“Kopuk ve Hiç” ya da Yaratıcı Yazarlık Atölyesi
Kopuk, hem kopmuş olanı, hem de toplum kurallarına aldırmayan, işsiz güçsüz, serseri, başı boş olanı imler. Hiç’i “yargısı olumsuz tümcelerde eylemin anlamını güçlendiren” belirteç olarak biliriz.
“Kopuk ve Hiç”, yazın yaşamında şiiri başat tutan, yazınsal emeğine araştırma, inceleme kitapları, yayıncılık, dergicilik, atölye çalışmalarını da ekleyen, kitap fuarlarında koşturan Aydın Şimşek’in ilk roman çalışması.
Şimşek’in 1980’den bugüne değin yazın-düşün yaşamında, çeşitli kültür-sanat dergilerinde yazıişleri müdürü ve sanat yönetmeni olarak görev aldığını biliyorduk. “Deliler Teknesi” Dergisi'nin ve Kanguru Yayınları’nın sahibi olduğunu da. Buna romancılığını da ekledi Şimşek.
2011-2016 yıllarını kapsayan Antakya, Ankara, Datça, Eskişehir, İzmir arası yolculuklarda, telaşlar, koşturmacalarla yazılmış bir roman Kopuk ve Hiç.
Şimşek, kopuk ve hiç sözcüklerini işlevsel kılıp “kıyıda köşede kalmışların, azların, ayrıntıda kalmışların, öbür günü olmayanların umutlarını yaz”dığını söylüyor.
Destek Yayınları’ndan çıkan “Kopuk ve Hiç” romanı kafamızı da karıştırmadı değil hani! Farklı, hatta biraz da okunması zor bir roman gibi görünse de Şimşek zoru denemiş. Buna karşın romanın birkaç baskı yaptığını, ilgi gördüğünü, dikkat çektiğini sosyal medyadan da izlemiştim.
Romanda 12 Eylül karanlığının, karabasanının izlerini görüyoruz. Ölümle sık sık burun buruna geliyoruz. Olayların akışında farklı zaman dilimlerinden de geçiyoruz. Yaşanılan süreçte düşler, gerçekler, anımsamalar, sezgiler, unutmanın hallerini yaşıyoruz. Baş kişi Ejder; ama araya giren Celil, Nihat, Rosa, Selim, Ertan da var.
Romanı uzun uzun anlatmak bu köşesinin sınırlarını aşar. En iyisi romanı alıp okumak, Aydın Şimşek’i romancı kimliği ile de değerlendirmek gerek.
YARATICI YAZARLIK ATÖLYESİ
Yazmak, düşlerin, sezgilerin düşüncelerle buluşmasını da içerir. Zamanın sonsuzluğuna açılan yaratıcı bir eylem diye düşünenlere de katılmamak olanaksız.
Söz uçup yazı kaldığına göre, yazıyla düşünmenin bir yolu yöntemi olmalı. Dilin sonsuz olanaklarını iyi kullanmak önemli elbet.
Peki kurmacanın olanakları nedir, deneysel bakış ne denli gereklidir? Çocuk kalmak ve hayal kurmak yazmaya nasıl bir açılım sağlar? Klasik, modern ve postmoderrn akımlarından neleri biliyoruz? Zaman anlamalarından, boşluk bırakmalardan ve şifrelemeden ne anlıyoruz? Yazma cesaretinin, kendine güvenmenin yazarlık yolunda önemi ve anlamı üzerindeki bilgilerimizi yeniden gözden geçirmeli miyiz?
Aydın Şimşek, bu konu başlıklarıyla “Yaratıcı Yazarlık Atölyesi”nde yazarlığa eğilimi, merakı, isteği, sevgisi olanlara, yaratıcılığını eyleme dönüştürmek isteyenlere olanak sağlıyor İzmir’de Kanguru Kültür Merkezi’nde. Katılımcıların kendi kurmaca metinlerini yazarken yaratıcılıklarını daha iyi ortaya koyabilmeleri için yol göstermek, içindekini, ruhsal evrenindekini görme yetisi kazanmasına yardımcı olmak diye de okuyabiliriz bu düşünceyi.
Duyurusundan öğrendiğime göre 23 Eylül’de başlayacakmış atölyedeki dersler. Kolay gele diyorum.
Semih Gümüş’ün Yazar Olabilir miyim?/Yaratıcı Yazarlık Dersleri adlı kitabındaki saptamayla yazımıza noktayı koyalım: “Yaratıcı yazarlığa giden yollar, yordamlar öğrenilir; yeni bakış açıları edinilir; yararsız alışkanlıklar yerine doğru alışkanlıklar kazanılır; en önemlisi de doğru bir okuma biçiminin ne olduğu görülür.”