“Köpek var taş yok

Taş var köpek yok

Taş var köpek var

Sıkıysa at taşı

Köpek, kralın köpeği.”

(Anonim)

Yargıç:

-Bak oğlum, bu adam diyor ki; sen ona silahla ateş etmişsin?

-Evet yargıcım.

-Öldürmek maksadıyla?

-Evet efendim.

-Senin köpeğini dövdü diye?

-Evet muhterem yargıcım.

-Oğlum, bu köpek bu kadar mı değerliydi?

-Evet yargıcım, parayla ölçülmeyecek kadar değerliydi.

-Anlat da biz de bilelim.

Davalı:

“Bir gece. Uyuyorduk. Eşim, “uyan bey, bebek yok” dedi.

Beşikteki bebek nereye giderdi?

Aradık, taradık, onu, bahçemizin uzak bir köşesinde, kundağı ile uyur bulduk. Başında köpeğimiz bekliyordu. O kaçırdı sandık, azarladık. Odaya döndük; bir süre sonra aynı durum. Bebek kundakta, başında köpeğimiz... Anlam veremedik.

Demeye kalmadı; korkunç bir deprem vuku buldu. O anacık babacık gününde kimsenin kimseye yardım edecek durumu yoktu. Köpeğimizin eşelemesiyle anamızı babamızı enkaz altından çıkardık.

Bebeğimiz aklımıza geldi; gidip baktık ki; bebeğimiz aynı yerde mışıl mışıl uyuyor.

Köpeğimiz sayesinde tüm aile kurtulmuş olduk.

O günden sonra köpeğimizi soframıza aldık...”

***

Tarih; köpeklere değgin sayısız vefa ve sevgi örnekleriyle doludur. Tarihin seyrini değiştiren köpekler de olmuştur.

Köpek (Canis familiaris), insanoğlunun ilk evcilleştirdiği hayvandır; daha doğrusu köpek – yaklaşık 10 bin yıl önce - , yemek artıklarını yemek amacıyla da olsa, insana yaklaşmıştır.

Tarihe damgasını vuran ilk köpek olarak, (Büyük) İskender’in köpeği Peritas’ı zikredebiliriz. Bu köpek, Perslerle savaşın en civcivli zamanında sahibini, bir filin ayağı altında ezilmekten kurtarmıştır.

Strelka ve Belka adlı iki köpek, uzay yarışlarında Rusların Amerikalıları geride bırakmasını sağladı. Bunlar, 1960 yılında Sputnik 5 ile uzaya gönderildiler. Laika, bundan üç yıl önce uzaya gönderilen ilk canlı olmuş ama ölü olarak dünyaya dönmüştü.

Napolyon, 1815 yılında, sürgünde bulunduğu Elbe adasında boğulma tehlikesi geçirmiş ama, oradaki balıkçıların Newfoundland cinsi köpek tarafından kurtarılmıştı.

Sigmund Freud, psikoterapi sırasında köpeği Zoi’yi de yanına alırdı. Hastalar, köpeğin bulunmasından rahatlardı.

John F. Kennedy, çok önemli milli güvenlik kurulu toplantılarına, oğlunun Terrier cinsi köpeğini alarak girer, böylece sakinleşirdi.

Besteci Rochard Wagner’in bestelerini ilk olarak köpeği Peps’e dinlettiğini biliyor muydunuz?

***

Eğitilmesi hayli kolay köpeklerin kızak çekmekte, av bulma ve yakalamada, dağlarda yolculara (Sen Bernard’lar Alp’lerde) yol göstermekte, narkotik köpeklerin uyuşturucu aramakta nice yararlı olduğu bilmeyen yoktur sanırım. Yakın çevremizden, kayıp çocukları bulmakta, yaralıları haber vermekte maharet gösteren köpekleri duymuşsunuz.

Atatürk ile Latife Hanım’ın aralarının açılmasına bir köpeğin sebep olduğunu yazsam şaşırır, mısınız? Atatürk, Gazi Orman Çiftliği’nde (şimdi ne hale getirildi, orası ayrı konu) kapısında bir boyacının “Foks” adlı köpeğini görüp çok beğendi. Satın almak istedi, adam para almadı. Ata, “Bu adamı memnun edin” diyerek Foks’u sahiplendi. Çankaya’da mutlu günler geçiren Foks üç beş yavru doğurdu. Bir gün yavrularıyla oynaşırken Gazi, Latife Hanım’a:

Bak Fikriye, ne güzel oynuyorlar, demesin mi? (Gerisini siz düşünün.)

Yazının yarısında aklıma geldi. Ben, köpek hikayeleri olarak en çok, Jack London’un “Vahşetin Çağrısı” kitabını bilirim. (Okumadıysanız daha fazla gecikmeyin!)

***

Kangal köpeklerinin, adıyla anıldığı ilçedeki adı “Kurt boğan”dır. Gerçekten bu iri yarı köpeklerin kurtları alt ettiği görülmüştür.

Çok bilinen bir anektod:

Kangal’da, bir kurt boğan’ın öldürdüğü kurdun cesedi çevresine toplanan sekiz – on köpekten biri hariç, hepsi ölü hayvana doğru hırlar, havlar. Yalnız, o hayvanı öldüren kurt boğan, istifini bozmaz, kuyruğunu sallamakla yetinir.

Romanı yazılabilecek bu konuyu, Zülfü Livaneli’nin “Edebiyat Mutluluk” kitabından bir alıntıyla bitirelim:

“Batı ülkelerinde hayvan adları hakaret anlamında kullanılmaz. Tam tersine İskandinav dillerinde Björn (ayı) gibi hayvanlardan gelen insan isimlerine çok sık rastlanır. Bizde Aslan, Ceylan, Gazal, Şahin, Doğan gibi isimler var ama hayvan adları aşağı görülerek hakaret anlamında kullanılıyor. Bunların başında da şu güzel köpekler geliyor. Dünyada sadakati, koruyuculuğu ve sevimliliğiyle tanınan bu güzel yaratıklar, bizde çoğu zaman aşağılanıyor. İnsan birbirinin canını yakmak istediğinde köpek ve it kelimelerini kullanıyorlar.”

Ve final cümlesi:

“Bütün soruların cevabı, bir köpeğin bakışında gizlidir.”