Pazar gecesinden beri hanelerde, sokaklarda coşku var...

Kavga, gürültü, silah sesleri yok.

Meydanlarda kazanan adayların konuşmaları, zafer kutlamaları var...

Taşkınlık, tehdit, hınç, onlar, bunlar, sallanan parmak yok.

Konuşmalarda coşku var, mutluluk var, devlet adamlığına yakışır üslup var.

Kutuplaştıran, ayrıştıran, kendisine oy vermeyeni terörist, vatan haini, öküz ilan eden yok.

(Bu arada Gaziantepli yurttaşlarımızı tebrik ederim. Yüzlerine karşı 'trene bakar gibi ne bakıyorsunuz?' diyenleri tekrar seçtiler. Acı yiye yiye hazım sistemleri epey gelişmiş demek ki.)

***

Bu pozitif enerjiyi, barışçıl, sakin, huzurlu ve düşmanlık dili kullanılmayan kazanımları o kadar özlemişiz ki, dünden beri avuç avuç sakinleştirici ilaç almış gibiyiz.

Demokrasiye olan inanç ve bağlılığın sonucunu almanın getirdiği sevinç ama bir yandan da 'ya arka tarafta bir tiyatro çevirirlerse' tedirginliği...

'Ya 7 Haziran sonrası yaşananlar tekrarlanırsa' korkusu...

'Oğlum acaba enkaz devredecekleri için kazanmak falan istemiyorlar mıydı?' paranoyası...

Şuraya bak, ne hale gelmişiz... Getirilmişiz.

***

Bu arada yandaş medya seçim sonuçlarını 'Binali Yıldırım ikinci oldu İmamoğlu ise sadece birinci olabildi' tadında verdiği için, CHP'nin kazandığı illerdeki kutlama ve konuşmaları sadece KRT, Halk TV gibi kanalları takip edenler izleyebildi.

İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Adana, Mersin ve dahası, kazanan tüm başkanlar konuşma metinlerinde barış, demokrasi, kucaklaşma, huzur ve en önemlisi Mustafa Kemal Atatürk vurgusu yaptı.

Ve dün; Artvin'in kayınına meşesine, Adana'nın portakal bahçelerine, Mersin'in yaylalarına, Antalya'nın Toroslarına, İzmir'in dağlarına, Ankara'nın bağlarına, Boğaz'ın da serin sularına bir tatlı huzur ve bahar geldi.

İnce'nin yapamadığını İmamoğlu yaptı

Son iki seçimdir CHP veya herhangi bir partinin sempatizanı olmadan, yokluktan oylarını CHP'ye verenlerin önemli bir kısmı, partiye değil adayın bizzat kendisine mühür basmanın mutluluğunu yaşadılar.

Gerçi ilkinde büyük kazık yemişlerdi, şimdi doğruya doğru.

Canı gönülden desteklenen Muharrem İnce, seçim öncesi 'oylarınıza sahip çıkacağız' deyip mangalda kül bırakmazken, seçim gecesi birden ortadan toz olmuştu.

Çıkıp üç beş cümle kurmaya tenezzül etmemiş, sonrasında da doğal olarak kendisinin akıbetinden endişe edenlere 'ruh hastası, şizofren' diyerek yaptığının üzerine tüy dikmişti.

Umarım pazar gecesi Ekrem İmamoğlu'nun yürüttüğü kriz yönetiminden bir ders çıkarmıştır.

Ekibiyle birlikte 36 saat boyunca bir saniye gözünü kırpmadan sandıklara sahip çıktı.

Tam 12 kez kamera karşısına geçip seçmeni bilgilendirdi.

Kaybetseydi de artık bir demokrasi ve halk kahramanı olmuştu zaten.

Üslubunu hiç bozmadı, kararlı duruşundan taviz vermedi.

Türk halkına, o çok özlediği gerçek siyaset adamı profilini tekrar hatırlattı.

Kendi adıma: Sağ olsun, var olsun.

Barış, huzur, kucaklaşma, dayanışma bu ülkenin düsturu olsun.

Çemkirerek, hakaret ederek, ayrıştırmaya çalışarak bir yere varacaklarını zannedenlere de bu sonuçlar bir ders olsun.