Sevdiğim çiçek adları gibi

Sevdiğim sokak adları gibi

(Melih Cevdet Anday)

Muhafazakar yazarlarımızdan Refi Cevat Ulunay (1890-1968), “Mutlu musun” diye soranlara;

-Hayır, İstanbulluyum, diye cevap verirdi.

Bana, “Gökovalı mısın?” diye sorsanız;

-Evet ama, aynı zamanda Konak ve mutluyum, cevabı veririm.

Ben Şadan kulunuzun İzmir-Konak’a gelişi, gökten zembille oldu. İzmir'e, ortaokul öğrencisiyken ailemle Fuar'a; lisedeyken “Troyalı Helen” filmi ile İzmir Karması -Macaristan Milli Takımı maçını seyretmeye gelmiştim. 1958 yılı güzünde, yüksek öğrenim için geldiğim İzmir'e (Konak) mitili attım ki; bundan sonra -2 yıl bir buçuk aylık yedek subaylık hizmetim dışında- sürekli ikamet adresimin il hanesinde hep İzmir, ilçe hanesinde Konak yazılı oldu. Bizim köyde bir söz vardır: “Çalının ardı gurbet.” İlkokulun ilk üç sınıfını, ablalarımın eteğine yapışarak gidip geldikten sonra, son iki sınıfı okumak için, 15 km yakınındaki Ula'ya gönderildiğimde, başta Bebek Teyze ve Akkadın Teyze olmak üzere, köyün kadınları karşı çıkmış:

-Bi dene evin bir dene oğlu, okusun diye gurbete mi gönderilirmiş?

Bu yetmemiş; daha uzaklara, sırasıyla Muğla, Aydın derken İzmir'e geldim. Okuduğum yüksekokul da, barındığım öğrenci yurdu da, bir ay geçmeden çalışmaya başladığım Ege Ekspres Gazetesi de Konak'ta idi. Lamı cimi yok, Konak kaderim olmuştu.

Hepsini teker teker saymam olası ve gerekli değil ama; Gazetecilik Başarı armağanlarını, “Yılın Gazetecisi” ödülünü; TRT'de iken TDK “Radyo-TV Dil Ödülü”nü Konak'ta kazandım. Üniversite Bilim Doktoru, Üniversite Doçenti ve Üniversite Profesörü unvanlarını hep Konak'ta kazandım. Üniversiteye başlamamdan iki ay geçmeden, fikrimin rehberi olacak Halikarnas Balıkçısı ile tanıştım; Turizm Bakanlığının İzmir'de düzenlediği kursu bitirerek, o zamanki adıyla “Profesyonel ülkesel tercüman rehber kursu” sertifika ve kokartı aldım. Bu bana, Anadolu'yu tanımam açısından muhteşem bir pencere açmasının yanı sıra, turistik kitaplar yazmama yaradı. Turizm yarışmalarında birçok birinciliğin yanı sıra, 1968 yılında, ilk bilimsel kitabım diyebileceğim “Yedi Bilge, Yedi Harika, Yedi Kilise, Yedi Uyuyanlar” kitabımı (1968) yayınladım. Üç yıllık rehberken yayınladığım bu kitabıma Balıkçı'nın yazdığı “Son Söz”, yaşamımın onur sayfaları arasında yer aldı: “Şadan Gökovalı'nın yedilere değgin kaleme aldığı bu yazı, uygarlık tarihinde Anadolu'nun büyük payına işaret ettiğinden başka; turizmde hep üstün bir uygarlık iddiasıyla Anadolu'ya rakip olarak şımartılanlara, bilgiye dayanan bir cevaptır... Bu mehaz (kaynak) yoksulluğunda Şadan Gökovalı'nın yazıları... alkışlanacak bir davranıştır.”

Kim ne derse desin, övgü, teşvik ve ödüller, insanın yaşama sevincine ve yaratma gücüne destek olur. Ben de kurtulma hızını almıştım. Telif, derleme ve vefa amaçlı olarak, imza attığım kitap sayısı, Konak'ta yaşadığım yılların sayısından eksik değildir. Muğla'daki onurlandırılmalara da hep kendim Konak'ta yaşarken nail oldum. 2020 yılı itibariyle 81 yaşımda ve 61 yıldır bu muhteşem Konak'ta otur(m)uyor, çalışıyorum. Öyle ki; adımın verildiği sokağın şimdi kocaman erişkinler olmuş çocukları:

-Biz, Şadan Hoca'nın daktilo sesleriyle büyüdük, derler.

Beynim parmaklarına hükmettiği sürece bu eylemim sürecek. Ne zaman bir yaşamak düşünsem; İzmir ve Muğla'daki vefalı insanlar gelir hatırına ve dua ederim: “Sebep olanlardan Allah razı olsun!..”

Söz sonu:

“GELE BİR DEVİR Kİ; BU ŞADAN'I YAD EYLEYELER!”

İzmir

Ben o İzmir'i severim

Gün vurdukça sularına

Terli terli gülen İzmir'i.

Silemez hiçbir el

Işığını o gözlerin

Soldurmaz ümidini

Ey emeğin kardeş İzmir'i

Yenilmez onurlu kenti

Güneşli günlerinle kal!..

(Necati Cumalı)