"Bizi yanlış yola sevkeden habisler, büyük ölçüde din perdesine bürünmüşler, saf ve nezih halkımızı hep şeriat sözleriyle aldatagelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz. Görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar, hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir. Onlar her türlü hareketi dinle karıştırdılar. Halbuki elhamdülillah hepimiz müslümanız, hepimiz dindarız.

Artık bizim dinin icabını öğrenmemiz için şundan bundan derse ve akıl hocalığına ihtiyacımız yoktur. Analarımızın, babalarımızın kucaklarında aldığımız dersler bize dinimizin esaslarını anlatmaya kafidirler."

Ne güzel seslenmiş Ulu Önder Atatürk bu günlere, 1923 yılında Adana Türk Ocağı'nda yaptığı konuşmada...

Nasıl da sezmiş ta yüz yıl önce bazı alçakların, şerefsizlerin din kisvesi altında bir gün kendisine, devrimlerine, ilkelerine hakaret ve küfür edebileceğini...

O'nun kahramanlığı, cesareti, bilgi ve becerileri sayesinde bugün var olan, sırtına cübbe yiyebilen namazını kılabilen gafil imam bakın neler söyleme cüretini gösteriyor Ayasofya'da düzenlenen bir programda; "Bu ve bu gibi mabetler, mabet olarak devam edilmesi için inşa edilmiş, armağan edilmiş. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içerisinde bu mabedi şeriften Ezanı Muhammedi, namaz her şey yasak olarak müze haline çevrildi. Kitabı Ezelinde buyuruyorsun ...Onlardan daha zalim, daha kafir kim olabilir. Ya Rabbi, o zihniyetin bir daha bu ümmetin başına gelmesini mukadder buyurma Ya Rabb"

Bu gafil imamın, bu hainin, bu zavallı din adamı müsveddesinin bilmediği bir şey var. O zihniyet bu ulusun başında olmasa bile, bu zihniyeti temsil eden 84 milyon kişi var bugün ülkede.

"Kafir diyor" ...Kafir Tanrı'nın varlığına inanmayan, dinsiz, inançsız kimselere verilen bir sıfat. Küfür işleyerek dinden çıktığı düşünülen kişiler için söyleniyor.

Peki şimdi kim kafir? İstiklal uğruna canını ortaya koyan, bu ülkeyi yoktan var eden, ilkeleriyle, devrimleriyle çağdaş, uygar bir toplum yaratan, bu ülkeye Allah'ın bir armağanı olarak gönderilen Büyük Atatürk mü? Yoksa O'na hakaret eden, toplumu 200 yıl geriye götürmek isteyen, köle ruhlu, dini ticaret olarak kullanan sahtekarlar mı? Hangisi kafir?

Bu sahtekarlar, bu din bezirganları, bu ülkeden Ata'ya olan bağlılığı, Atatürk sevgisini asla yok edemeyeceklerini, hüsrana uğrayacaklarını çok iyi biliyorlar. Bütün amaçları din ticaretinden bir rant elde edebilmek, bir makam kapabilmek.

Bakın 1925 yılında Cumhuriyet'e karşı ayaklanan gericilerin başındaki Şeyh Sait'in son sözlerine;

"Dönemin Kolordu Komutanı Mürsel Paşa sorar;

'Din kalktı diyorsun, namazını kılmıyor muydun? Camilerde ezan okunmuyor muydu?

'Evet doğru, benim ibadetine hiç kimse karışmazdı! Minarelerde ezan da okunuyordu. Ahmet Zihni Bey'in (Fütuhatı İslamiye) sinde yazılıdır. Mehdi çıkışında Türkler üç yüz bin asker vereceklerdir. Anlaşılıyor ki Türkiye, kıyamete dek İslamiyetini koruyacaktır."

Bunu söyledikten sonra başını öne eğerek alnını kırıştırır;

"Fena yaptık. Bundan sonra iyi olur inşallah" der. Şeyh Sait'in son sözleri bunlar olur.

Bu güruh bugün de böyledir. Bir yerlerden güç aldıkları zaman son derece zalim, gaddar ve acımasızdırlar. Aldıkları gücü kaybettiklerinde ise korkak, dönek ve yalancı olurlar.

Ata'ya yaptıkları hakaretler, saldırılar ülkedeki Atatürk sevgisini daha da artırmakta, ilkelerine bağlılığını daha da güçlü hale getirmektedir. Bu da en kısa zamanda onların sonu olacaktır.