''Savaş zaruri ve hayati olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça savaş bir cinayettir.''
Büyük Önder Atatürk yüz yıl önce yapmış bu saptamayı...
Burnumuzun dibinde 4 hafta önce başlayan savaş olanca hızıyla devam ediyor. Binlerce ölü, yaralı ve evlerini, ülkelerini terkeden çoğunluğu kadın ve çocuk milyonlarca kişi...
Bu savaş gerçekten zaruri ve hayati mi?
Rusya tarafından bakarsanız öyle. Rusya Devlet Başkanı Putin, ne pahasına olursa olsun NATO ile komşu olmayı kabul etmeyeceklerini belirtiyor. Ukrayna'nın bir NATO ülkesi olmasına, füzelerini Rusya'ya yöneltmesine asla izin vermeyeceklerini söylüyor.
Rusya bu iddialarında haksız mı? Zelenski'nin ABD'ye göbekten bağlı politikasını kim inkar edebilir? Bakın ortaya saçılan iddialara; Zelenski gerçekten ABD'nin organize ettiği savaş planlarına güvenerek mi ülkesini ateşe atmıştır? NATO'ya üye olamayacağını bildiği halde ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinin talimatı üzerine mi Rusya'yı tahrik etmiştir? Ukrayna Ordusu'na Rus Ordusu'nu yıpratma görevi mi verilmiştir? Bu ülkenin savaş planlarını bile ABD Genel Kurmay Başkanlığı'nın yaptığı iddialarını neyle izah edeceksiniz ?
Bu iddialar gösteriyor ki Ukrayna'ya biçilen görev Rus Ordusu'nun yıpratılmasıdır ki, geçen bu dört haftada bu iddia doğrulanmıştır. Bu süre içinde 9 bin 860 Rus askerinin öldüğü 16 bin 150 askerin ise yaralandığı açıklanmıştır. Bunun yanında silah ve teçhizat kaybı da cabası...
Ancak görünen şu ki sonuç ne olursa olsun bu savaşın kaybedeni Ukrayna'dır. Şu anda yaklaşık 4 milyon Ukraynalı belki de tarafı olmadıkları bir savaş yüzünden sürgünde yaşamak zorunda. Birleşmiş Milletler, 10 milyon Ukraynalının evlerini terk etmek zorunda kaldığını, bunların 10 kişisinden dokuzunun kadın ve çocuklardan oluştuğunu açıkladı. Yıkılan, harabeye dönen şehirler, yok olan tarihi ve doğal zenginlikler...
Rusya ise ağır kayıplar vermesine, büyük ekonomik krizler yaşamasına ve önemli bir prestij kaybına karşılık, burnunun dibinde bir NATO ülkesinin oluşmasına izin vermeyerek, bu savaşın kaybedeni olmamaya çalışıyor. Uygulanan yaptırımların ise tam olarak hedefine ulaştığını söylemek mümkün değil. Rusya bu yaptırımları avantaja çevirmeye çalışıyor.
Peki ya Batı dünyası? ABD ve Batı, Ukrayna'yı feda ederek NATO içinde bir bütünlük yaratmaya çalışıyorlar. Örgüte muhalif sesleri ise kısman kesmeyi başardılar. NATO'nun da Rus ordusunu test ettiğini ve ağır kayıplar verdirdiğini göz önüne alırsak amacına büyük ölçüde ulaştığını söyleyebiliriz. ABD'nin ise hem Rusya'nın yıpratılmasıdan hem de silah şirketlerinin karlarını artırmasından dolayı savaştan kazançlı çıktığı inkar edilemez. Düşünün dünyanın en büyük 20 silah şirketinin 12'si ABD'ye ait. Silah üretim ve ihracatında dünyada yüzde 35'lik bir paya sahip. Savaş boyunca hisse senetlerinin borsada rekorlar kırdığını görüyoruz.
Avrupa Birliği ülkelerine gelince Rusya'nın askeri ve ekonomik kayıplarını kazanç hanelerine yazmışlardır. Ancak daha şimdiden dört milyona ulaşan kadın ve çocuklardan oluşan Ukraynalı sığınmacı, petrol ve doğalgaz sıkıntıları önümüzdeki günlerde bu ülkelerin başını oldukça ağrıtacağa benziyor.
Türkiye ise bugüne kadar uyguladığı tarafsızlık politikası ile en azından 'Kaybedenler' tarafında yer almamıştır. Ukrayna'daki yıkılan köprüleri, bombalanan yolları, trafoları gördükten sonra ellerini ovuşturan beşli çete belki de savaşın kazançlı çıkanları arasında yer alacaktır.
Sonuçta bu savaşın kazananı olmayacak. Görünen; buradan bir ''Pirus Zaferi' çıkacak. Bilindiği gibi 'Pirus Zaferi' kazanılan zaferin verilen kayıplardan sonra anlamsız bir hale geldiğinin simgesi. Milattan önce 3. Yüzyıl'da başlayan ve 5 yıl süren savaştan zaferle çıkan, ancak ağır kayıplar veren Pirus'un (Bir zafer daha kazanırsam tamamen biteceğim) sözleri tarihe kazınmış.