Maçın en gergin anlarıydı. Faul atışı yapılacaktı. Hakem topun atılacağı noktayı gösteriyordu. Yeni kurallar gereği beyaz bir yarım daire çizmişti. Seyirciler can hıraş bağırtı içinde bir an önce gol atılmasını bekliyorlardı... Top dikildi, atışı yapacak futbolcu gerildi...

Aaaa o da ne?

Beyaz küçük bir köpek jet hızıyla koşup topu yakaladı… İlk şaşkınlığın ardından herkes gülümsemeye başladı. Az önce ağzından köpük saçarak bağıran, gözleri heyecandan kızarmış taraftarlar bile sakinleşmiş köpeğe bakıyordu... Futbolcular tutmak istediği, ancak felfecir gözleriyle ışık saçan köpeği yakalayamadılar. Sonra bir futbolcu topu dışarı attı... Küçük sevimli yaramaz peşinden koştu, ama anında geri döndü... Bu kez diğer topları saklayıp kapıya doğru topu attılar o da peşinden çıktı ve kapılar kapanınca bir daha geri dönemedi...

Bu olay geçen hafta Karagümrük-Giresunspor maçının oynandığı Vefa Stadı'nda yaşandı...

Biz ekran başında gülümsedik. Futbolcular, hakemler gülümsedi. Taraftarlar gülümsedi, hatta kahkaha attı. Tezahürat bile yaptılar.

Oysa birkaç dakika önce “Ölmeye ölmeye geldik” diye bağırıyorlardı... Bir küçücük köpek belki de onlara sporun ölmek için değil, yaşamak için yapıldığını hatırlattı...

Güldüler, gülümsediler.

Demek yapabiliyorlardı...

Adrenalin seviyesi tavan yapmış futbolcular bile sakinleşti...

“Ne var bunda?” diyebilirsiniz ama çok şey var.  

Yüzyılın en gözde sporu olan ve çok geniş kitlelerin ilgilendiği futbol, ne yazık ki fanatiklerin sırnaşma alanına dönüştü. Rakibi düşman gibi gören, başka ülkenin milli marşını ıslıklayacak kadar gözü dönmüş kitlenin, seyir sporu haline geldi.

Gerçek sporsever giderek statlardan uzaklaştı.

Yöneticiler derseniz kendi eksikliklerini kin dolu sözlerle kapatmaya çalıştılar.

Sonuçta,  şahane bir keyif ortamını el birliği ile yok edip, savaş alanına çevirdik.

Ama küçücük labrador kırması sevimli köpek birkaç dakikalığına bile olsa bu ortamı değiştirdi...

Daha ne yapsın?