Bazı spor dalları vardır ve bazı sporcularla o kadar bağdaştırılmıştır ki, sanırsınız, ne bir başkası o spor dalında bu denli başarılı olabilir. Ne de, o spor dalı bir başkasını içerisinde barındırır ve başarılı kılar.

Örnek de verelim; dünyaca ünlü, kırılmadık rekor bırakmayan, Rumen jimnastikçi Nadia Comaneci’yi, başka bir spor dalına yakıştıramadığımız gibi, jimnastik sporunun da en iyileri arasında aklımıza ilk O’nu getiririz. Tıpkı, futbolda Pele ve Maradona, basketbolda Michael Jordan ve Magic Johnson örneklerinde olduğu gibi… Örnekler çoğalır, gider…

Bir de, spor yapmasalar ya da sporcu kimlikleri olmasa da, bazı aktrisleri, bazı aktörleri de, o denli aklımızda tutar, o denli onları yakıştırırız ki, forma, eşofman ya da sporcu ekipmanı, ömürlerinin sonuna kadar o film yıldızının üzerinde yapışır, kalır. Ve hatta bu dünyayı terki diyar eylese de!

Bugün günlerden 03 Temmuz 2021 ve Türk sinemasının en ünlü ve en önemli kişiliklerinden biri olan Kemal Sunal’ın, bu dünyadan ayrılışının yirmi birinci yıl dönümü… Evet, milenyum yılı, 2000’in bir 03 Temmuz’unda yitirdik O’nu… Yıllardır, sevenlerini güldürsün diye çarpan yüreği, o defa dayanamadı ve bizler O’nu yüreklerimizde saklıyoruz.

Kemal Sunal’ın sporcu kişiliği ile yazamayacağım. Ne var ki, rol aldığı filmlerde, yukarıda verdiğim örneklerde olduğu gibi akıllardan çıkmayan filmleri ve o filmlerde üstlendiği öyle rolleri var ki!

Gelin, birlikte kısaca göz atalım;

Rol aldığı ilk film, Tatlı Dillim… Ne büyük bir tesadüftür ki, ilk filminde bir sporcu rolünde; Zeki Alasya’nın koçluğunu üstlendiği bir basketbol takımının oyuncusu olarak karşımıza çıkıyor Kemal Sunal.

Meraklı Köfteci adlı yapımda ise, filmdeki kendi deyimi ile “kafa dinleme yeri” olarak tabir ettiği, ruh ve sinir hastalıkları hastanesinin bahçesinde, birbirlerine penaltı atarken görürüz Zihni Göktay ile O’nu… Ancak bir gariplik vardır bu penaltı atışlarında; top ve kale direkleri yoktur!

Rıfat Ilgaz’ın Hababam Sınıfı’nın filmleştirilmiş serisinde, okulun beden eğitimi öğretmeni, badi Ekrem’in (Şener Şen) başının belası olur her defasında… Ve beden eğitimi dersinde spor yapan bir öğrenci ancak bu kadar güldürebilir!

Gerçekten futbol sahasına çıktığı filmlerden biridir “İnek Şaban”. Mahallesinde, kendi halinde bir karpuzcu çırağı iken, yüz benzerliği konusu ile yaka paça takımdan kaçan kaleci Bülent’in yerine geçirilir. Ve oynadığı maçlarda, karpuz tezgâhından kalma yeteneklerini konuşturur.

Bir de Sait Sarıoğlu tiplemesi var ki, Dolmabahçe Stadında, gerçekten de Beşiktaşlı futbolcularla sahaya da çıkar, elbet ki çekimler için ancak Samet Aybaba ile Beşiktaş formalı çekilmiş seremoni fotoğrafı görülmeye değer ve gerçektir. Gol Kralı adlı yapımda sırılsıklam âşık olduğu Suna Yıldızoğlu’nun kalbini fethedebilmek için, futbolcu olmaya karar verir ve çok çalışır. Şansının da yardımıyla, Beşiktaş’ın en golcü oyuncusudur artık…

Devlet Kuşu filminde de, mahalledeki gariban çocuklarla, boş toprak arsada top koştururken izlediğimiz gibi, düğününden kaçarken damatlık takım elbisesini kayınpederinin yüzüne fırlattığı için don-gömlek kalan ve eve kadar bir atlet gibi koşan Kemal Sunal’ı da izleriz.

Postacı filminde, postacılar arasında düzenlenen hızlı yürüme yarışmasına hazırlanır. Kazanırsa, sadece canından çok sevdiği Sevtap (Fatma Girik) ile evlenmeyecek, aynı zamanda Sevtap’ın ağabeyinden bir Mercedes otomobil, bir daire, birçok ev eşyası ve bir miktar para da kazanacaktır. Hal böyle olunca, film de izlemeye doyulmaz bir yapım haline geliyor.

Orta direk Şaban filminde de, yine çok sevdiği, güzeller güzeli Bahar’ı elde edebilmek için türlü sporcu hallerine girer ama bu kez çok büyük ve çok başarılı bir sporcu rakibi vardır. Üstelik Bahar, Şaban’ı değil O’nu sevmektedir. Ancak Şaban, gerçek sevginin, sporcu kasları ile değil aşkın gücü ve yürek ile elde edilebileceğini kanıtlayacak ve Bahar’ına kavuşacaktır.

Atla gel Şaban filminde, kısacık da olsa jokey olarak atın üzerinde de görürüz kendisini… Garip adlı yapımda, öz kızı gibi sevdiği, kundakta bir bebekken bir sandalın içerisinde bulduğu Fatoş ile beraber, sıkı birer futbol taraftarı olduğunu izleriz.

Şimdi ise, tam yirmi bir yıldır ayrı gibi dursak da; dünyamıza çarpan ışık huzmelerinin, gözlerimizi kör edişindendir göremeyişimiz. Kemal Sunal, tüm sporcu rolleri ile yüreğimizin bir yerinde… Filmlerde yaptıklarını yapmaya devam ediyor.

Dipnot; “Beni isterseniz dövün ama bırakın istediğim gibi güleyim.” Kemal Sunal.