Bir skandal patladı. İktidar partisinde büro görevlisi olarak çalışan genç, burnuna çektiği uyuşturucu olduğu iddia edilen maddeye mahkemede “pudra şekeriydi” deyince gündem oldu. Lüks araba koleksiyonlarıyla, kızların kollarındayken, jakuzide kokteyl yudumlarken ve partisinin en önemli isimleriyle fotoğraflarıyla… Bir anda salgın, işsizlik, ekonomik sorunlar, siyasi gündem unutuldu.

Varsa yoksa pudra şekeri üzerine espriler, şakalar yapılmaya başlandı.

***

Aktaralım:

“Çay var içersen, pudra şekeri var çekersen, yol var gidersen…”

“AKP'li belediyede voliyi vurduktan sonra AKP genel merkezine yükselmiş, lüks otomobil koleksiyonuna sahip bir arkadaş var, bir yandan din-iman-rabia tweetleri atıyor, beri yandan elektrikli süpürge hortumu gibi şakır şakır kokain çekiyor, videoya kaydetmişler, sosyal medyada günlerdir ibretle izleniyor.”

Avukat Celal Ülgen sormuş sosyal medya hesabından:

“Pudra şekeri burna çekilir mi? Ne burun varmış sende arkadaş. Şeytanın bile şaşıracağı bir savunma. Bu aklı nerden aldın arkadaş?”
“Norveçli bilim insanları virüsün burundan aşısını araştıradursun, Türk film insanları şekerin burundan kullanımını buldu bile... İntranazal pudra şekeri mucizesi.”
Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Güner Sönmez’in paylaşımı alıntıladığımız!

Tereyağ, sarımsak iyi gelir diyorduk bir de (!) değil mi? Hipoglisemi de kullanılır mı acaba intranazal pudra şekeri inhalasyonu?

Bir başka soru hemen; “Pudra şekeri burundan çekiliyorsa, kesme şeker de burundan çekilir mi?”
Bir tweet yine; “Markete gittim pudra şekerlerini toplamışlar, ‘neden yok?’ dedim, ‘fiyat güncellemesi yapılıyor’ dedi. Ne fırsatçı milletiz.”

***

Sonra pudra şekeri çeken (!) Kürşat Ayvazoğlu “adli kontrol şartı” konularak serbest bırakıldı, tepkiler üzerine yeniden gözaltına alındı. Küçük bir kent belediyesinden (Kastamonu Belediyesi bir dönem 100 bin liralık pastırma faturasıyla konuşulmuştu çokça) çıkan müthiş paralar kazanan, lüks harcamalar yapan bir gencin yükseliş öyküsüydü aslında (!) sözedilen. Özgür Demirtaş Hoca’nın ifadesiyle; “Problem kokain değil. Asıl problem:
1) Siyasi parti büro çalışanı olan birinin para içinde yüzmesi,
2) O, pudra şekeriydi diyecek kadar yüzsüz olması,
3) Görüntüler ortaya çıkmasa, kendisini en büyük dindar ve amilliyetçi başkalarını ise vatan haini olarak suçlayacak olması...”

Cumhuriyet yazarı Barş Terkoğlu da yazısında şu tespiti yapıyordu (bence de en hakiki saptama):

“Mesele çok derin. Kürşat’ı paraladık, kirli gömleğini yırttık. Hiçbir zaman binemeyeceğimiz arabasını yaktık. Çektiği tozu burnundan getirdik(…) Çift dinli insanlar artıyor, vitrine Rabia koyanlar, kapı arkasında Firavun hayatı yaşıyor. Unuttuğumuz şu ki arkada Kürşat’ları yaratan bir sistem var!..”

***

Devam edelim… Öykü, Kürşat’ın hikayesi; fakirlikten şatafatlı yaşama, servete geçişin, yozlanmış bir yaşamın sorgulanması gereken öyküsü! Bu değirmenin suyunun nereden geldiğinin araştırılması gereken öykü!..

Mesele zenginleşmesi. 28 yaşında bir genç bu noktaya nasıl geldi nasıl? Film yapılsa bu hadise, adı ne olur diye düşündüydüm. Şair Nevzat Çelik imdada yetişti: “Kod Adı Pudra Şekeri”