Dün, Dünya Arı Günü’ydü. Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen bugünün önemi çok büyük. Belki farkında değiliz ama arılar gezegenimizin en değerli varlıklarından biri…

Arı deyince herkesin aklına bal gelse de, bu canlılar dünyaya baldan çok daha fazlasını veriyor.

Arıların varlığı sürdürülebilir bir ekosistemin teminatıdır; doğadaki diğer polenleyici türlerle birlikte dünyadaki besinin yüzde 90’ını üreten bitkilerin dörtte üçünü tozlarlar.

Dünyadaki gıda üretiminin üçte biri arılara bağlıdır. Yani arılar olmasa dünyada şu anda var olan sebzelerin, meyvelerin, yemişlerin yüzde 35’i de olmazdı.

7.6 milyarlık dünya nüfusunun, 2050'de 9.7 milyara; 2100 yılında 11.2 milyara ulaşması öngörülüyor. Bu rakamlar göz önüne alındığında arıların önemi daha iyi anlaşılabilir. Dünyanın sürekli artan nüfusunu besleyebilmek; insanlığın ilerlemesini ve refahını sağlamak için çeşitli, dengeli ve kaliteli yiyeceğe olan ihtiyaç da giderek büyüyor.

Uzun lafın kısası dünyanın ve insanlığın arılara ihtiyacı var.

***

Kötü haber şu ki; insan haricindeki birçok canlı türü gibi arıların da nesli tükenmeye başladı!

- 2016 yılında, tarihte ilk kez 7 farklı arı türü Amerika’da nesli tükenmekte olan canlılar listesine eklendi.

- Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) 2018 verilerine göre, insan etkileri sebebiyle arılar ve diğer polenleyici türler nesli tükenme tehlikesi yaşıyor.

- Son 200 yıldan bu yana yavaş yavaş dünyanın dengesini bozan iklim değişikliği ve küresel ısınma arıların da yok oluşunu hazırlıyor.

- Her yıl arıların ve diğer polenleyicilerin sayısının yaklaşık yüzde 30 civarında azaldığı tahmin ediliyor.

- Yanlış tarım ilacı kullanımı arı nesline zarar veren bir diğer insan kaynaklı etmen. Son 20 yılda arı nüfusunun bu nedenle ciddi oranda azaldığı kaydediliyor.

***

Arıların neslinin korunması tüm dünyanın ortak sorumluluğu… Yani devletler nezdinde ortak projeler geliştirilmesi; araştırmaların yapılması, koruyucu adımların atılması ve farkındalığın artırılması büyük önem taşıyor.

Arıların korunması için öncelikle tarımda pestisit kullanımını ciddi ölçüde azaltmamız gerekiyor. Organik tarıma yönelmek, organik tarımdaki maliyetleri azaltarak herkes için erişilebilir hale getirmek; hem arıları hem de sağlığımızı korumanın aslında tek yolu.

Sadece tarımda değil bireysel anlamda evlerimizde, bahçelerimizde kullandığımız böcek ilaçları da maalesef arılara zarar veriyor. Alternatif çözümlere yönelmek ve bu zararlı ilaçların kullanımını azaltmak arılara yapacağımız bir iyilik olacaktır.

Habitat kaybı arıların neslinin tükenmesinde önemli bir faktör. Parklara, bahçelere hatta evimizin balkonundaki saksılara arıların faydalanabileceği türden bitkiler ekmek, bu bitkilerin sayılarını artırmak da arı neslini korumaya katkı sağlayacaktır.

Tabii farkındalık yaratmak her konuda olduğu gibi arıları koruma noktasında da en önemli silahımız. Ne kadar çok insan arıların önemini farkına varırsa, bu canlıları koruma içgüdümüz de o kadar artacak.

***

Narlıdere’de canlar için örnek dayanışma

Gönüllülük güzel şey… Karşılık beklemeden iyilik yapmak, bir canın hayatına dokunabilmek çok değerli. Tabii, güzel işleri anlatmak, tanıtmak, elini taşın altına koyanlara teşekkür etmek de önemli.

Narlıdere’de sokak hayvanları için çaba gösteren gönüllülerin sayısı her geçen gün artıyor. Sayı arttıkça Narlıdere canlarının yaşam koşulları da iyileşiyor. Peki, nasıl mı oluyor bu?

Tam da az evvel söylediğim yöntemle… Tanıtarak, anlatarak, yapılanları göstererek, yapanlara teşekkür ederek.

Narlıdere Kent Konseyi Hayvan Hakları Çalışma Grubu, ilçedeki sahipsiz hayvanların beslenme ve bakım ihtiyaçlarını karşılamak için çaba gösteren gönüllülerden oluşuyor. Grup Lideri İnci Şimşek, pandemi dönemindeki zor koşullara rağmen ilçede gönüllü sayısının arttığını belirterek şunları söyledi:

“Çalışma grubu olarak bizlerin en önemli görevi; betonlaşmış şehirlerde, araçların yoğun olduğu trafikte ve yiyecek bulmanın zorlukları içinde olan sokak canlarının yaşam standartlarının iyileştirilmesi için projeler hazırlamaktır. Çalışmalarımız her kurumda olduğu gibi, Kovid-19 salgını nedeniyle sekteye uğradı. Ancak hayvansever dostlarımızla bir araya gelemediğimiz bu dönemde WhatsApp grubu oluşturarak irtibatlarımızı kesintisiz bir şekilde yürütmeye devam ettik. Ayrıca; 2020 Mart ayından itibaren Pandemi nedeniyle sokağa çıkma yasakları gündeme gelince, grup arkadaşlarımızla sokağa çıkma yasaklarında sokakta bulunan canların yiyecek ve su ihtiyaçlarını gidermek adına sokaklarda besleme yapma kararı aldık.

Bugüne kadar; Narlıdere Belediyemizden, Narlıdere Kaymakamlığımızdan, İzmir Büyükşehir Belediyemizden ve sokak canlarının dostları olan kişilerden gelen mama desteği ve mama bağışlarıyla 15 ayda iki ton köpek ve kedi mamasını Narlıderemizde sokak canları için dağıttık.

Bu süreç devam ederken; ‘sokak canlarının dostları dediğimiz’ kişiler bizler için ayrı bir yer tutuyordu. Çünkü onlar gönüllü olarak ve içlerinden gelen sevgiyle bizlere destek oluyorlardı. Bu bizim çalışma grubumuz için çok önemliydi.”

HERKESTEN DESTEK GELDİ

Şimşek, Narlıdere’de gönüllü sayısını nasıl çoğalttıklarını ise şöyle anlatıyor: “Yaptığımız beslemeleri Facebook’ta yayınladığımızda sokaktaki canların fotoğraflarını paylaştığımızda destek olan dostlarımıza da mutlaka teşekkür ettik. Onları besleme yapmaya davet ettik. Uzun bir süre sonra duyarlılık artmaya başladı. Paylaştığımız fotoğraflardan sokak canlarının bu beslemelere çok ihtiyacı olduğunu fark eden dostlarımız çoğalmaya başladı.

Narlıdere’de bulunan S.S. Narlıdere Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifinden, esnafından, siyasetçisinden, sanatçısından, işçi temsilcisinden ve her vatandaşından mama destekleri gelmeye başladı. Biz para bağışı kabul etmiyorduk, sadece mama desteği kabul ediyor ve mama desteği aldığımız kişilere paylaşımlarımızda mutlaka teşekkür ediyorduk.

Geçtiğimiz hafta yaptığımız beslememizde farkındalığı artırmak maksadıyla, bizlere destek veren kurumlara ve dostlarımıza teşekkür etmek adına hazırladığımız videoyu da sosyal medyada paylaştık. Mama desteği yapan dostlarımız gün geçtikçe artmaya devam ediyor. Amacımız herkesi can dostu olmaya teşvik etmek. Ayrıca; Çalışma Grubumuza her türlü desteği esirgemeyen Can Dostu Narlıdere Belediye Başkanımız Ali Engin’e, Narlıdere Veteriner İşleri Müdürü Veteriner Hekim Berna Bostanbaş’a ve çalışma grubumuzu hiç yalnız bırakmayan Kent Konseyi Başkanı Hüseyin Şimşek’e çok teşekkür ediyoruz.”

WHATSAPP GRUBUNA İLGİ BÜYÜK

WhatsApp Grubu’na olan ilginin arttığını da kaydeden Şimşek “Şu an katılımcı sayısı 80’i geçti. Aktif olan çok. Her geçen gün sayımız artıyor. Duyan eklenmek istiyor. Birbirini tanımayan birçok hayvansever dayanışma içine girdi. Grup inanılmaz derece güzel işliyor. Geçen yaz sayımız daha azdı pandemi dolayısıyla açık havada bir tanışma toplantısı yaptık. İlçe Tarım ve Belediye Veterinerliği de katıldı. Sorunları yazdık ve belediye başkanına ilettik. Su odakları istemiştik yapıldı, bir veteriner hekim daha istemiştik onu da aldı Başkanımız. Yapacak çok projemiz var ancak pandemi bir yandan engellerken bir yandan da mama dağıtımı konusunda işimize yaradı. Normalde de hayvanların aç olduğu, gönüllüsü olmayan bölgelere bağışlanan mamalarla ulaştık” dedi.

***

Patilere özel Kovid aşısı nedir?

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), pandeminin başlangıcından bu yana elde edilen bilgilere göre virüsün hayvanlardan insana değil tam tersine insanlardan hayvanlara geçtiğini duyurmuştu. Kovid-19 virüsünün hayvanlara da bulaşabildiği anlaşıldıktan sonra onlara özel aşı çalışmaları başlatılmıştı. Rusya, Carnivac-Cov adını verdiği, başta kedi ve köpekler olmak üzere hayvanlar için geliştirilen yeni Kovid-19 aşısını geçtiğimiz ay tüm dünyaya duyurdu. Nisan ayında satışına başlanılan aşı, hayvanları enfeksiyondan korurken türler arası bulaşmanın azaltılmasını amaçlıyor.

Tüm güvenlik standartlarını karşıladığı bildirilen aşının bağışıklık süresi bilinmiyor. Ancak beklenti en az 6 ay koruma sağlayacağı yönünde…

Bilim insanları evcil hayvanların aşılanmasına gerek olmadığı görüşünü savunuyor. Tabii tam tersini düşünenler de var. Örneğin Rus Gamaleya Enstitüsü Direktörü Aleksandr Gintsburg, insanlar iyi aşılarla korurken bu süreç içinde evcil hayvanların enfekte olabileceği yönünde uyarılarda bulundu.

***

Kimi Takip Etsek?

Evcil hayvanlarımızın fotoğraflarını çekmeye doyamayız. Ama bazen ne kadar uğraşsak da istediğimiz o muhteşem kareyi bir türlü yakalayamayız. Bu haftaki önerim; profesyonel bir kedi fotoğrafçısı olan iamthecatphotographer adlı Instagram hesabı.

Aynı zamanda sahipsiz kedileri kurtarma görevini de üstlenen Andrew Martilla’ya ait olan hesapta fotoğraflarını bulacağınız tüm kediler sokaktan veya barınaktan kurtarılmış, yuva arayan canlar. Marttila’nın ayrıca kedileri ve kedi fotoğrafı çekmenin püf noktalarını anlattığı kitapları da mevcut.

Direkt link: https://www.instagram.com/iamthecatphotographer/

***

Sosyal Medyadan İnciler

Instagram’da Birlikte İyileşmek adlı hesabın paylaşımı dikkatimi çekti. Psikolojik danışmanlık sayfasının paylaşımı “Hayvanımız öldüğünde çocuğumuza nasıl yaklaşmalıyız” başlığını taşıyor. 

Yazıda, böyle üzücü bir kayıp sonrası hangi söylemlerden ve davranışlardan kaçınılması; çocuklara nasıl yaklaşılması gerektiğine dair ipuçları paylaşılmış.

Uzunca bir yazı olduğu için önemli bölümleri şöyle özetleyebilirim:

“Üzülecek bir şey yok, yenisini alırız”, “ağlama artık, hasta olursun”, “yeter, ağlayacaksan benim yanımda ağlama” gibi cümleler kesinlikle kurulmamalı. Onun yerine, çocuğunuzun acısını sizinle paylaşması, sizin onu anladığınızı ve yanınızda olduğunuzu bilmesi çok önemli. Ölen evcil hayvan için mezar hazırlanıp, hayvanın tıpkı insanlar gibi saygı ile gömülmesi de acının yatışması açısından faydalı. 

Yazının şu bölümü mutlaka dikkate alınmalı: 

“Yası tutulmamış her kayıp zihinde depolanır. Daha sonra yaşanan birçok kaybın yasını yaşamasını engeller. Bedende biriken kötü duygular, zamanla bedensel hastalıklara dönüşürler. Bu hikaye ta çocuklukta başlar. Öyleyse çocuğumuza kaybının arkasından üzülmenin normal olduğunu öğretelim.”