsin Onay, bestecinin doğumdönümünden hareketle “Gülsin Onay- Ludwig van Beethoven” başlığıyla albüm çıkarttı. Gülsin Onay ile Beethoven üzerine söyleştik.

Sayın Gülsin Onay, içinde bulunduğumuz 2020 yılında gündemimize sınır tanımaz biçimde pandemi yerleşti. Klasik müziğin dehası olarak nitelendirilen ünlü Alman besteci Beethoven’in (250. doğum yıldönümü tüm dünyada görkemli pekçok etkinlikle kutlanacaktı, olağanüstü dönem buna engel oldu. Ülkemizde Beethoven’ın 250. doğum yılı dolayısıyla öne çıkan çalışmalardan birisi de sizin “Gülsin Onay- Ludwig van Beethoven” başlıklı albümünüz. Piyanist olarak sizde yaşayan Beethoven’ı bize anlatır mısınız

Beethoven günümüzden 250 yıl önce, 17 Aralık 1770 tarihinde doğdu. İnşa ettiği olağanüstü müzik dünyasını ve o dünyanın sağlam yapısını hiç bir şey bozamadı. Beethoven kadar, tuşların üzerine gönderdiği vahşice duyguları ve müzik patlamalarını iz bırakmadan silen, sonra da hepsini yine kendisi teselli ederek, göklerde gezdiren çok az besteci vardır... Tabii uzun sürmeden, o şefkatli okşamalar yerini tekrar volkanik patlamalara bırakır. Nasıl bir mücadele, nasıl bir isyan ve nasıl bir yakarışla, ilan-ı aşktır o…

Benim için Beethoven orkestrayı piyanoda en çok kullanan besteci. Çok büyük imkânlar sağlamış. Hem renk olarak, hem karakter olarak adeta bütün orkestrayı piyanoda hissedebiliyorsunuz. Bununla birlikte Beethoven’ın çok farklı yaratıcılık dönemleri var. Bu dönemlerde ortaya çıkan eserler de birbirinden farklı. Sağır olduktan sonra bestelediği op.111 bambaşka bir dünya, Pathetique çok farklı, Ay Işığı, Les Adieux da öyle. Yani çaldığım çok farklı dönemlerdeki farklı bestelerinde, besteciyi ayrı karakterlerde hissedebiliyorum. Çok zengin bir müzik var. Aynı zamanda çok derin ve ifadeli.

Her zaman, “iyi ki piyanist olmuşum,” diye şükrediyorum. Yoksa Op.111'i, Waldstein'i, Pathetique'i çalma şansından, zenginliğinden ve fırtınaların en coşkulusunu yaşamaktan yoksun kalacaktım! İyi ki doğdun, iyi ki varsın Ludwig, sensiz bir dünya çok eksik olurdu…

Klasik müziğin dehası Ludwig van Beethoven’ın tutkusunu yansıttığı tek şeyin müzik olmadığını yaşam öyküsünü okuduğumuzda hemen anlıyoruz. Beethoven tutkunuzdan hareketle Beethoven’ın aşkları konusunda, bilgilerinizden hareketle, işin dedikodu yanına aldırmayıp aşklarının müziğine yansıması konusunda neler söylemek istersiniz?

Bütün bestecilerin çok hareketli, çok dramatik ve zaman zaman üzücü tecrübelerle aşklarından müziğe bazı ifadelerin yansıdığını görebiliyoruz. Bunu Beethoven’da da hissedebiliyorum. Bazen neşeyle coşuyor bazen de büyük bir acıyı hissettiriyor.

Beethoven’ı klasik müzik dünyasında farklı kılan nedir?

Beethoven’ı farklı kılan özelliği eserlerinin görkemli mimarisidir. Senfonilerinde, konçertolarında, quartetlerinde ve sonatlarında.  Görüyoruz ki bütün bu eserlerinde büyük kontrastlarla çok büyük bir renk paleti var. Yani  iki kutup arasında ve bütün renkleri kullanarak çok geniş ifadelere yer vermiş. Aynı zamanda tempoları, ritimleri de çok değişik. Sürprizlerle dolu.

Yaşamı boyunca sağlık sorunları yaşayan Beethoven, 1801’de işitme kaybı yaşamaya başlamış, 1817’de tamamen sağır olmuş. Ancak sağırlık müzik yaşamını hiçbir biçimde etkilemediği gibi, 9. Senfoni dahil birçok büyük eserini bu döneminde bestelemiş. Bu mucizevi deha elbet sizi de etkilemiştir. Düşüncelerinizi bizimle paylaşmak ister misiniz?
Bu gerçekten müthiş bir mucize. Elbette insanın iç kulağı var. Gözünüzü kapattığınızda hayalinizde istediğiniz insanın sesini duyabilirsiniz. Onun için de müzik sanki duymak istediğimiz yaşayan varlıkların sesi gibi.. Beethoven bu seslerin, notaların nasıl tınladığını çok iyi biliyor. Ama tabii bu özel dönem çok daha büyük bir derinlik katmış eserlerine.. Sağır olduktan sonra bestelediği eserlerde o farkı görebiliyorsunuz.

Sizinle ilgili söyleşilerimde, icracılığınızın ötesinde öğretmen yanınızı da anıyorum. Müzik dünyasında pek çok gencin elinden tutuyorsunuz. Bu içten çabanızın verimliliğine ilişkin neler paylaşmak isterdiniz bizimle?
Elinden tuttuğum gençler gerçekten beni çok mutlu ediyorlar. Müzikle ilgilenen gençler çok saygılı ve terbiyeli oluyorlar. Çünkü müziğin, o devin önünde o kadar çok yapacak şey var ki… O dağın tepesine çıkmak için çok yolları olduğunu hissediyorlar. Onun için o güçlüğün önünde de saygıyla sevgiyle yol alırken kazanımları hayatlarına da karakterlerine de yansıyor. Onun için pırlanta gençler  diyorum onlara. Bu zorlu yoldaki çok yönlü kazanımları çalış biçimlerine de başarılarına da yansıyor.. Bundan hem kendileri mutlu oluyor, hem de onların o mutluluğunu görmek beni iki kat mutlu ediyor. Gençlerle çalışmaktan büyük mutluluk duyuyorum 

Genç müzisyenler düzleminde, “müziğinin insanlar için bir güç ve umut kaynağı olduğu” belirtilen Beethoven’ın yeri konusundaki saptamalarınızı bizimle paylaşır mısınız?

Beethoven'ın müziği insanlar üzerinde iyileştirici ve birleştirici etkisi olan, güç ve umut veren muazzam bir hazine. Genç müzisyenler için Beethoven, gerek yaşamındaki her çeşit zorluklara karşın yılmadan verdiği mücadele, gerekse 9. Senfonisinin koral bölümünde somut ifadesini bulan “sevgi, kardeşlik, barış” ideali ve tüm bunların yansıdığı olağanüstü etkileyici ifadeler içeren eserleri ile büyük bir yol gösterici.